Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/656 E. 2020/352 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/656
KARAR NO: 2020/352
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/10/2017
NUMARASI: 2016/1190 Esas- 2017/729 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Kasko Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı nezdinde kasko poliçesi ile sigortalı bulunan müvekkiline ait … plakalı aracını 26/09/2016 tarihinde gerçekleşen kaza sonucunda hasara uğradığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydı ile 39.195,84 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar vermiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının talebinin teminat dışı olduğunu iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “dava dilekçesinin görev yönünden usulen reddine, mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili istanbul nöbetçi tüketici mahkemelerine gönderilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasındaki ilişkinin tüketici ilişkisi olmadığını, TTK’nın 1401 ve devamı maddelerinden kaynaklanan bir sigorta sözleşmesi ilişkisi olduğunu, bu nedenle de TTK’nın 4.ve 5.maddeleri gereğince davanın Asliye Ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini, görevsizlik kararının hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TTK’nın 1401.maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Yargıtayın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Ayrıca Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanun’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. İşbu davanın konusunu oluşturan taraflar arasındaki uyuşmazlık, her ikisi de ticari şirket olan davacı ve davalı arasında 27/07/2016 tarihinde düzenlenen genişletilmiş mavi ticari kasko poliçesinden kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle, davacı bir ticari şirket olduğundan tüketici olarak tanımlanamayacağı gibi, taraflar arasındaki ilişki de tüketici işlemi değildir. Bu durumda, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerekirken, Mahkemece, Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle yukarıda belirtildiği şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Bu bağlamda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/02/2020