Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/634 E. 2020/360 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/634
KARAR NO: 2020/360
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2017
NUMARASI: 2015/819 Esas – 2017/250 Karar
DAVANIN KONUSU: Kasko Sigortasından Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı şirket tarafından kasko sigortasıyla sigortalanan … plaka sayılı aracın, 14/08/2013 tarihinde dava dışı … yönetiminde seyir halinde bulunduğu sırada maddi hasarlı trafik kazası sebebiyle zarar gördüğünü ileri sürerek 35.830,00 TL maddi zarar bedelinin sigorta şirketine ihbar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davanın 2 yıllık zamanaşımından sonra açıldığını, müvekkili şirketin 28/10/2012- 28/10/2013 tarihleri arasında kasko muhataralarına karşı sigortalandığını, araç sürücüsünün 1.52 oranında alkollü olduğunu, istenen hasar tazminatının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; kararın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporuna itirazların ve keşif yapılmasına ilişkin taleplerinin dikkate alınmadığını, kaza mahallinde inceleme yapılmadan düzenlenen raporun hükme esas alınmasının doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava, kasko sigortasından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. HMK’nin 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Davalı … AŞ ile davacı … AŞ arasında 28/10/2012 günü akdedilen sigorta poliçesiyle 28/10/2012-28/10/2013 tarihleri arasında geçerli olmak üzere kasko sigortasıyla sigortalanan davacıya ait … plaka sayılı aracın, 14/08/2013 günü dava dışı … adındaki kişinin idaresinde bulunduğu sırada meydana gelen tek taraflı kaza sonucu hasar gördüğü konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesi kasko sigortasıyla sigortalanan … plaka sayılı aracı kullanan …’ın alkollü olduğu, meydana gelen trafik kazasının da bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor içeriğine göre münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiği gerekçesiyle davanın reddine hükmetmiştir. Poliçenin düzenlendiği ve kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının “Teminat Dışında Kalan Zararlar” başlıklı “A.5.5’inci” maddesine göre “Taşıtın, uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafık Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,” sigorta teminatının dışındadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 48’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre”Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” Aynı maddenin 5’inci fıkrası uyarınca da “Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücü-ler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır.” Anılan maddenin 6’ıncı fıkrası gereğince de, Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçuna ilişkin Türk Ceza Kanununun 179’uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır. Yargıtayın yerleşik kararlarında açıklandığı üzere, sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, nöroloji uzmanı ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla bu türden açılan davalarda sürücünün yasal sınırın üzerinde alkollü olması, yalnız başına zararın teminat dışında kalmasını gerektirmeyecektir. Kazanın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının saptanması gerekir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.05.2015 gün ve 2013/17-2156 (E) – 2015/1338 (K), 26.02.2014 gün ve 2013/17-626 (E)- 2014/146 (K) sayılı kararları bu yöndedir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre davalı şirkete kasko sigortasıyla sigortalı bulunan davacının maliki olduğu … plakalı araç, 1,52 promil oranında alkollü olduğu anlaşılan sürücü …’ın sevk ve idaresinde iken %100 kusuru ile 14/08/2013 tarihinde alt geçite girmek isterken yön levhasının bulunduğu refüj başına ve ardından da demir korkuluklarına çarpması sonucunda meydana gelen trafik kazası sebebiyle davacıya ait araçta maddi hasar meydana geldiği anlaşılmaktadır. Aralarında nöroloji uzmanı doktor ile İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesinin de bulunduğu bilirkişiler kurulu tarafından hazırlanan raporda: davacıya ait aracın sürücüsü …’ın alkollü olması ile güvenli araç kullanma yeteneğini yitirdiği, kazanında münhasıran alkollü olmasına bağlı olarak meydana geldiği, …’ın kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu, buna göre meydana gelen trafik kazası nedeniyle ortaya çıkan zararın sigorta teminatı kapsamında değerlendirilemeyeceği, kazaya karışan dava konusu aracın kaza tarihindeki rayiç değerinin 40.000,00 TL, hasarlı halinin ise 10.000,00 TL olabileceği bildirilmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, nöroloji uzmanı bilirkişinin kaza yapan sürücü odaklı inceleme yaparak, alkolün sürücü … üzerindeki etkisini saptaması gerektiğini, kaza yerinde keşif yapılması taleplerinin dikkate alınmadığını, somut olayda İstanbul’da ikamet etmekte olan ve yabancısı olduğu Antalya’da bilmediği bir yolda seyir halinde bulunan …’ın gece karanlığının ve yolun aniden daralmasının etkisiyle aracın kontrolünü kaybettiğini, kazaya etkileme olasılığı bulunan trafik işaretlerinin yeterli olup olmadığının ve gece vakti görüş mesafesinin ne durumda olduğunun bilinmediğini, kaza yerinde inceleme yapılmadan düzenlenen bilirkişi raporunun hükmü esas alınmasının doğru olmadığını ileri sürmüş ise de; HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan bilirkişi raporu karşısında, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Yukarıda açıklanan somut uyuşmazlık, yasal düzenlemeler ve yerleşik uygulamalar ışığında değerlendirildiğinde; yapılan yargılamaya, toplanan kanıtlara, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, kanıtların takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiği, kazanın meydana gelmesinde başkaca bir etkenin bulunmadığı saptanarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru olduğuna göre, yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.20/02/2020