Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/60 E. 2019/232 K. 11.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/60
KARAR NO : 2019/232
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/09/2017
NUMARASI : 2017/4116 Esas -2017/4115 Karar
DAVANIN KONUSU: Güç Kaybı Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/10/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurusunda özetle; müvekkili …’un sürücüsü olduğu, … plakalı motosiklet ile davalı nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı ve sürücüsü .. olan … plakalı aracıh kaza yapması neticesinde müvekkilinin yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı tarafça sigortalı bulunan araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, zararın ödenmesi için davalı … şirketine başvurulduğunu, bakiye güç kaybı tazminatının ödenmediğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşulu ile 3.500,00 TL maddi tazminatın davalı tarafa başvuru tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; … plakalı aracın müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve teminat limiti ile sınırlı olduğunu, Tahkim Komisyonuna sunulan maluliyet raporunun dikkate alınmaması ve yeni bir rapor düzenlenmesi gerektiğini, 27/07/2010 tarihinde davacı tarafa sürekli sakatlık tazminatı olarak 8.593,00 TL ödendiğini, müvekkilinin başkaca bir yükümlülüğünün kalmadığını, davacının faiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Uyuşmazlık Hakem Heyetince, başvurunun kabulü ile 82.699,00 TL’nin 19/12/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak başvuru sahibine ödenmesine karar verilmiş, davalı tarafça bu karara itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyetince, davalı vekilinin itirazının kabulüne, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına ve başvuranın tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazanın 09/01/2009 tarihinde gerçekleştiğini, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/8373 sayılı iddianamesinin ise 19/02/2009 tarihli olduğunu, kısmi ödemenin 27/07/2010 tarihinde gerçekleştiğini ve bu tarihte zamanaşımının kesildiğini, TBK’nın 156.maddesine göre ikrar ve kısmi ödemenin zamanaşımını kestiğini, süresi içerisinde başvuru yapıldığını, talebin zamanaşımına uğramadığını, davalı tarafça yapılan 8.593,00 TL tutarındaki ödemenin müvekkilinin beyanına göre %6 maluliyet oranı esas alınarak hesaplandığını, oysaki müvekkilinin maluliyetinin %15 olduğunu, olayda “gelişen durumun” mevcut olduğunu, Uyuşmazlık Hakem Heyetince karara dayanak yapılan maluliyet raporunun kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine uygun düzenlendiğini, İtiraz Hakem Heyeti kararının hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bakiye güç kaybı tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, 09/01/2009 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında davacının yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde sürücü davacının kusursuz, davalı tarafça ZMSS poliçesi ile sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, bu yaralanma nedeniyle, davalı tarafça, davacıya %6 maluliyet oranına tekabül eden 8.593,00 TL güç kaybı tazminatı ödendiği, davacı tarafça 17/11/2016 tarihli ve %15 meslekte kazanma gücünde azalma nedeniyle bakiye güç kaybı tazminatı talebinde bulunulduğu, yukarıda da belirtildiği üzere Uyuşmazlık Hakem Heyetince başvurunun kabulüne karar verildiği, ancak davalı tarafın, zamanaşımı ve iki yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle itirazı üzerine İtiraz Hakem Heyetince, olayda zamanaşımının dolmadığı, ancak Karayolları Trafik Kanunu’nun 111.maddesindeki iki yılık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle başvurunun reddine karar verildiği anlaşılmıştır.TCK’nın 66/1-e maddesine göre, davacıların talebi sekiz yılık ceza zamanaşımına tabidir. Kazanın gerçekleştiği 09/01/2009 ile başvurunun yapıldığı 06/02/2017 tarihi dikkate alındığında sekiz yılık ceza dava zamanaşımı dolduktan sonra başvuru yapıldığı anlaşılmıştır. Ancak HMK’nın 141.maddesine göre, zamanaşımı definin cevap dilekçesi süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Zamanaşımı definin cevap süresi içinde ileri sürülmemesi halinde, ileri sürülen zamanaşımı define davacı tarafça muvafakat edilmezse zamanaşımı defi dikkate alınamaz. Somut olayda, davalı taraf cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmamış, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına karşı itiraz dilekçesinde zamanaşımı defini ileri sürmüştür. Davacı tarafın açık bir muvafakatı da yoktur. Bu durumda, davalı tarafın zamanaşımı defi yönündeki istinaf itirazının dikkate alınması mümkün değildir.Ancak; Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten itibaren iki yıl içinde iptal edilebilirler. Kanunun bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Kanunda belirtilen iki yıllık süre hak düşürücü süre olup mahkemece/hakemce re’sen dikkate alınmalıdır.Somut olaya bakıldığında; kazada cismani zarara uğrayan davacıya hakeme başvurusundan önce ödeme yapıldığı, taraflar arasında 21/07/2010 tarihli ibraname imzalandığı, davacının başvurusunun ise KTK’nın 111. maddesinde düzenlenen iki yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 06/02/2017 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık Hakem Heyetinin (İtiraz Hakem Heyetince kaldırılan) kararına dayanak olan Dokuz Eylül Üniversitesinin 17/11/2016 tarihli raporunda davacının 09/01/2009 tarihindeki yaralanmasına ilişkin tedavisinin yapıldığı sağlık kuruluşlarının kayıtları irdelenmiş, yaralanma tarihi ile rapor tarihi arasında “gelişen durum” bulunduğuna ilişkin tespit yapılmamıştır. Diğer yandan, davacı taraf da başvurusunda maluliyette “gelişen durum” bulunduğunu, ibranamenin düzenlendiği ve ödemenin yapıldığı tarihten sonra kazadan dolayı oluşan maluliyetinin arttığını ileri sürmediği gibi tahkim yargılamasının diğer aşamalarında da bu yönde bir iddiada bulunmayıp davalı … şirketinin yaptığı ödemenin maluliyetine göre yetersiz olduğunu ifade etmiş, davalı … şirketinin İtiraz Hakem Heyetine itirazları üzerine heyetçe iki yıllık hak düşürücü süre nedeniyle başvurunun reddine karar verildikten sonra, istinaf dilekçesinde, Dokuz Eylül Üniversitesinin maluliyete ilişkin raporunda “gelişen durum”un tespit edildiğini beyan etmiştir. Bu durum karşısında, davacının talebinin Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. maddesinde öngörülen iki yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,3-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,6-İstinaf talebi için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.11/10/2019