Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/575 E. 2019/754 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/575
KARAR NO: 2019/754
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2017
NUMARASI: 2015/909 Esas – 2017/1125 Karar
DAVANIN KONUSU: Güç Kaybı Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/12/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 14/11/2011 tarihinde, müvekkili …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan … plakalı aracın çarpışması sonucu meydana gelen kazada müvekkilinin ağır yaralandığını ve sakat kaldığını, maluliyet oranının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla şimdilik 100 TL güç kaybı tazminatı ve 100 TL kazanç kaybı tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, kusur ve maluliyet durumunun Adli Tıp Kurumunca tespit edilmesi gerektiğini, kazanın oluşumunda davacı tarafın ağır kusurunun bulunduğunu, davacının, kask ve kolluk gibi diğer koruyucu teçhizatları kullanmadan motosiklet ile seyahat ettiğinden maluliyetinin meydana geldiğini, bu hususun, zarar ile kaza arasındaki illiyet bağını kopardığını, ticari faiz talep edilmesinin haksız olduğunu, dava açılmadan önce müvekkili kuruma başvuru yapılmadığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın arttırılan haliyle kabulüne, 8.441,88 TL, geçici iş göremezlik tazminatı ve 83.590,58 TL.sürekli iş göremezlik tazminatı toplamı 92.032,46 TL.nin dava tarihi olan 22/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiliyle davacı tarafa ödenmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının SGK kaydının bulunduğunu ve SGK tarafından davacıya geçici iş göremezlik ödemesi yapılmasına rağmen bilirkişi raporunda geçici iş göremezlik ödemesinin rücuya tabi olmadığı şeklindeki görüşü nedeniyle bu ödemelerin mahsup edilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, makine mühendisi bilirkişi tarafından davalı sigortalı araç sürücüsüne %25 kusur verilmesinin hatalı olduğunu, olayın meydana gelmesinde tüm kusurun davacıda olduğunu, ATK raporunda 18 aylık iş göremezlik süresinin varsayıma dayalı olarak düzenlendiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 54. maddesi kapsamında trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, 14/11/2014 tarihinde, davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı … plakalı aracın çarpışması neticesinde, davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle güç kaybı tazminatı talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Karara dayanak yapılan Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 01/02/2017 tarihli raporunda davacının maluliyet oranı %28 ve kaza tarihinden itibaren iyileşme süresi (geçici iş göremezlik süresi) 18 ay olarak tespit edilmiştir. Rapor, kaza tarihindeki yönetmeliğe uygun olarak düzenlendiğinden davalı vekilinin geçici iş göremezlik süresine yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Sosyal Güvenlik Kurumunun 17/11/2015 tarihli yazısında, davacının kaza nedeniyle herhangi bir müracaatının olmadığı ve davacıya herhangi bir gelir bağlanmadığı belirtildiğinden, tazminat hesaplamasında da SGK tarafından davalıya, rücu edilebilecek peşin sermaye değerli rücuya tabi herhangi bir ödeme yapılmadığı gerekçesiyle indirim yapılmamasında herhangi bir hata bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Karara dayanak yapılan 04/04/2018 tarihli kusur bilirkişisi raporunda, … plakalı araç sürücüsü davacının kazanın meydana gelmesinde birinci derecede ve %75 oranında, davalı nezdinde sigortalı … plakalı araç sürücüsünün ikinci derecede ve %25 oranında kusurlu olduğu mütala edilmiştir. Kusur raporunun incelemesinde raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği ve dosyadaki bilgi ve belgelere uygun olduğu kanısına varıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir. Bu bağlamda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekili tarafından, yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 6.286,73 TL harçtan peşin alınan 1.571,69 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.715,04 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.19/12/2019