Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/5160 E. 2022/855 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/5160
KARAR NO: 2022/855
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2019
NUMARASI: 2019/308 Esas – 2019/1231 Karar
DAVANIN KONUSU: Rücuen Tazminat (TTK’nın 1472. Maddesi Kapsamında)
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; iş yeri sigortacısı olan davacı tarafından, dava dışı sigortalısına ödenen tazminatın TTK’nın 1472. maddesi kapsamında, zarar sorumlusu olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlık, sigorta şirketince sigortalanan taşınmaz aşamasında taraflarca usulüne uygun olarak bildirilen bilgi ve belgeler toplanılmış olup dava dosyamız bilirkişiye tevdii edilmiş, 22.02.2016 tarihli bilirkişi ve 11.10.2016 tarihli ek bilirkişi raporlarında, uyuşmazlık konusu rizikonun gerçekleşip dava dışı sigrta ettirenin zarara uğramasına davalı şirketin %100 oranında kusurlu davranışı ile sebebiyet verdiği belirtildiğinden, dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı tarafça iş yeri sigortası yaptırılan dava dışı sigorta ettirende meydana gelen zarar sebebiyle, davacı tarafça 11.07.2014 tarihinde ödenen 20.783,78-TL’nin, halefiyet ilkesi gereği ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizleri ile birlikte zarara kusuru ile sebebiyet veren davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 02/06/2014 – 16/06/2014 tarihleri arasında gerçekleşen yoğun yağışlar sebebiyle yaşanan taşkın sonucunda, davacının sigortalısının uğradığı zararda müvekkiline atfedilebilecek kusur, hata ya da tedbirsizlik bulunmadığını, öngörülenin çok üzerinde yağan yağmurun doğal afete sebebiyet verdiğini; meydana gelen olayın mücbir sebepten ileri gelmiş olması nedeniyle, müvekkili şirkete kusur atfedilmesi ve bu yönde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mücbir sebebin, davranış ile zarar arasındaki illiyet bağını kesen durumlardan olduğunu; davacının sigortalısının, sel baskınından korunmak için yağış öncesinde ve sonrasında, kendisinden beklenen ve beklenmesi makul bulunan hiçbir tedbiri almayarak, kendi kusuru ile zararın doğmasına ve artmasına yol açtığını; müvekkili şirketin İBB tarafından kendisine ihale edilen işteki çalışmasının da, bu taşkınların yaşanmaması için onaylı projeler uyarınca dere kesitinin genişletilmesi ve ıslahı olduğunu, yani yapılan işin, yaşanan taşkına sebebiyet vermediğini, aksine sık sık meydana gelen bu taşkınların bir daha yaşanmaması için yapıldığını; Mahkemece karara dayanak yapılan bilirkişi raporunun, hüküm kurmaya elverişli olmadığını, işbu raporda; olay tarihinde, bölgeye düşen yağış miktarının doğal afet niteliğinde olup olmadığı hususunun hiçbir surette değerlendirilmediğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Mahkemece karara dayanak yapılan 22/02/2016 tarihli bilirkişi heyet raporu ile 11/10/2016 tarihli ek bilirkişi heyet raporlarında; dava konusu olayda, davalı şirket tarafından yürütülen Kurbağalıdere ıslahı işi çalışmaları esnasında, Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 9. maddesindeki şartları yerine getirmediği, mevcut taşkın önleme duvarının yıkılması soncunda, gerekli önlemlerin alınmadığını ve şiddetli yağış neticesinde oluşan su baskını nedeniyle sigortalı iş yerlerinde oluşan hasardan, davalının tamamından ( %100 kusurlu) sorumlu olduğu, davacı nezdinde sigortalı dava dışı iş yerinin herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davaya konu hasar miktarının 20.723,78 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi heyet raporlarının yapılan incelemesinde; raporların, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazları kabule şayan görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 1.415,64 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 353,91 TL karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye 1.061,73‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.28/04/2022