Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/5115 E. 2022/858 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/5115
KARAR NO: 2022/858
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2019
NUMARASI: 2014/1426 Esas – 2019/983 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; TBK’nın 53/3. ve 56/2. maddeleri kapsamında, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “1-Davalı … Sigorta A.Ş hakkındaki davanın reddine, 2-Davalı … dava tarihinden önce öldüğünden bu davalı hakkındaki davanın HMK nun 114/1-d ve 115.maddeleri gereğince dava şartı yokluğunda usulden reddine, 3-Davacılar … ve …’in destekten yoksun kalma tazminatı davalarının reddine, 4-Davacılar … ve …’in davalılar … Sigorta A.Ş. ,… ve … aleyhine destekten yoksun kalma tazminatı davalarının kısmen kabulü ile; Babaları … ve anneleri … yönünden, davacı … için 17.915,76 TL, davacı … için 83.036,18 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 03.03.2014 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte, davalı … Sigorta A.Ş. açısından sigorta poliçe limitleri ile sınırlı olarak sorumlu olacak şekilde temerrüt tarihi olan 24.10.2014 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalılar … Sigorta A.Ş., … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, Davacılar … ve …’in vefat eden kardeşlerinden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı davalarının reddine, 5-Davacıların defin masrafı taleplerinin reddine, 6-Davacıların manevi tazminat davasının davalılar … ve … açısından kısmen kabulü ile; her bir davacı için vefat eden anneleri için 25.000 TL, babaları için 25.000 TL, kardeşlerinin herbiri için 15.000 er TL olmak üzere davacı … için 80.000 TL, davacı … için 80.000 TL,davacı … için 80.000 TL, davacı … için 80.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 03.03.2014 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte, tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili, davalı … Sigorta Şirketi vekili ile davalılar … ve … vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; öncelikle Yerel Mahkemenin manevi tazminat yönünden vermiş olduğu kararı kabul ettiklerini; maddi tazminat yönünden verilen kararın hakkaniyete uygun olmadığını, dosya kapsamından anlaşılacağı üzere müteveffa …’in, mermer işletilmesi alanında kalfalık belgesi olduğu için mermer işletme üzerine aile şirketi kurduğunu, bu aile şirketinde ölmeden önce müteveffa … ile birlikte bilfiil birlikte çalıştıklarını, bu mermer şirketinde müvekkilleri … ile…’in de çalıştığını, böyle bir aile şirketinde müteveffa …’in, 09/11/2016 tarihli bilirkişi raporlarında, aylık kazancının asgari ücret altında gösterilerek, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmasının gerçeği yansıtmadığını, böyle bir aile şirketinin 2013 yılının brüt karının 5.000,00 TL olduğu kabul edilerek maddi tazminat hesaplanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müteveffa …’in ev işleri dışında aileye maddi katkı sağlayan hayvancılık ve çiftçilik ile sürekli uğraştığını, bilirkişi raporunda sadece ev hanımlığı dikkate alınarak tazminat hesaplanmasının müvekkillerini mağdur ettiğini, Yargıtayın yerleşik kararlarında bir kardeşin, diğer kardeşlerinin maddi desteğinden söz edilebilmesi için sürekli bir maddi destek olma şartının arandığını, olayda müteveffa …’in, ölmeden önce sürekli müteveffa …’in şirketinde çalışarak kardeşlerine destek sağladığını, bu somut durumun 09/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda dikkate alınmadığını; 09/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda davacı … için 83.036,18 TL, davacı … için 17.915,76 TL destekten yoksun kalma zararı hesaplandığını, itirazlar sonucu alınan ek bilirkişi raporunda ise, … için 106.295,91 TL, … için 74.198,19 TL tazminat hesaplandığını, bu iki farklı bilirkişi raporları arasında ciddi farklar olmasına rağmen Yerel Mahkeme tarafından raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, 09/11/2016 tarihli raporun dikkate alınarak karar verildiğini ve müvekkillerin mağduriyetine sebep olunduğunu, ek bilirkişi raporundaki miktarlar dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminat davasından müvekkilinin sorumlu tutulmamasına rağmen, hüküm fıkrasının 9 numaralı bendinde; “…manevi tazminat için hesaplanan 25.150,00 TL vekalet ücretinin davalılar …, … ve … Sigorta AŞ.’den (davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu miktarla orantılı olarak olacak şekilde) tahsili ile davacılara verilmesine,” karar verilmesinin hatalı olduğunu; maddi ve manevi tazminat toplamları üzerinden bakiye karar ve ilam harcının hesaplanan müvekkilinin sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, aktüer hesabının CSO 1980 Tablosu ve %3 teknik faiz kullanılarak yapılmasını talep ettiklerini ancak bu hususun dikkate alınmadığını, aktüer ve kusur raporunda yer alan hukuka aykırılıklar nedeniyle kararın kaldırılması gerektiğini belirtmiştir. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; öncelikle müvekkillerinin hiçbir malvarlığı bulunmadığından ve istinaf başvurusu için gerekli harç ve masrafları da karşılayabilecek ekonomik güçleri olmadığından adli yardım taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini; yargılama aşamasında, müvekkillerinin murisi …’ın terekesinin borca batık olduğu yönde defi ileri sürdüklerini, Mahkemece müvekkilleri tarafından mirasın hükmen reddedildiği hususunun göz ardı edilerek karar verildiğini, Medeni Kanunu’nun 605. maddesi ile Yargıtay kararlarında açıkça belirtildiği üzere; miras bırakanın aczinin açıkça belli olması halinde, mirasın dava konusu edilerek reddedilebileceği gibi defi olarak da açılmış bir davada ileri sürülebileceğini; kaldı ki, Yerel Mahkemece de … Bankası ile … Bankasına müzekkere yazıldığını ve her iki bankadan da, müteveffaya ait herhangi bir mevduat kaydının çıkmadığını, müteveffanın menkul ve gayrimenkul malvarlığının bulunmadığını, ayrıca herhangi bir gelirinin de olmadığını, ancak Mahkemece yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın hukuka aykırı hüküm tesis edildiğini, müvekkillerinin hiçbir malvarlığının bulunmadığını, Mahkemece bu hususun da dikkate alınmaksızın manevi tazminatlara hükmedildiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 03/03/2014 tarihinde, … Sigorta Şirketi’nin ZMS sigortacısı ve davalılar … ile …’ın yakını – mirasbırakanı (oğulları) …’ın sürücüsü olduğu … plakalı araç ile davacıların yakını – desteği …’in sürücüsü ve davalı … Sigorta AŞ.’nin ZMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın çarpışması nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesinde, … plakalı aracın sürücüsü … ve bu araç içerisinde yolcu olarak bulunan eşi …, oğlu … ve kızı … ile … plakalı aracın sürücüsü …’ın vefat ettiği; işbu davada, davacılar tarafından, anne ve babaları ile kardeşlerinin ölümü nedeniyle, HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak kapsamı davasında destekten yoksun kalma tazminatı, cenaze – defin gideri ile her bir davacı için 100.000,00’er TL manevi tazminat talep edildiği ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır.
A-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi: Dosyada bulunan 09/11/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; kazanın meydana gelmesinde sürücü – müteveffa …’ın %100 oranında tam kusurlu olduğu, olayda başka kişi veya kuruluşlara atfı kabil bir kusurun mevcut olmadığı, davacı …’in destekten yoksun kalma zararının 83.036,18 TL, davacı …’in ise 17.915,76 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Davacılar vekili, 28/11/2016 tarihinde verdiği dilekçelerden birinde bilirkişi raporlarına itiraz etmiş, diğerinde ise bilirkişi raporundaki miktarlar üzerinden talebini artırmıştır. Bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine alınan 25/10/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda; davacı …’in destekten yoksun kalma zararının 106.295,91 TL, davacı …’in ise 74.198,18 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Davacılar vekili ek bilirkişi raporundaki miktarlar üzerinden 26/102017 tarihli dilekçesiyle talep talebini artırmıştır. İlk Derece Mahkemesince her ne kadar HMK’nın 176/2. maddesinde düzenlenen “tarafların davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği” kuralına dayanılmış ise de; yukarıda da belirtildiği üzere davacılar dava dilekçesinde HMK’nın 107. maddesi kapsamında belirsiz alacak davası açtıklarına göre, ikinci talep arttırım dilekçesinin ilk defa yapılmış bir ıslah olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazları yerinde görülmüştür. Ayrıca, davacılar vekili, müteveffa …’in aile şirketi olan mermer şirketinde çalıştığını, aylık gelirinin, asgari ücretin üzerinde olduğunu iddia etmiştir. Ancak, Mahkemece dikkate alınan bilirkişi raporunda müteveffa …’in aylık gelirinin net asgari ücret olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Bu yönüyle de gerekli ve yeterli araştırma yapılmadığından, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin itirazı da kabule şayan görülmüştür.
B-Davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi: Davalı … Sigorta Şirketi aleyhine açılmış bir manevi tazminat davası bulunmadığına ve Mahkemece de bu davalı manevi tazminattan sorumlu tutulmadığına göre, bu davalının manevi tazminat üzerinden hesaplanan vekalet ücreti ve harçtan sorumlu tutulmaması gerekirken, hüküm fıkrasının 7. ve 9. bentlerinde manevi tazminat üzerinden hesaplanan harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle, davalı … Sigorta Şirketi vekilinin, bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazları yerinde görülmüştür.
C-Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi: Davalılar vekili cevap dilekçesi başta olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında, müvekkillerinin mirasbırakanı (oğulları) …’ın terekesinin borca batık olduğunu, bu hususu defi olarak ileri sürdüklerini iddia ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Medenî Kanunu’nun 605/1. maddesinde “gerçek ret”, 605/2. maddesinde ise “hükmen ret” düzenlenmiştir. TMK’nın 605/1. maddesi uyarınca miras ancak üç ay içinde reddolunabilir. (TMK m. 606) “Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” Bu hüküm çerçevesinde, mirasın hükmen reddi bir süreye tabi olmayıp, mirasçılar, alacaklılara karşı açacakları tespit davası ile terekenin borca batık olduğunun tespitini her zaman isteyebilecekleri gibi, mirasçılara karşı açılacak davada defi olarak da her zaman terekenin borca batık olduğu ileri sürülebilecektir. Terekenin borca batık olduğunun tespitine karar verilebilmesi için; mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekenin aktif ve pasifinin belirlenerek, tereke pasifinin aktifinden fazla olması yanında; mirasçıların terekeye sahiplenme anlamına gelecek hukuksal bir işlemde bulunmamış olması da gereklidir. Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece, sadece müteveffanın yerleşim yerindeki muhtarlık aracılığıyla yapılan araştırma tutanağı ile bankalara yazılan yazı cevapları dikkate alınarak karar verilmiştir. Buna göre, Mahkemece terekenin borca batık olup olmadığı, murisin aciz içinde ise mirasın hükmen reddi şartlarının var olup olmadığı konusunda yeterli ve gerekli araştırma yapılmaksızın karar verilmiştir. Bir başka deyişle, davalıların mirası hükmen reddi şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda terekenin aktif ve pasifi ile mirascıların terekeyi sahiplenme anlamına gelecek hukuksal bir işlemde bulunup bulunmadıklarının araştırılarak ve varsa davalılara delillerini ibraz etmeleri için süre verilerek; ya da davalılara bu yönde bir tespit davası açmaları için süre verilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davalılar vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar kabule şayan görülmüştür. O halde, yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; öncelikle davalılar … ve …’ın mirasbırakanı …’ın terekesinin borca batık olup olmadığının tespiti açısından bu davalılara dava açmaları konusunda kesin süre verilmesi, dava açılması halinde sonucunun bekletici sorun yapılması ve ilgili kararın kesinleşmesinin beklenilmesi; terekenin borca batık olup olmadığı hususu kesinleştikten sonra, müteveffa – destek …’in tazminat hesaplamasına esas alınacak gerçek gelirinin belirlenmesi için davacı tarafa delillerini ibraz etmesi için süre verilmesi, gerçek geliri belirlendikten sonra davacılar … ile …’in destekten yoksun kalma tazminatlarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınması sonucunda, tarafların delillerinin değerlendirilerek yeniden nihai bir kararın verilmesi gerekmektedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili, davalılar … ve … vekili ile davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatıranlara iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili, davalılar … ve … vekili ile davalı … Sigorta Şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/04/2022