Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/5053 E. 2022/501 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO : 2019/5053
KARAR NO : 2022/501
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2019
NUMARASI : 2016/280 (E) – 2019/859 (K)
DAVANIN KONUSU : Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ : 22/03/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı sürücüsü …’nin yönetiminin … plaka sayılı otomobilin, davacıların desteği …’in yönetimindeki motosiklete çarparak, adı geçen desteğin ölümüne neden olduğunu ileri sürerek, davacı …için 100.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı … için 250.000,00 TL, davacı … için 50.000,00 TL, davacı…için 50.000,00 TL, davacı …için 25.000,00 TL, davacı …için de 25.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep etmiş; Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla 20/6/2019 tarihinde sunduğu dilekçe ile davacı … için talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatı tutarını 398.109,09 TL’ye, davacı … için talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatı tutarını 500.153,66 TL’ye, davacı … için talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatı tutarını 142.997,68 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı …ekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya destek …’in neden olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; toplanmasını istediği kanıtları bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, davacı …için 398.109,09 TL, davacı …için 500.153,66 TL, davacı … için 142.199,68 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı …’den, tahsilde tekerrüre neden olmayacak biçimde davacı… 5.000,00 TL, davacı …L, davacı… için 1.000,00 TL, davacı … için de 1.000,00 TL manevi tazminatın davalı ….en alınarak, davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … Sigorta AŞ vekili dilekçesinde özetle; Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında geliri asgari ücret civarında olduğu sabit olan müteveffanın kolluk araştırmasıyla tespit edilen geliri arasında pek aşırı fark bulunduğunu, kolluk tarafından yapılan araştırmada fotoğrafçı ve işletmeci olduğu, kirada oturduğu ve aylık gelirinin 10.000,00 TL olduğu belirtilen müteveffanın oturduğu evin aylık kirası belirtilmediği gibi, 10.000,00 TL tutarındaki geliri nasıl elde ettiğinin açıklanmadığını, sadece davacı küçüğün okul masrafları dikkate alınarak aylık gelirin belirlenmediğinden söz edilemeyeceğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı… vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; desteğin geliri ile ilgili olarak Vergi Dairesinden araştırma yapılmadığını, miras bırakanın geliri olduğu ileri sürülen 10.000,00 TL’nin iddiadan öteye geçmediğini, desteğin gerçek gelirinin duraksamaya yer bırakmayacak biçimde saptanması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğin kendisine ayıracağı paydan daha fazlasını annesine, çocuğuna ve babasına ayıracağının yaşamın gerçeklerine ve olağan akışına aykırı olduğunu, destekten yoksun kalma zararının hesabında desteğin sağlığında sağladığı yardımların miktarının belirlenmesi gerektiğini, destek alacaklısının sürekli ve gerçek gereksinim içinde bulunan kimse olması gerektiğini, desteğin davacı anne ve babaya tüm yaşamı boyunca sabit ve yüksek oranda destek olacağı varsayımıyla yapılan hesabın doğru olmadığını, desteğin şerit ihlali yapmaması durumunda kazanın da gerçekleşmeyeceği sonucunun çıktığını, zarar görenlerin gerçek zararlarının saptanması gerektiğini, verilen kararın davacılar yönünden sebepsiz zenginleşme, müvekkilinin ise tamamen fakirleşmesine neden olduğunu, ilk bilirkişi raporu ile hükme esas alınan bilirkişi raporu arasında aşırı fark bulunduğunu, müvekkilinin kusurunun net biçimde ortaya konulamadığını, hesap bilirkişisi tarafından raporun özensiz düzenlendiğini belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemenin hükmüne esas aldığı kusura ilişkin 5/11/2018 tarihli raporunda; İStanbul 60’ıncı Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/1022 (E) sayılı ceza davasında Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 15/10/2015 tarihli raporu ile trafik kazası ile düzenlenen diğer belgeler de değerlendirilerek, davalı sürücü …’nin yönetimindeki otomobil ile destek …in yönetimindeki motosikletin kaza sırasındaki konumları ve adları geçen sürücülerin davranışları irdelenerek, davalı sürücünün ve destek…n olayın meydana gelmesindeki kusur oranlarının yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve Kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişinin kusura ilişkin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.Öğretide destek, “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da “… Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir…” olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Aile bireylerinin dayanışması, birbirlerine yardım ve hizmet etmesi, bakıp gözetmeleri, koruyup kollamaları bir yaşam gerçeğidir. Genel yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışı, yetişkin bir insanın anne ve babasına ve belirli bir düzeyde destek olacağını gösterir, anne ve babanın gereksinimleri bulunmasa dahi evladın onlara yardım etmesi, hayatın alışılmış gereklerine göre doğal ve ahlaki bir ödevdir. Bu yardımın mutlaka geçimlerini sağlamaya yönelik olması da gerekmez. Anne ve babanın çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceğinin kabulü, hayatın olağan akışına, Türk örf, adet ve geleneklerine uygun düşer. Yetişkin bir insanın anne ve babasına her durumda ve her biçimde destek olduğu kabul edilir. Diğer yandan Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre, çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde; yaşları, eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir.Yargıtay 4’üncü ve 17’inci Hukuk Dairelerinin süreklilik kazanan kararlarında açıklanan pay esasında; desteğin ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi gereksinimleri, kalan yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak, bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay verilmek suretiyle evlenmeden önceki dönem içinde desteğin tüm gelirinin %25’i oranında anneye, %25’i oranında babaya pay ayrılması, desteğin ileride evlenmesiyle birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, desteğin tüm gelirinin %16’sı oranında anneye, %16’sı oranında babaya pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda desteğe iki pay, eşe iki pay, çocuğa bir pay, anne ve babaya birer pay ayrılmak suretiyle, desteğin tüm gelirinin %14’ü oranında anneye, %14’ü oranında babaya pay ayrılması; daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek, desteğin tüm gelirinin %12,5’i oranında anneye, %12,5’i oranında babaya pay ayrılması, yaşam tablosuna göre anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa, kalan kişiye diğerinin payı eklenerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekmektedir.Bu hesap biçimine göre çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile anne ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde ise nüfus kaydı içeriğine göre boşandığı anlaşılan desteğin ilk 5 yılda, 1/5 payı davacı oğlu …e, 1/5 payı davacı anne …’e, 1/5 payı ise davacı baba. …’e ayıracağı kabul edilerek hesaplama yapıldığının anlaşılması karşısında, bu konulara yönelen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HMK’nin ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi olanağı sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Islahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması olanağı bulunmamaktadır.
Dava dilekçesinin dava sebebinin (vakıalar) anlatıldığı bölümü ile talep sonucu bölümünde davacılar…yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulmadığı anlaşılmıştır. Dava sebebi olarak ileri sürülmeyen ve talep sonucu bölümünde de yer verilmeyen taleplerin bedel artırım dilekçesi verilmesi suretiyle davaya dönüştürülmesi olanağı bulunmamaktadır. Diğer bir anlatımla talep sonucunu arttıran ıslah dilekçesi ile dava konusu olmayan bir talebin dava kapsamına alınması olanağı bulunmamaktadır. Bu itibarla dava dilekçesi ile talep edilmeyen davacılar …yönünden destekten yoksun kalma tazminatı hakkında karar verilerek, taleple bağlılık ilkesine ilişkin HMK’nin 26’ncı maddesine aykırı davranıldığından, yazılı biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Geçici ve sürekli sakatlık tazminatının hesabında davacının gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru belirlenmesinde önem taşımaktadır. Bu anlamda belirli bir işte ücret karşılığı çalışan kişiler ile bedeni çalışma ya da ticari işletmesinde sürdürdüğü faaliyet karşılığı kazanç elde eden kişilerin geçici ve sürekli sakatlık tazminatında esas alınacak geliri farklı ölçütlere göre saptanacaktır. Ücret karşılığı çalışan kişilerin gelirinin sürekli ve düzenli olması gerekmektedir. Performansa bağlı ve prim esasına dayalı ödemeler kesin olmayan ödemelerdir.
Davacılar vekili dava dilekçesinde desteğin vergi yükümlüsü, serbest meslek sahibi ödüller alan ve tanınan fotoğrafçı olduğunu ileri sürmüş, destek …’in sosyal ve ekonomik durumuna ilişkin yapılan kolluk araştırmasında ise fotoğrafçı ve işletmeci olan adı geçen desteğin aylık gelirinin 10.000,00 TL olduğu belirtilmiş, davacı …n eğitim gördüğü Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Lisesinin 20/3/2019 tarihli yazısında ise desteğin 2013 ve 2014 yıllarında yaptığı ödemelerden söz edilmiş; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının eğitim giderlerinin destek tarafından karşılandığının ortaya konulduğundan söz edilerek desteğin aylık gelirinin 10.000,00 TL olduğu, kabul edilmek suretiyle destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda kabul edilen gelir durumunun, kolluk tarafından somut veriye dayanmaksızın düzenlenen tutanağa, davacı …’in eğitim gördüğü okulun bildirdiği eğitim giderleri esas alınarak varsayıma dayalı biçimde belirlendiği, destekten yoksun kalma zararının da bu gelir durumu esas alınarak yapıldığı anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında esas alınacak destek …’in aylık gelirinin; Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarından ve tarafların ileri sürdüğü kanıtlardan yola çıkılarak Vergi Dairesi Başkanlığı’ndan getirtilecek bilgiler dikkate alınarak belirlenmesi ve hesabın bu şekilde oluşacak gelir durumuna göre yapılması gerekirken, üçüncü kişileri bağlayıcı nitelik taşımayan varsayıma dayalı biçimde düzenlenmiş tutanak ile belgelere dayanılarak belirlenen gelir esas alınarak destekten yoksun kalma tazminatına hükmolunması isabetli kabul edilmemiştir.
Kararın kaldırılma gerekçesine göre, bu aşamada davalı … vekili tarafından ileri sürülen diğer istinaf nedenleri inceleme dışı bırakılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davalılar … Sigorta AŞ vekili ile …vekilinin istinaf başvurularının kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davalılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran taraflara geri verilmesine,
7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı …. Sigorta AŞ tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/03/2022