Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/4961 E. 2022/1050 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/4961
KARAR NO: 2022/1050
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2018/832 (E) – 2019/985 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 31/05/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 12/07/2016 tarihinde, müvekkil şirket sigortalısı …’a ait … plaka sayılı araç ile davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalanan … plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazasında sigortalı araçta oluşan 6.239.98 Euro hasar bedelinin sigortalıya ödenerek zararının karşılandığını belirterek bu bedelin davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabulü ile, 6.010 Euro’nun fiili ödeme tarihindeki merkez bankasının efektif satış kuru üzerinden belirlenecek TL karşılığının temerrüt tarihi olan 16/03/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4-a maddesine göre devlet bankalarının Euro hesaplara uyguladığı yıllık en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, bilahare yapılan tashih işlemiyle birlikte hükmedilen tutar 4.367,98 Euro olarak düzeltilmiştir. Karara karşı davalı vekili, onarım bedelinin Türkiye piyasasına göre hesaplanması gerektiğini, Almanya piyasa şartlarına göre hesaplama yapılmasının doğru olmadığını, bilirkişi raporunda gerçek onarım bedelinin tespiti bakımından herhangi bir değerlendirme ve inceleme yapılmadığını, kabule göre de haksız fiilin gerçekleştiği tarihte geçerli olan kur esas alınarak Türk Lirası karşılığı üzerinden karar verilmemesinin yasaya aykırı olduğunu, karar tarihinde esas alınacak kura göre teminat limitinin aşıldığını, yargılama giderlerinin limite oranlanmadığını, yabancı paraya uygulanan en yüksek banka faizine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, Almanya plakalı aracın Türkiye’de karışmış olduğu davaya konu kaza nedeniyle uğramış olduğu hasarı karşılayan yabancı sigorta şirketinin, karşı aracın trafik sigortacısı olan davalı tarafından rücuen tazmini istemine ilişkindir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/9275 Esas – 2018/3896 Karar sayılı kararı ve benzer nitelikteki kararlarında vurgulandığı üzere yabancı bir ülkede yaşayan davacı kurumun sigortalısına ait yabancı plakalı araçta oluşan zararın yabancı para birimi üzerinden doğmuş olmasına ve davacının, BK’nın 83/son maddesi uyarınca zararının yabancı para birimi üzerinden karşılanmasını talep edebilecek olmasına göre, yabancı para birimi üzerinden (Türk parasına uygulanan faiz oranları üzerinden karar verilemeyeceğinden ötürü) 3095 sayılı yasanın 4-a maddesi uyarınca yabancı para borcunun faizi üzerinden karar verilmesinde usule aykırılık bulunmamaktadır. Diğer yandan hükme esas alınan 19/04/2019 asıl rapor ve 28/06/2019 tarihli ek bilirkişi raporları, usul ve yasaya uygun olup, hüküm vermek bakımından yeterlidir. Poliçe limitinin değerlendirilmesinde ise temerrüd tarihindeki kur (16/03/2017 1 Euro = 3,93 TL) üzerinden (4.367,98 Euro x 3,93 = 17.166,16 TL) yapılan hesaplamada hükmedilen tutarın, poliçe limitinin altında kaldığı, poliçe limitinin temerrüd tarihindeki kura göre hesaplanması zorunluluğunun, davalının temerrüdünün bir sonucu olduğu, dolayısıyla bu yöne ilişkin istinaf itirazında da isabet bulunmadığı, son olarak gerekçeli kararda tashihe ilişkin paragraf sonrasındaki yazıların kararla ilgili bulunmadığı, sehven karara geçtiği, gerekçeli kararın da bu yönden mahallinde tashih edilebileceği, bu hususun kararın kaldırılması nedeni teşkil etmediği görülmektedir. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 1.909,61 TL istinaf karar harcından peşin alınan 412,50 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 1.497,11 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (İDM karar tarihindeki kur üzerinden 27.955,07 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2022