Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/4565 E. 2022/382 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/4565
KARAR NO: 2022/382
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2019
NUMARASI: 2018/906 Esas – 2019/834 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanan, araç hasar tazminatı ve değer kaybı tazminatı istemlerine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu ile; 15/04/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı Sigorta şirketine sigortalı … plakalı aracın … plakalı sürücüsü … olan araca çarparak kazaya sebebiyet verdiği, kazada … plakalı aracın sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, saptanan hasar kaydı ve değer kaybı bedelinin poliçe limitleri içerisinde kaldığı, trafik kazası sonucunda oluşan hasara bağlı değer kaybı ve hasar bedelinin kazanın doğrudan sonucu olan hasar niteliğinde olup, ZMMS genel şartları ile teminat dışı bırakılan hallerden olmadığı davalının hasar bedeli ve değer kaybı zararından sorumlu olduğu, bu miktarın ise hasar bedeli yönünden 5.304,31 TL değer kaybı bedeli ise ödenen 22.04 TL nin 105,00 TL den tenzii ile 82,96 TL olacağı ve bu miktardan davanın sorumlu olduğu kabul edilerek davanın ıslah dilekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde davanın kabulü ile, 304,31 TL hasar bedeli ile 82.96 TL değer kaybı bedelinin 18/06/2018 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınrak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının, Sigorta Şirketi gibi hareket ettiğini, oysa ki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 3. maddesine göre sigortacılık ruhsatının bulunmasının zorunlu olduğunu, yani sigorta şirketlerinden başka hiçbir gerçek ya da tüzel kişiliğin sigortacılık faaliyeti yapamayacağını, bu nedenle, davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini; yargılama aşamasında kusur raporu alınmaksızın kaza tespit tutanağına dayanılarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, maddi hasar yönünden bilirkişi raporundaki miktarın fahiş olarak hesaplandığını, değer kaybı hesaplamasının da hatalı olduğunu, ekspertiz ücretinin davacıya yükletilmesi gerektiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; davalı Sigorta Şirketi nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı araç ile dava dışı (temlik veren) …’in maliki olduğu … plakalı aracın maddi hasarlı kaza yapması neticesinde, … plakalı aracın hasarlandığı; işbu davada, temlik alan davacı tarafından araç hasar tazminatı ve araç değer kaybı tazminatı talep edildiği ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı taraf, davalı tarafa sigortalı bulunan aracın karışmış olduğu trafik kazasından kaynaklı araç hasar tazminatı ve değer kaybı tazminatı alacağını, 10/05/2018 tarihli temlik sözleşmesi kapsamında temellük ettiği iddiasıyla eldeki davayı açmıştır. TBK’nın 183/1. maddesinde, kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği düzenlenmiştir.Dava tarihindeki mevzuat dahilinde araç hasar tazminatı ile araç değer kaybı tazminatı alacağının temlikine ilişkin yasaklayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu uyarınca sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ya da hesaptan talep edilecek tazminat alacağının, sadece hak sahibine veya avukatına ödeneceğine ve hiç kimseye devredilemeyeceğine ilişkin 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun ek 6. maddesinin, dava açıldıktan sonra, 28/07/2020 gün ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması karşısında somut uyuşmazlıkta uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalı vekilinin bu yöne ilişkin iddia ve itirazı yerinde değildir. Mahkemece karara dayanak yapılan 13/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda; kazanın meydana gelmesinde, davalı nezdinde sigortalı bulunan araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, … plakalı aracın sürücüsünün kusurunun bulunmadığı; kaza nedeniyle hasarlanan … plakalı aracın KDV dahil onarım bedelinin 5.304,31 TL, değer kaybının ZMSS Genel Şartları’nda ön görülen şekilde yapılan hesaplamaya göre 105,00 TL ve piyasa rayiçleri ortalamasına göre ise 500,00 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde; raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanısına varıldığından, davalı vekilinin kusur ve zarar hesaplamasına yönelik itirazları kabule şayan görülmemiştir. Ayrıca, ekspertiz ücretinin, yargılama giderlerine dahil edilmesi ve davalının sorumlu tutulmasında da herhangi bir hata bulunmadığından, bu yöne ilişkin itiraz da yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 385,08 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 97,00 TL karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye 288,08 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye verilmesine, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.01/03/2022