Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/435 E. 2020/275 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/435
KARAR NO: 2020/275
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2017
NUMARASI: 2016/2 Esas-2017/709 Karar
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nin ZMS sigortacısı ve …’ın sürücüsü olduğu … plakalı araç ile davacıların oğlu …’un sürücüsü olduğu plakasız motosikletin 09/08/2014 tarihinde kaza yapması neticesinde …’un vefat ettiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı nezdinde sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, davacıların destekten yoksun kaldıklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, HMK’nın 107.maddesi gereğince şimdilik her bir davacı için 500,00’er TL’den olmak üzere toplam 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının ihtarnamenin tebliğ tarihinin 8 iş günü sonrası olan 30/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; yargılama aşamasında da destekten yoksun kalma tazminatı taleplerini davacı … için 78.453,33 TL, davacı … için 55.707,60 TL olmak üzere toplam 134.160,93 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın kaza tarihinde müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı, müvekkilinin sorumluluğunun da poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun ispat edilmesi ve ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, müvekkilinin ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz ile sorumlu tutulabileceğini, müteveffanın kask takmaması ve araca uygun kıyafetleri giymemesi nedeniyle tazminat hesaplamasında asgari %25 oranında indirim yapılması gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Davacının davasının kabulüyle Anne … yönünden 78.453,33TL, baba … yönünden 55.707,60 TL toplam 134.160,93 TL maddi tazminata hükmedilmesine, temerrüt tarihi olan 30/09/2014 itibaren işleyecek ticari faizin davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, sigortalı araç sürücüsünün %15 oranındaki kusurundan sorumlu tutulması gerekirken, tüm kusurdan sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşemeyeceğini, dava konusu kazanın meydana gelmesinde müteveffanın %85 oranında kusurlu olması nedeniyle müvekkili şirket tarafından ödenecek tazminat miktarından, müteveffanın kusuru oranında varislerine rücu edileceğini, müteveffanın kullandığı motosikletin tescilsiz olması nedeniyle, müteveffanın %85 kusur oranına denk gelen tazminat miktarından Güvence Hesabının sorumlu olduğunu, müteveffanın tescilsiz ve kasksız motosikleti kullanması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 53/3. maddesi kapsamında trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı …’nin ZMS sigortacısı ve …’ın sürücüsü olduğu … plakalı araç ile davacıların oğulları (desteği) …’un sürücüsü olduğu plakasız motosikletin 09/08/2014 tarihinde kaza yapması neticesinde …’un vefat ettiği, kazanın meydana gelmesinde davalı nezdinde sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu, bu vefat nedeniyle davacıların destekten yoksun kaldıklarını iddia ederek, destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinde bulundukları ve Mahkemece yukarıda da belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemenin karara dayanak yaptığı Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 16/12/2015 tarihli raporunda davacıların desteği sürücü …’un kazanın meydana gelmesinde %85; davalı nezdinde sigortalı araç sürücüsü …’ın %15 oranında kusurlu olduğu mütalaa edilmiştir. Tek bir olaya bağlı aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri, TBK’nın 61 ve 62. maddeleri uyarınca, zarardan müteselsilen sorumludurlar. Müteselsil sorumlulukta kural olarak borçlulardan her biri, aynı Kanun’un 162. maddesine göre borcun tamamından sorumludurlar. Nitekim, 2918 sayılı Kanun’un 88/1. maddesinde, trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. Davacılar, zararlarını müştereken ve müteselsilen talep edebilecekleri gibi yasanın verdiği müteselsilen talep hakkından açıkça vazgeçerek her bir failin kusuru oranında da talepte bulunabilirler. Davacılar vekili, dava dilekçesinde tarafların kusur durumlarından söz etmiş ise de açıkça davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında tazminat istediğini ifade etmemiş, ıslah dilekçesinde davacılar desteğinin kullandığı aracın sigorta şirketi (somut olayda Güvence Hesabı) ile müteselsil sorumlu olan davalıdan zararın tamamını talep etmiştir. Bu durumda yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereği davalının müşterek ve müteselsilen sorumluluk ilkesince tazminatın tamamından sorumluluğuna hükmedilmesinde bir yanlışlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalı vekilinin bu yönlere ilişkin itirazları yerinde değildir. Somut olayın gerçekleştiği tarih itibarıyla benimsenen yargısal uygulamalara göre, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı … şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda her iki sürücü kusurlu, destekten yoksun kalan davacılar ise zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarına göre, davalı … şirketinin zarardan sorumlu olduğu alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğinden sözedilemiyeceği ve davacıların davalı … şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri kabul edildiğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişen itirazı da yerinde görülmemiştir. Yine, davacıların “zarar gören üçüncü kişi” sıfatları nazara alındığında, desteğin kusurunun yanında müterafik kusurunun da davacılara yansıtılamayacağı ve buna göre tazminattan TBK’nın 52. maddesi uyarınca indirim yapılamayacağı değerlendirilerek bu itirazın da isabetli olmadığı sonucuna ve buna göre aşağıdaki karara varılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 9.164,53 TL istinaf karar harcından peşin alınan 2.292 TL’nin mahsubu ile bakiye 6.872,53 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, davacı … bakımından verilen hüküm için kararın tebliği tarihi itibarıyla iki haftalık süre içinde Yargıtaya temyiz yolu açık; diğer davalı bakımından verilen hüküm için 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/02/2020