Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/4335 E. 2022/267 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/4335
KARAR NO: 2022/267
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2018/459 Esas – 2019/537 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı ve dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 07/09/2016 tarihinde kaza yapması neticesinde, müvekkilinin yaralandığını ve müvekkilinde kalıcı maluliyet oluştuğunu; Sigorta Şirketi tarafından 25/12/2016 tarihinde 21.000,00 TL tazminat ödemesi yapıldığını, ancak müvekkilinin mağduriyeti ve hasarının bu süre zarfında daha da arttığını, Karadeniz Teknik Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü tarafından düzenlenen 15/11/2017 tarihli rapora göre maluliyetinin %10 olduğunu, maluliyetinin artması nedeniyle fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla, TBK’nın 107. maddesi kapsamında 50,00 TL geçici 50,00 TL kalıcı olmak üzere toplam 100,00 TL maluliyet tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın aynı kaza nedeniyle müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1229 Esas sayılı dosyasında görülen davada müvekkili tarafından davcıya ödeme yapılması ve davacının davadan feragat etmesi nedeniyle davanın sonuçlanarak kesinleştiğini, bu nedenle, HMK’nın 114. maddesi gereğince kesin hüküm dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını; davaya konu talep nedeniyle dava öncesinde müvekkili şirkete başvuru yapılmadığından Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…Davacı, 19/11/2016 tarihinde İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 2016/1229 Esas sayılı dosyası ile davalı … Sigorta A.Ş.aleyhine 07/09/2016 tarihli trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası açmıştır. Davalı vekilinin 14/09/2017 tarihinde feragat dilekçeleri ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/10/2017 tarih 2016/1229 Esas – 2017/829 Karar sayılı kararı 09/01/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı taraf aynı trafik kazasına dayanarak davalı aleyhine 24/04/2018 tarihinde 24/04/2018 tarihinde cismani zarar nedeniyle maddi tazminat davası açmıştır. Davacının aynı sebepten, aynı davalıya karşı açtığı davasından feragatte bulunduğu, davasının feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşıldığından davacının davasının HMK 114.maddesine göre kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Karadeniz Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen 15/11/2017 tarihli rapora göre; müvekkilindeki kalıcı maluliyetin %10 ve iyileşme süresinin 6 ay olduğunun tespit edildiğini, maluliyetin artması nedeniyle işbu davada maddi tazminat talebinde bulunulduğunu, Mahkemece eksik ve yetersiz araştırma sonucunda usul ve yasaya aykırı bir şekilde bir hüküm kurulduğunu, işbu davadaki talebin İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesini 2016/1229 Esas sayılı dosyada görülen davadan farklı, yeni bir dava olduğunu, bu nedenle kesin hüküm teşkil edemeyeceğini; kaldı ki, davadan feragatın, haktan feragat anlamına gelmeyeceğini, bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. İlk Derece Mahkemesince; 16/09/2019 tarihli ek karar ile, kararın kesin verilmiş olduğu gerekçesiyle HMK’nın 346/1. maddesine göre, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesi üzerine, davacı vekili, işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması nedeniyle, Mahkemece kesin karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Davacı vekili, dava dilekçesinde HMK’nın 107. maddesi kapsamında belirsiz alacak davası açtığını açıkça belirtmiştir. Bu durumda, kesin olarak karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nın 346/1. maddesi gereğince reddine dair ek kararın kaldırılarak, esas yönünden inceleme yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır. İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1229 Esas – 2017/829 Karar sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; 19/11/2016 tarihli dava dilekçesiyle aynı taleplerle ilgili davalı aleyhine davanın açıldığı, yargılama aşamasında davalı Sigorta Şirketi tarafından, davacı tarafa 21.000,00 TL asıl alacak, 143,00 TL faiz, 2.500,00 TL dava vekalet ücreti, 1.000,00 TL icra vekalet ücreti ve 300,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplamda 24.943,00 TL ödeme yapıldığı; davalı Sigorta Şirketi, sigortalısı ve sigortalı araç sürücüsü bakımından fazlaya ilişkin haklarını da kapsar şekilde tamamen gayri kabili rücu ve kesin bir şekilde olmak üzere ibra ettiğine dair ” İbraname, Feragatname ve Makbuz” başlıklı belgenin düzenlendiği ve taraflarca imzalandığı, davacı vekili tarafından, “müvekkilimizden aldığımız muvafakat üzerine davadan feragat ediyoruz.” şeklinde dilekçe verildiği; Mahkemece, 03/10/2017 tarihinde, davanın HMK’nın 307. maddesi uyarınca feragat nedeniyle reddine karar verildiği ve kararın 09/01/2018 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir. HMK’nın “Dava Şartları” başlıklı 114/i maddesine göre; “aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” dava şartı olarak sayılmış; aynı Kanun’un 115/2. maddesinde de, dava şartı noksanlığının tespit edilmesi halinde, davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki açıklama ve yasal düzenleme birlikte değerlendirildiğinde; Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasa açısından herhangi bir hata bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar kabule şayan görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye 36,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye verilmesine, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/02/2022