Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/427 E. 2020/106 K. 21.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/427
KARAR NO: 2020/106
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/01/2017
NUMARASI: 2015/325 Esas- 2017/46 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 21/01/2020
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili firmaya ait … plaka numaralı araç 16/07/2013 tarihinde park halinde iken davalı şirkete ait sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç sürücünün kusuru ile müvekkiline ait araca çarptığını, kaza sonucu ortaya çıkan tamir masraflarının kasko poliçesini düzenleyen şirket tarafından karşılandığını, ancak kaza nedeniyle aracın piyasa değerinde bir azalma olduğunu, 38 günlük tamir süresi zarfında gelir kaybının oluştuğunu, müvekkilinin araçta oluşan değer kaybı ve araçı kullanamamaktan kaynaklı gelir kaybından davalı şirketin araç maliki olarak sorumlu olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak, aracın değer kaybı için 1.000,00 TL, gelir kaybı için 1.000,00 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Kazanın oluşumunda davacıya ait olan … plakalı araç sürücüsünün de kusurlu olduğunu, davacıya ait aracın park etmenin yasak olduğu yerde park edildiğini, araçta oluşan değer kaybının gerçek zarar olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve bu zararın da teminat kapsamında bulunduğunu, ayrıca davacının gelir kaybı talep edebilmesi için kazaya uğrayan aracın herhangi bir firmaya servis hizmeti sağlayıp sağlamadığının tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi; davacıya ait araçta 10.000,00 TL değer kaybı, davacının 3.800,00 TL gelir kaybı oluştuğunu kabul ederek davanın kabulü ile, 13.800,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiş, bu karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; eksik ve yetersiz bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının yerinde olmadığını, tanık dinletmek istedikleri halde mahkemenin tanık dinlenmediğini, aracına park kurallarına aykırı şekilde park eden davacı araç sürücüsünün de kusurlu olduğunu, yeni parçalar takıldığında aracın kıymet kazanacağını, bu hususun indirim sebebi yapılması gerektiğini, araçta gerçek bir değer kaybı oluşmadığını, oluşsa bile sigorta teminatı kapsamında kalan bir değer kaybı olduğunu, kendilerinin sorumluluğunun bulunmadığını, davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, eldeki davanın evveliyatının İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı olduğunu, görev yönünden reddedilen bu dava sebebiyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu hususta bir hüküm kurulmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, trafik kazası nedeni ile oluşan değer kaybı ve kazanç kaybı tazminatı talebine ilişkindir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Öncelikle, trafik kazası tespit tutunağı ve dosya kapsamı ile uyumlu ve alanında uzman bilirkişilerce düzenlenmiş kusur raporunun dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygunluğu heyetimizce de kabul edilmiş, davalı vekilinin kusurun belirlenmesine ilişkin istinaf itirazlarının reddine karar verilmiştir. Ancak davacıya ait araç için 38 gün tamir süresi kabul edilip bunun neticesi davalıdan 38 günlük kazanç kaybı tazminatının tahsiline karar verilmesi dosya içeriğine uygun görülmemiş, bunun yanında değer kaybına ilişkin olarak bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi de yerleşik uygulamalara aykırı olmuştur. Araçtaki değer kaybına ilişkin yerleşik uygulama; aracın kaza tarihindeki hasar görmemiş piyasa değeri ile onarılmış haldeki piyasa değeri arasındaki farkın bulunarak sonuca ulaşılması şeklindedir. Hükme esas alınan raporlarda bu kritere göre hesaplama yapılmayıp afaki ifadelerle değer kaybının 10.000 TL olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda kaza tespit tutanağı, onarıma ve kazaya ilişkin tüm belgeler incelenerek, aracın modeli, yaşı, hasarın ağırlığı ve hasarlı bölgelerin özelliği nazara alınıp aracın kaza öncesi ikinci el piyasa rayiç değeri ile tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa rayiç değeri arasındaki farkın değer kaybını göstereceği ilkesine göre değer kaybının tespiti için yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Yine, bilirkişi raporunda aracın tamir süresi için hiç bir değerlendirme yapılmayıp davacının beyan ettiği gün sayısı esas alınarak görüş oluşturulmuştur. Oysa araçtaki “hasar durumu itibarıyla” makul onarım süresinin objektif ölçülere göre ne kadar olması gerektiği belirlenmeli, varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bilirkişiden ek rapor, mümkün olmadığı takdirde başka bir bilirkişiden rapor alınarak değer kaybı ve onarım süresince kazanç kaybı belirlenmesi gerektiği değerlendirilerek davalı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile kararın HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/01/2020