Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/4244 E. 2022/242 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/4244
KARAR NO: 2022/242
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/07/2019
NUMARASI: 2016/979 (E) 2019/672 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 15/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’un eşi, davacılar … ve …’ün babası olan …’ün davalı işleten …’e ait davalı … Sigorta AŞ tarafından sigortalanan, davalı sürücü …’ün yönetimindeki … plakalı araçla seyir halindeyken meydana gelen tek taraflı trafik kazasında öldüğünü belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, her bir davacı için ayrı ayrı 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatın davalılardan, 50.000,00 TL manevi tazminatın ise davalılar … ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 3/4/2019 günü sunduğu dilekçeyle de, davacı …’ün için talep ettiği maddi tazminatı 5.819,50 TL’ye, davacı … için talep ettiği maddi tazminatı ise 8.093,93 TL’ye yükseltmiştir. Davalı .. Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete yapılan başvuru üzerine aktüer tarafından hesaplanan 172.527,57 TL’nin 23/12/2015, 56.746,33 TL’nin ise 10/08/2016 günü ödendiğini beyan ederek toplanmasını istediği kanıtları bildirmiş, davanın reddini savunmuştur.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın hukuka aykırı olduğunu, istenen manevi tazminat miktarının da pek aşırı olup karşı tarafın zenginleşmesi amacını taşıdığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, davacılar … ve ..’ün açtıkları maddi tazminat davalarının kabulüne, davacı … için 8.093,93 TL, davacı … için 5.819,50 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı … AŞ’nin sorumluluğunun 3.361,39 TL ile sınırlı tutulmasına; avacı …’ün açtığı maddi tazminat davasının reddine, davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne, davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için de 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ile …’den alınarak davacılara verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; istinaf başvuru dilekçesi ekinde sundukları sözleşmede belirtildiği üzere … plakalı aracın müvekkili tarafından davalı sürücü …’e kiralandığını, bu nedenle aracın müvekkilinin işleten sıfatı bulunmadığını, dava dışı … Sigorta AŞ’nin kasko sigorta poliçesindeki ek teminatlar nedeniyle manevi tazminattan sorumlu olmasına karşın davaya dahil edilmediğini, davacı …’ün maddi tazminat davasının reddine karar verilmesine rağmen müvekkili lehine vekâlet ücretine hükmolunmadığını; maddi ve manevi tazminat davaları yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunun Avukatlık Asgari Ücret tarifesi (AAÜT) uyarınca hesaplanan 500,00 TL vekâlet ücretinin düşük ve hatalı olduğunu, yargılama giderlerinin ret ve kabul oranına göre hatalı belirlendiğini; 9/8/2015 günü meydana gelen kazadan 11 gün sonra 20/8/2015 günü ölen desteğin ölümü ile olay arasında nedensellik bağının tam kurulması gerektiğini, ayrıca müteveffanın emniyet kemeri takmaması nedeniyle kusur oranının hatalı belirlendiğini, işleten sıfatı taşımayan müvekkilinin manevi tazminattan sorumluluğu bulunmadığını, müteveffanın hatır taşıması nedeniyle diğer davalı ile bir araya geldiğini; manevi tazminat miktarının zenginleşmeye sebep olduğunu, olayla hiçbir ilgisi bulunmayan müvekkilinin sürücü ile aynı oranda sorumlu olmasının hakkaniyete uygun olmayacağını, müvekkilinin olayda herhangi bir ihmal ve kusurunun bulunmadığını, davacılara yeterli maddi tazminat ödemesi yapıldığını, gerekçeli kararın hüküm kurmaya elverişli olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Somut olayda, davalı sürücü …’ün davalı işleten …’a ait … plakalı araçla, Edremit ilçesinden Gömeç ilçesi yönüne doğru 9/8/2015 günü seyir halindeyken, adı geçen davalı sürücünün direksiyon başında uyuması nedeniyle meydana gelen tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan ve davalı sürücü …’ün ceza davasında verdiği savunmanın içeriğine göre emniyet kemeri takılı olmayan davacıların desteği …’ün, meydana gelen trafik kazası ve ölüm arasında nedensellik bağını ortaya koyan Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 26/10/2015 tarihli rapor içeriğine göre adı geçen desteğin genel beden travmasına bağlı ekstremite, seri kosta kemik kırıkları ile birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama ve komplikasyonlar sonucu öldüğü anlaşılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununu (KTK) hükümlerine göre, trafik sicil kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işleten sıfatının 3’üncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Nitekim aynı Kanunun 3’üncü maddesinde işleten, ” … araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” biçiminde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun 85’inci maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek öğretide, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Bununla birlikte hemen belirtmek gerekir ki; taraflar arasındaki kira sözleşmesinin uzun süreli ve üçüncü kişileri bağlayacak güçte bir sözleşme olup olmadığının belirlenmesi bakımından; gerektiğinde işletenin ticari defter ve kayıtları üzerinde konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişi vasıtasıyla inceleme yaptırılarak, kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan kanıtlarla desteklenip desteklenmediği, kira sözleşmesi ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği araştırılarak motorlu araç üzerindeki ekonomik yararlanmanın kime ait olduğunun saptanması zorunludur. Cevap dilekçesinde, aracın kiralandığına ilişkin savunmada bulunmayan davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesini ekinde kazaya karışan otomobilin davalı sürücü …’e kiralandığına ilişkin onaysız tıpkı çekimden ibaret kira sözleşmesine ilişkin belgeler sunmuş olmakla birlikte, yukarıda açıklanan biçimde araştırma yapılmadığı, buna göre de varlığı ileri sürülen kira sözleşmesinin üçüncü kişileri bağlayıcı nitelikte uzun süreli olduğu kanıtlanmadığından, davalı …’ın oluşan maddi ve manevi zarardan işleten sıfatıyla sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.Davacılar vekilinin dava dilekçesinde davacı … için 500,00 TL maddi tazminat talebinde bulunduğunun anlaşılması karşısında ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesi uyarınca konusu para veya para ile değerlendirilebilen davalarda hükmedilen vekâlet ücretinin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceğinin anlaşılması karşısında, davacı …’ün açtığı maddi tazminat davası yönünden vekille temsil edilen davalı … lehine 500,00 TL vekâlet ücretine hükmolunması yerindedir. Herhangi bir çıkar karşılığı olmayan hatır taşıması nedeniyle 6098 sayılı TBK’nin 51’inci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hâkim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de indirim yaptığı takdirde indirim oranını objektif ölçüler içinde takdir etmek zorundadır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Yakın aile bireylerinde olduğu gibi maddi ve manevi menfaattin bulunduğu akrabalar arasındaki ücretsiz taşıma ahlaki bir ödev niteliğinde olduğundan, belirlenen tazminat miktarından hatır taşıması indirimi yapılamaz. Eldeki davada ise, ilkeleri yukarıda açıklandığı gibi hatır taşımasının varlığı kanıtlanamadığından, hükmolunan destekten yoksun kalma tazminatından hatır taşıması nedeniyle indirim yapılmaması yerindedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 2’nci fıkrasına göre hâkim, ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görenin veya ölenin yakınlarına uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacıları ile davalı işleten …’ın dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişilerin raporundan anlaşılan kusur oranına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı … vekilinin ileri sürdüğü diğer istinaf nedenlerinin incelenmesinde ise; Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte (müterafik) kusur 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 52’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Birlikte kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin birlikte kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Dosyaya eklenen soruşturma belgelerinin incelenmesinde; kollukta alınan anlatımında destek …’ün emniyet kemerinin takılı olmadığını söyleyen davalı sürücü … olay nedeniyle açılan ceza davasında alınan savunmasında kollukta anılan anlatımını yineleyerek adı geçen desteğin emniyet kemerinin takılı olmadığını söylemiştir. Bu itibarla süreklilik taşıyan Yargıtay kararlarına göre davacılar … ve … lehine hükmolunan destekten yoksun kalma tazminatlarından ayrı ayrı %20 oranında indirim yapılması gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi yerinde olmamıştır. Diğer yandan, ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10’uncu maddesi uyarınca reddine karar verilen manevi tazminat talepleri yönünden kendisini vekille temsil ettiren davalı … lehine, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçmeyecek biçimde vekâlet ücretine hükmolunması gerekirken, 500,00 TL vekâlet ücretine hükmolunması isabetsizdir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davalı .. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2’nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davacı …’ün maddi tazminat davasının kısmen kabulüne; 6.474,14 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ile …’den 09/8/2015, davalı … Sigorta AŞ’den ise 23/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (davalı … Sigorta AŞ’nin sorumluluğunun kalan 3.361,39 TL poliçe limiti ile sınırlı tutulmasına), 2-Davacı …’ün maddi tazminat davasının kısmen kabulüne; 4.655,60 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ile …’den 09/8/2015, davalı … Sigorta AŞ’den ise 23/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (davalı … Sigorta AŞ’nin sorumluluğunun kalan 3.361,39 TL poliçe limiti ile sınırlı tutulmasına), 3-Davacı …’ün maddi tazminat talebinin reddine, 4-Davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne; davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminatın 9/8/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ile …’den alınarak, adları geçen davacılara verilmesine, 5-Maddi tazminat davalarında, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 760,27 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan ve maddi tazminat davasına isabet eden 5,12 TL peşin harç, 204,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 209,12 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 551,15 TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, davalı … Sigorta AŞ’nin sorumluluğunun 250,11 TL ile sınırlı tutulmasına, 6-Manevi tazminat davalarında, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 5.123,25‬ TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan ve maddi tazminat davasına isabet eden 512,33 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 4.610,92‬ TL karar ve ilam harcının davalı davalılar … ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, 7-Maddi tazminat davası yönünden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca kabulüne karar verilen maddi tazminat miktarına göre belirlenen 5.100,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’e verilmesine, istinaf kanun yolu kapsamında bulunmaması nedeniyle usulü kazanılmış hak korunarak davalı … Sigorta AŞ’nin sorumluluğunun 54,50 TL ile sınırlı olmasına,8-Maddi tazminat davası yönünden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca kabulüne karar verilen maddi tazminat miktarına göre belirlenen 4.655,60 TL vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’e verilmesine, istinaf kanun yolu kapsamında bulunmaması nedeniyle usulü kazanılmış hak korunarak davalı … Sigorta AŞ’nin sorumluluğunun 54,50 TL ile sınırlı olmasına, 9-Maddi tazminat davası yönünden, kısmen reddedilen miktarların, asıl alacaktan takdiri indirim (müterafik kusurdan dolayı) yapılması nedeniyle yasadan kaynaklandığı nazara alınarak davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 10-Maddi tazminat davası yönünden, ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca reddine karar verilen maddi tazminat miktarına göre belirlenen 500,00 TL vekâlet ücretinin, davacı …’den tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalılar … Sigorta AŞ ve …’a verilmesine, 11- İstinaf nedeni olarak ileri sürülmemesi nedeniyle istinaf kanun yolu incelemesi dışında kalan ilk derece mahkemesi kararı uyarınca; manevi tazminat davası yönünden, ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 8.600,00 TL vekâlet ücretinin davalılar … ile davalı …’dan tahsil edilerek, davacılara verilmesine, 12- İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10’uncu maddesinin 2’inci fıkrası uyarınca reddine karar verilen manevi tazminat miktarına göre hesaplanan 8.600,00 TL vekâlet ücretinin davacılardan tahsil edilerek kendisini vekille temsil ettiren davalı …’a verilmesine, 13-Davacılar tarafından sarfedilen 29,20 TL başvurma harcı, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti, 418,20 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.647,40 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre (kabul %52,54, ret %47,46) belirlenen 865,54 TL yargılama gideri ile davacılar tarafından peşin ve ıslah harcı olarak yatırılan ve hükmolunun harçtan mahsubuna karar verilen toplam 721,45 TL olmak üzere toplam 1.586,99‬ TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, davalı … Sigorta AŞ’nin 65,06 TL’den sorumlu tutulmasına, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 14-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333/1’inci maddesi uyarınca kendiliğinden ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davalı … tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde ilk derece mahkemesi tarafından iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı … tarafından sarf edilen posta ve tebligat gideri 26,00 TL, istinaf başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 147,30 TL yargılama giderinin, davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davalı …’a verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, her biri davacı lehine ayrı ayrı hükmolunan maddi ve manevi tazminatın miktarına göre HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.15/02/2022