Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/402 E. 2019/871 K. 30.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO : 2019/402
KARAR NO : 2019/871
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2017
NUMARASI : 2015/763 Esas – 2017/299 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 30/12/2019
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacılar vekili dilekçesinde özetle; davalıların sürücüsü ve trafik sigortacısı oldukları … plaka sayılı aracın seyir sırasında davacılardan … ve … çocukları, … ise kardeşi olan … çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini belirterek davacılar anne-babanın her biri için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ayrı ayrı 25.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müteselsilen tahisili ile anne – baba için ayrı ayrı 50.000,00 TL, davacı kardeş için ise 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı araç sürücüsünden tahsiline talep etmiştir. Davalılar davanın reddini talep etmişlerdir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde davacı … için 7.337,45 TL, davacı … için ise 6.985,55 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müteselsilen tahsiline, davacı … ve … için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminat ile … için 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı … tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili tarafından maddi tazminatın az takdir edildiği, hükmedilen manevi tazminatın da yeterli olmadığı belirtilerek istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Dava, haksız eylemden kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 1-Manevi tazminata ilişkin değerlendirme; Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre 23/03/2014 günü davalının sevk ve idaresindeki araç ile seyir halinde iken yoldan karşıya geçmek isteyen davacıların desteği olan ….’e çarparak vefat etmesine sebebiyet verdiği, kusur raporuna göre araç sürücüsünün %35 oranında kusurlu olduğu, olay tarihinde 4,5 yaşında olan yaya … ise %65 oranında kusurlu olduğu, kaza esnasında anne- babasının gözetimi altında bulunmadığı, davacı anne babanın ceza dosyasındaki beyanlarına göre gözetim görevini tam olarak yerine getirmedikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda olayın oluş şekli, kusur durumu, tarafların mali ve sosyal durumu, paranın alım gücü ile hak ve nesafet ilkesi nazara alındığında takdir edilen manevi tazminat miktarı fazla olmayıp; bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. 2-Maddi tazminata ilişkin değerlendirme; Bilirkişi raporunda farazi desteğin 18 yaşından itibaren asgari ücret üzerinden gelir elde edeceği varsayımıyla hesaplama yapılmış olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Yargıtay 17. HD’nin ilke kararlarına göre; desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya ayrı ayrı %16 pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için ayrı ayrı %14 pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya ayrı ayrı 12,5 pay verilmesinin uygun olacağı belirlenmiş olup destek tazminatlarının varsayımsal hesabının bu şekilde yapılması gerektiği açıklanmıştır.Yine, anne ve baba çalışıyorsa anne ve babadan ayrı ayrı %5, anne çalışmıyorsa sadece babadan yetiştirme gideri düşülmesi gerekmektedir.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2017/505E. 2019/9596 K. Sayılı kararı)Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğin birinci ve ikinci çocuğu olacağı varsayımıyla ayrılan pay oranlarının yukarıda açıklanan ilke kararında kabul edilen pay oranlarına (düşük hesaplanarak) uygun düşmediği gibi çalışan anne babadan yüzde beş’ten daha fazla olacak şekilde yetiştirme gideri mahsup edilmiş olması ve ayrıca belirlenen tazminat miktarlarına 13 yılın iskonto katsayısı uygulanarak peşin değerinin hesaplanmış olması doğru değildir. Bilirkişi raporunun bu haliyle hükme esas alınması doğru olmamış, bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmüştür. O halde, tazminat hesabının bilirkişiden, -sair kesinleşen hususlar aynen esas alınarak- yukarıda belirtilen ilke ve kurallar dahilinde yapılması istenilerek alınacak ek rapor doğrultusunda sonucuna göre bir karar verilmesi amacıyla HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi amacıyla dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan KABULÜNE, 2-Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,4-Peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvurana iadesine,5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak, oy çokluğuyla karar verildi.30/12/2019
KARŞI OY Davacıların maddi tazminat talepleri, Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesinden kaynaklanmaktadır.Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde, ölüm halinde, ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar, uğranılan zararlar kapsamında değerlendirilmiştir. Mahkemenin kararına dayanak yaptığı aktüer bilirkişi raporunda, davacılar anne ve babanın, vefat eden çocukları için yapacakları “yetiştirme giderleri”, hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından düşülmüştür. Yine, vefat eden çocuğun, anne ve babaya “destekliği” 18 yaşını doldurduktan sonra hesaplamaya dahil edilmiştir. Kıymetli çoğunluğun, “yetiştirme giderlerinin” destekten yoksun kalma tazminatından düşülerek hesaplama yapılması ve 18 yaşının doldurulması ile “destekliğin” başlayacağı şeklindeki görüşüne de katılamıyorum. Çünkü, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 15.12.2014 tarih, 2013/13521 Esas-2014/18490 Karar sayılı kararında Kıymetli … “karşı oy”unda aynen belirttiği üzere; “Desteklik, sadece belli bir yaşa gelindikten sonra başlamaz. Daha önce de çocuk yaşı elverdiği ölçüde ailenin ufak defek işlerini görür. Bu durum dahi destek zararının aslında ölüm anından itibaren oluşmaya başladığını gösterir.Daire çoğunluğu ölen çocuğun destek yaşına gelinceye kadar yetiştirilmesi için yapılan-yapılması gereken masrafların destek tazminatından düşülmesi görüşündedir. Oysa, çocuğun yetiştirilmesi aile için ahlaki ve sosyal bir görev olup, büyüdüğü takdirde aile veya destek alacaklar MK’nın istisnai bir kaç hükmü dışında çocuktan herhangi bir hak talep etmeleri mümkün değildir. Yani çocuk büyüdüğünde, ona yapılan harcamaların iadesini ne anne/babası ne de başkaca yakınları isteme hakkına sahip değildir. O halde, ölüme kusuru nedeniyle sebep olanlarında yetiştirme gideri adı altında tazminattan indirim talebinde bulunmaları söz konusu olmaz.Ölüm olayının sakatlıktan daha ağır bir sonuç olduğu açıktır. Ölüm halinde destek zararından yetiştirme gideri indirimi yapılması, zarar veren lehine bir sonuç doğurmaktadır. Zira kişi ölmeyip, yaralansa ve malül kalsa idi zarar sorumlusu, olay tarihinden itibaren maluliyet zararı, efor tazminatı ve gerektiğinde bakıcı giderleride dahil olmak üzere daha yüksek bir tazminattan sorumlu tutulacaktır. Bu durum ise zarar veren açısından daha ağır sonuçları olan sakatlama yerine ölümü tercih etme gibi hukuken kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Hukuk, hiçbir zaman daha ağır bir suçu hafif suçtan daha tercih edilir bir noktaya getirmez aksine; ağır suçun sonuçları da ona göre daha ağır yaptırım içermelidir.” “Yetiştirme giderleri”nin destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi düşüncesi, çocukları vefat eden davacılar anne ve babanın bir “masraf”tan kurtulacakları sonucuna bizleri götürecektir. Ayrıca, anne ve babanın çocukları için yaptıkları “masraf”ların, destekten yoksun kalma tazminatından düşürülmesi uygulaması, kusurlu olan davalı taraf için, kusurlu olmasına karşılık kendi kusurundan bir hak (fayda) elde etmiş olmasına yol açacaktır. Bu yöndeki bir uygulamanın kabul edilmesinin, destekten yoksun kalma tazminatının amacı ve hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmadığı kanısındayım. Yine destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken, küçük yaşta vefat eden çocuğun, ancak 18 yaşının doldurulması ile anne ve babaya “destekliği”nin söz konusu olabileceği şeklindeki uygulama da ülke gerçekleri ile bağdaşmamaktadır.Türkiye İstatistik Kurumunun 2012 yılı itibariyle “çocuk iş gücü” anketi sonuçlarına göre, 6-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısının 15.247 kişi olduğu, çalışan çocukların %52’sinin ev işlerinde faaliyet gösterdiği belirlenmiştir. Yaşam gerçeği bu olmasına karşılık, küçük yaşta vefat eden çocukların anne ve babalarına “destekliği”nin, 18 yaşını doldurduktan sonra hesaba katılınmasını kabul etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, vefat eden çocuğun anne ve babaya “destekliği”nin, ülke yaşam gerçekleriyle uyumlu ve makul bir yaş olarak gördüğüm, 12 yaşından itibaren hesaplanması gerektiği düşüncesindeyim. Başka bir deyişle, Kıymetli Hukukçu ….’in “Ölüm Nedeniyle Destekten Yoksunluk” isimli eserinde vurguladığı üzere; “özetle, çocukların çok küçük yaşlardan başlayarak ‘yardım ve hizmet’ yoluyla ana ve babalarına maddi destek oldukları, pek çok çocuğun çeşitli işlerde çalışarak aile bütçesine katkı sağladıkları göz ardı edilerek, tazminat hesaplamalarının, çalışma yaşamaına atılacakları (varsayılan) (18) yaşından başlatılıp, bulundukları yaşa iskonto edilmesi ve bir de sanki çocuklar hiçbir iş yapmadan rant yiyen (aileyi masrafa sokan) tüketiciler gibi algılanarak “yetiştime giderleri” adı altında tazminattan indirim yapılması; giderek bu konuda aşırıya kaçılıp ana babanın tazminat almaları şöyle dursun, borçlu bile çıkarılabilmesi haksız, acımasız ve yaşam gerçeklerine aykırı uygulamalardır.”Bu bağlamda,destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasının 18 yaşından başlatılması ve “yetiştirme giderleri” adı altında tazminattan indirim yapılması hususları açısından, sayın çoğunluğun görüşlerine katılamıyorum.