Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/396 E. 2020/67 K. 16.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/396
KARAR NO: 2020/67
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2017
NUMARASI: 2017/4971 D.İş. Esas- 2017/4971 D.İŞ.Karar
(İtiraz Hakem Heyetinin28/08/2017- 2017/İHK-3307)
DAVANIN KONUSU: Güç Kaybı Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/01/2020
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurusunda özetle; 30/01/2016 tarihinde, davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı … plakalı aracın %100 kusurlu bir şekilde karıştığı kaza neticesinde, araçta yolcu konumunda bulunan müvekkilinin yaralandığını, bilirkişi kurulu raporuyla müvekkilinde %31 oranında kalıcı iş göremezlik halinin saptandığını, kaza tarihinde müvekkilinin maaş bordrosundan da görüldüğü üzere net kazancının 2.571,12 TL olduğunu, davalı aracın ticari bir kamyonet olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle maddi zarara uğradığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla şimdilik 41.000,00 TL maluliyet tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın, kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun, sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, kusur durumunun tespit edilmesi gerektiğini, maluliyet oranının “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre tespit edilmesi ve davacı lehine verilecek vekalet ücretinin 1/5 oranında olması gerektiğini iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvurunun kabulüne, 247.826,65 TL’nin 08/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine karar vermiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti, davalı vekilinin itirazlarının reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/16. maddesine göre, hakemlerin, görevlendirildikleri tarihten itibaren en geç 4 ay içinde karar vermeye mecbur olduklarını, aksi halde uyuşmazlığın yetkili mahkemece halledilmesi gerektiğinin düzenlendiğini, somut uyuşmazlıkta, başvurunun 04/01/2017 tarihinde yapıldığını, hükmün ise 4 aylık süre aşılarak 07/06/2017 tarihinde verildiğini, karara dayanak yapılan maluliyet raporunun tek taraflı alındığından kabul edilemeyeceğini, davacı lehine tam vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 54/3. maddesi kapsamında yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan güç kaybı tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı ve davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı aracın, 30/01/2016 tarihinde tam kusurlu olarak gerçekleştirdiği kaza neticesinde davacının yaralandığı, bu yaralanma nedeniyle güç kaybı tazminatı talebinde bulunduğu ve yukarıda da belirtildiği şekilde, davacının talebinin kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf başvurusundaki birinci iddia ve itiraz, Uyuşmazlık Hakem Heyetince 4 aylık sürede karar verilmemesine ilişkindir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/16. maddesinde öngörülen 4 aylık süre, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru tarihinden itibaren değil başvurunun Uyuşmazlık Hakem Heyeti’ne tevdii tarihinden itibaren hesaplanmalıdır. Somut uyuşmazlıkta, raportörün başvuru inceleme raporu 08/02/2017 tarihinde düzenlenmiştir. Dosyada her ne kadar başvurunun Uyuşmazlık Hakem Heyetine tevdii edildiği tarih belli değil ise de, raportörün rapor tarihi olan 08/02/2017 tarihi ile Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin kararını verdiği 07/06/2017 tarihi dikkate alındığında, kararın 4 aylık yasal süre içerisinde verildiği aşikar olduğundan, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. İkinci itiraz, maluliyet raporunun tek taraflı alındığından geçersiz olduğuna ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta, karara dayanak yapılan Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesinin 26/09/2016 tarihli Adli Bilirkişi Kurulu Raporunda, davacının kaza nedeniyle meslekte kazanma gücünde azalma oranının %31.2 olduğu mütalaa edilmiştir. Maluliyet raporunun, tek taraflı alınması raporun geçerliliğine herhangi bir halel getirmez. Ayrıca davalı …’ne başvuru yapılırken maluliyet raporunun ibraz edilmesi zorunlu olduğundan, davacı tarafın tek taraflı başvurusu üzerine maluliyet raporunun düzenlenmesi işin doğası gereğidir. Dolayısıyla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Üçüncü itiraz ise davacı lehine hükmedilen vekalet ücretine ilişkindir. Avukatlık Kanunu’nun, “Avukatlık Ücret Tarifesinin Hazırlanması” başlıklı 168. maddesine göre avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır. 169. maddesine göre de yargı mercilerince karşı tarafa yükletilebilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz. Dayanağını Avukatlık Kanunu’nun bu hükümlerinden alan 30/12/2017 tarihli ve 30286 sayılı AAÜT’nin “Tahkimde ve Sigorta Tahkim Komisyonu’nda Ücret” başlıklı 17/2.maddesine göre, “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla tarifenin 3. kısmına göre, avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5’ine hükmedilir.” 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesine 13/06/2012 tarihli ve 6327 sayılı Kanun’un 58.maddesi ile eklenen 17. fıkrasında, “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye uygun olarak da yukarıda belirtildiği gibi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde “Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5’ine hükmedilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu maddelerde “talebi reddedilenler” olarak belirtilenler, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuran sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerdir. Çünkü Sigorta Tahkim Komisyonunun önüne gelen tek bir talep vardır. O da, sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerin talebidir. Tahkim Komisyonuna talepte bulunan sigortalının talebine cevap veren ve karşı gerekçelerini ileten sigortacının bu anlamda “talebi kabul edilen” veya “talebi reddedilen” olarak kabul edilmesi olanağı yoktur. Sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenler lehine karar verilmesi halinde ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Tahkim’de ve Sigorta Tahkim Komisyonunda Ücret” başlıklı 17. maddesine göre, tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Anayasa’nın 124. maddesine göre, “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” Bu yetki çerçevesinde çıkarılacak bir yönetmelik, dayandığı kanuna aykırı olmamalıdır. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesi ile getirilen “tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti, her iki taraf için de avukatlık asgari ücret tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücreti için beşte biridir.” şeklindeki düzenleme, açıkça Avukatlık Kanunu’nun 168. ve 169. maddelerine ve 5684 sayılı Kanun’un 30/17. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Kanuna aykırı olan bu yönetmeliğin uygulanması mümkün değildir. Bu durumda, kanuna aykırı bir yönetmeliğin iptal edilip edilmemesinin önemi de yoktur. Ayrıca, Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan 19/01/2016 tarihli “Sigortacılıkta Tahkim’e İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin” 6. maddesiyle, Sigortacılıkta Tahkim’e İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesine eklenen “tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti her iki taraf için de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklindeki düzenleme, Sigortacılıkta Tahkim sisteminin amacıyla ve 6327 sayılı Kanun ile getirilen “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asagari Ücret Tarifesi’nde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklindeki maddenin gerekçesiyle bağdaşmamaktadır. Çünkü, 6327 sayılı Kanunla Sigortacılık Kanunu’nda yapılan değişikliklerin genel gerekçelerinden birisi “Sigortacılıkta tahkim sisteminin işlerliliğinin artırılabilmesi amacıyla yeni düzenlemelere gidildiği” şeklinde belirtilmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17. maddesinin gerekçesi de “Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmaktadır. Bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için yargılama gideri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak gerekli düzenleme yapılmıştır.” şeklinde açıklanmıştır. Kaldı ki, beşte bir oranındaki vekalet ücretinin uyuşmazlığın her iki tarafı için öngörüldüğünün amaçlanmış olması halinde “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” şeklindeki ifade yerine davacı ve davalı ayrımı yapılmayacak ve tereddüt oluşturmayacak biçimde “taraflar” sözcüğünün neden tercih edilmediği de izaha muhtaçtır. Dolayısıyla, kanun koyucunun buradaki açık ve asıl amacı, Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvuruların tek taraflı olduğu gerçeğinden hareketle, daima davacı tarafta yer alan sigortalılar ve sigortadan faydalananları korumaktır. Başka bir deyişle, “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” ifadesi, aleyhine başvuru yapılan davalı konumundaki sigortacıyı içermemektedir. Kanun koyucu burada, tıpkı 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da tüketicinin, tüketici hakem heyetlerine başvurusunu özendirmek, başvurusunun kabulü üzerine iptal istemiyle açılan davalarda aleyhine karar verilmesi halinde karşılaşacağı vekalet ücreti yükünü azaltmak amacıyla 70. maddesinin (6) nolu bendi ile yapılan: “Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.” şeklindeki düzenlemede olduğu gibi, sigortalılar ve sigortadan faydalananları korumak ve Sigortacılıkta Tahkim Sistemine başvuruyu özendirmek amacıyla, sigortalılar ve sigortadan faydalananlar lehine bir tercihte bulunmuştur. Bu durumda, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince, davacılar lehine tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur. Bu bağlamda, HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına, 3-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine, 4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6- İstinaf talebi için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.16/01/2020