Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3720 E. 2022/253 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3720
KARAR NO: 2022/253
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2019
NUMARASI: 2017/905 (E) 2019/756 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 15/02/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, dava dışı …’in, “… A.Ş. … Sigorta Poliçesi” ile müvekkili sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğunu, sigortalı …’in, sözü geçen şirkete ait iş yerinde çalışırken iş kazası geçirerek yaralandığını, bu nedenle özel şağlık sigortası kapsamında tedavinin yapıldığı hastaneye 7.519,58 TL ödenerek sigortalının haklarına halef olunduğunu, işbu kazanın meydana geldiği iş yerinin davalı sigorta şirketi tarafından mali mesuliyet poliçesi kapsamında teminat altına alındığını belirterek yapılan ödemenin davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, sorumluluğu teminat altına alınan dava dışı şirketin, iş güvenliği ekipmanlarının kullanımında ihmali bulunduğundan bahisle, tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulü ile 7.519,58 TL bedelin davalı sigorta şirketinden yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili, alacak borçlu sıfatının birleştiğini, bu nedenle sorumluluklarının bulunmadığını, kabul şekli bakımından da hatalı bilirkişi raporuna ve limiti aşar şekilde karar verildiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı sigorta şirketi özel sağlık sigorta sözleşmesine dayalı olarak karşıladığı tedavi giderlerini, TTK’nın 1472’inci maddesinden doğan halefiyet hakkına dayalı olarak zarardan sorumlu olduğu iddia edilen dava dışı işveren … Şirketinin mali mesuliyet sigortacısı olan davalı sigorta şirketinden talep etmektedir. Bir başka ifadeyle, dava, özel sağlık sigortası kapsamında iş kazası geçiren sigortalı işçiye ödenen tedavi masrafının, kazanın gerçekleştiği iş yerini mali mesuliyet sigortası ile teminat altına alan davalı sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkindir. 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” denilmek suretiyle halefiyet hakkının koşulları ve mahiyeti düzenlenmiştir. Halefiyete ilişkin işbu yasal düzenlemeye paralel bir hüküm, TTK’nın sigorta hukuku başlıklı ikinci kısım ikinci bölüm düzenlenen can sigortalarında düzenlenmemiştir. Ancak bu bölümde düzenlenen 1510/3. maddesinde, “gerçek zararın sigortacı tarafından karşılanması öngörülmüş ise, zarar sigortalarına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla kaza sigortası hakkında da uygulanır.” denilmek suretiyle sadece zarar sigortalarında kabul edilen halefiyet müesessinin, hangi koşulda (esasen can sigortalarından olan) kaza sigortasında uygulanacağı açıklanmıştır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davacı tarafın dayandığı özel sağlık sigortasının sigorta ettireni, aynı zamanda sigortalının da işvereni olan dava dışı … Şirketidir. Sözü geçen işveren şirket, iş yerinde gerçekleşecek kazalardan kaynaklı rizikoları da davalı sigorta şirketine sigorta ettirmiş bulunmaktadır. TTK’nın 1509. maddesinde kazaya karşı sigorta, sigorta ettirenin veya başkasının uğrayabileceği kazalara karşı yapılabilir denilmek suretiyle sigortalı ve sigorta ettirenin farklı kişiler olabileceği açıklanmıştır. Aynı yasanın 1454/1. maddesinde, “Sigorta ettiren, üçüncü bir kişinin menfaatini, onun adını belirterek veya belirtmeyerek, sigorta ettirebilir. Sigorta sözleşmesinden doğan haklar sigortalıya aittir. Sigortalı, aksine sözleşme yoksa, sigorta tazminatının ödenmesini sigortacıdan isteyebilir ve onu dava edebilir”, 1459. Maddesinde ise” Sigortacı, sigortalının uğradığı zararı tazmin eder” hükümlerine amirdir. İşbu yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında, dava dışı sigortalı işçinin, hizmet akdine(işciyi gözetme borcuna) aykırılıktan dolayı işverenine karşı talep hakkı bulunduğuna göre, özel sağlık sigortacısı olan davacı şirketin, dava dışı işçi lehine yapılan kaza sigortasına dayalı olarak yapılan tedavi gideri ödemesini, hizmet akdinden kaynaklı işçiyi gözetme borcuna aykırı davrandığı ileri sürülen aynı zamanda da sigorta ettiren konumunda bulunan dava dışı işveren … Şirketinden talep edebileceği, dolayısıyla onun sorumluluğunu üstlenen mali mesuliyet sigortacısı olan davalı taraftan talebe hakkı bulunduğu, alacaklı borçlu sıfatının birleşmesi durumunun söz konusu olmadığı görülmektedir. Öte yandan, dosyada mübrez 31/12/2016 başlangıç tarihli poliçede şahıs başı limit 250.000,00 Dolar olarak kararlaştırılmıştır. Poliçenin özel şartlar bölümünde tedavi masrafına ilişkin herhangi bir ayrıma gidilmemiştir. Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde de teminat limitininin 250.000,00 Dolar olduğu beyan ve kabul edilmiştir. Bilirkişi raporunda limite dair yapılan değerlendirmeye de herhangi bir itirazda bulunulmamıştır. Davalının, yargılama aşmasında ileri sürmediği limite dair itirazını, istinaf aşmasında ileri sürmesi mümkün değildir. Buna göre ilk derece mahkemesinin poliçe limitine dair kabul şeklinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır.(HMK 357) Ne var ki hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava dışı işverenin sorumluluğu tartışılmış ise de, dava dışı sigortalı işçinin kazanın gerçekleşmesinde kusurunun bulunup bulunmadığına dair herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. O halde, bilirkişi raporunda eksik olduğu bildirilen belgeler ilgili yerden celp edilip, kazının ne şekilde gerçekleştiği anlaşıldıktan sonra kazanın gerçekleşmesinde dava dışı sigortalı işçinin de kusurunun bulunup bulunmadığına ilişkin ek rapor alınarak sonucuna göre bir değerlendirme yapılıp, kusurunun bulunmaması halinde şimdiki gibi, kusurunun varlığı halinde ise o oranda zarardan indirim yapılarak karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 4-Peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istinaf kanun yoluna başvurana iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair, 6100 sayılı HMK’nun 7251/39 md. ile değişik 362/1-g maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle karar verildi. 15/02/2022