Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3715 E. 2022/83 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3715
KARAR NO: 2022/83
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/07/2019
NUMARASI: 2017/1148 Esas – 2019/787 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/01/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta AŞ. nezdinde kasko poliçesiyle sigortalı bulunan müvekkili şirkete ait … plakalı aracın, otoparkta bulunduğu esnada kimliği belirsiz kişilerin fiilleri neticesinde maddi hasara uğradığını, aracın, davalı … AŞ. ait servise götürülerek kasko poliçesi kapsamında hasarın giderilmesinin istenildiğini, ardından davalı … Sigorta AŞ. eksperleri tarafından araç üzerinde inceleme yapıldığını ve aracın onarımının yapılmasına onay verildiğini, aracın tamir edilerek müvekkili şirkete teslim edildiğini; aracın müvekkiline teslim edilmesinden 10 gün sonra, davalı …Tic. AŞ. yetkililerinin, müvekkiline ulaşarak, aracın tamiri esnasında hatalı bir işlem yapılmış olabileceğinden şüphelendiklerini, bu sebeple aracın yeniden servise alınması gerektiğini bildirmeleri üzerine, müvekkili şirket yetkilileri tarafından aracın yeniden servise götürüldüğünü; aracın anahtarının servis çalışanları tarafından alındığını ve aracın onarım bedeli olan 9.000,00 TL’nin ödenmediğini bu nedenle aracı teslim etmeyeceklerinin bildirildiğini, aracın 2 aydan bu yana serviste kaldığını, müvekkilinin, aracın bedelini ödemekten kaçınmasının haklı olduğunu, araç bedelinin müvekkilinden talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, müvekkiline ait aracın iadesine yargılamanın sonucunda aracın hükmen teslimine, aracın alıkonulması nedeniyle uğramış olduğu zararın tazminine, onarım nedeniyle müvekkilinin, davalı …Tic. AŞ.’ye borçlu olmadığının tespitine, müvekkilinin borçlu olduğunun tespiti halinde, bu bedelin, sigorta sözleşmesi uyarınca davalı Sigorta Şirketi’nden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …Tic. AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, …’in yetkili servisi olarak hizmet verdiğini, davacı şirketin aracını, müvekkili şirketin servisine getirerek hasarın ve tamiratının sigorta kapsamında giderilmesini istediğini ve davalı … Sigorta AŞ. eksperlerinin gelerek araç üzerinde inceleme yaptıklarını ve aracın tamiratının yapılması için müvekkili şirkete onay verdiklerini; hasarın kısmi veya tamamen sigorta kapsamı dışında olduğunun saptanması halinde, hasar bedelinden davacı şirketin sorumlu olacağına dair taahhüt belgesi, teslim, ibra ve temlik belgesi verildiğini, davacı şirketin aracının tamiratı için …’ten parça talep edildiğini, eksik parça beklenirken, davacı şirkete bu konuda bilgi verilerek aracın teslim edildiğini, eksik parça geldikten sonra aracın tamir için tekrar davacı şirketten istenildiğini, araca eksik parçanın takılacağı esnada davalı … Sigorta AŞ. tarafından, hasarın onaylanmadığı ve ödemenin davacı şirket tarafından yapılacağının bildirildiğini, müvekkili şirketin de haklı olarak vermiş olduğu hizmetin bedelini, aracın sahibi olan davacı şirketten talep ettiğini, ancak davacı şirketin, tamirat bedelini ödemekle yükümlü olmadığını ifade ettiğini ve müvekkili şirket aleyhine, haksız bir şekilde savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/143708 soruşturma ve 2017/788 Karar numaralı kararıyla, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, müvekkili şirketin, uyuşmazlığın tarafı olmadığını ve davacının aracını kullanamamaktan kaynaklanan zararından da sorumlu olmadığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı aracın 20/072017 tarihinde meydana geldiği iddia edilen trafik kazasında hasar gördüğünün müvekkili şirkete ihbar edilmesi üzerine, hasar dosyası açılarak, hasarın neden ve niteliğinin belirlenmesi için eksper görevlendirildiğini, yapılan araştırma sonucunda; olayın karayolu dışında, içinden yol geçmeyen boş bir arazide gerçekleştiğinin iddia edildiğini, olay yerinde yapılan araştırma sonucunda, aracın kırılan bir parçasına ve görgü şahidine rastlanmadığının belirlendiğini, beyan sahibinin, beyanında samimi olmadığı kanaatine varıldığını, bu nedenle davacıya herhangi bir ödeme yapılamadığını; sigortalı aracın zarar görmesine neden olan olayın, doğru bir şekilde müvekkili şirkete bildirilmediğinden, müvekkili şirket tarafından haklı olarak davacı sigortalının talebinin reddedildiğini, sigorta sözleşmelerinin, gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşmeler olduğunu, TTK’nın 1446. ve Kasko Sigortası Genel Şartları B.1.5. maddelerine göre, rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar yükümlülüğünün kasten yerine getirilmemesi ya da iyiniyet kurallarına açıkça aykırı hareket edilmesi halinde, ispat külfetinin yer değiştirip, rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfetinin, davacı sigortalıya geçtiğini; olayın belirtilen yer ve zamanda gerçekleşmediğinin açıkça sabit olduğunu, olayın belirtilen yer ve zamanda meydana gelmediği tespit edildiğinden, kazanın sigorta poliçesi kapsamında olduğunun, davacı sigortalı tarafından ispatlanması gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Somut olayda davacının hasarın gerçekleştiği yer ve hasarın oluş şekli,kusur ve zararın tespiti hakkında, mahkememizce resen seçilen makine mühendisi bilirkişi tarafından denetime tabi raporu hükme esas alınarak ilgili raporda ”Dosyaya delil olarak sunulan kazalı araç fotoğrafları ve araç hasarları göz önüne alındığında aracın park halinde iken manevra yapan bir araç tarafından çarpıldığı veya başka bir yerde sürücünün kendisi manevra yaparken aracının arka tarafını bir yere çarptığını gösterdiğini, hasarlar göz önüne alındığında aracın sol arka stop lambasının kırılmış olduğu ,Olay yerinde araştırma yapan araştırma görevlisi olaydan 15 gün sonra olay yerinde araştırma yapmış,ancak kırılan stop lambasına ait gösterilen olay yerinde ,toprak zemin üzerinde kırık parça/parçacık kırıntısı bulamamış,park edilen yerin evlerin önünde boş bir arazi olduğu,üzerinden yoğun trafik akışı olmadığı göz önüne alınırsa bahsedilen aracın park ettiği yerde veya çevresinde kırılan stop lambasına ait parça veya parçacıkların olması,aradan 15 gün geçse de ,hayatın olağan akışına aykırı olmayacağı,olay yerinde tutanak tutulmamış ve fotoğraflar çekilmemiştir.Ayrıca olayı doğrulayacak görgü tanığı,kamera kayıtları vs.verilerde yoktur.Kaza yerinin boş ve geniş bir arazi olması nedeni ile kaza mahallinde başka bir aracın manevra yaparken davaya konu araca çarpacak kadar yaklaşma ihtimalinin de oldukça zayıf olduğu,aracın davaya konu kaza mahallinin gösterilen olay yerinde gerçekleştiği ispata muhtaç olduğu bu nedenle kazanın davaya konu gösterilen olay yerinde oluşmadığı kanaatine varıldığı”görüşüne itibar edilerek,aracın gösterilen olay yerinde gerçekleştiği ispata muhtaç olması karşısında ispat yükü yer değiştirerek rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçmiştir.(Kasko Sigortası Genel Şartları B.1.5 ve TTK 1446 maddeleri gereği) Sigortalı kazanın bildirdiği yerde olduğuna dair çekilmiş fotoğraf,tutulan tutanak ,kamera kaydı gibi delil dosyaya sunmamış olduğundan ispat külfetini yerine getiremediği” gerekçesiyle; “1-Davanın … Anonim Şirketi yönünden feragat nedeniyle reddine, 2-Davalı … Sigorta A.Ş yönünden ispatlanamayan davanın reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalıların dilekçelerinde, gerekçeli karara etkisi olacak düzeyde çelişkili ve yanlış ifadeler bulunduğunu, dava konusu kazanın, sigorta teminatı kapsamında olduğunu, araştırma görevlisinin, olayın gerçekleşme tarihinden 15 gün gibi uzun bir süre sonra olay yerine giderek araştırma yapmasının kötüniyetli olduğunu, park edilen yerin, evlerin önünde boş bir arazi ve trafiğin yoğun olmadığı bir yer olsa dahi, 15 gün sonra gidilmesi nedeniyle kırık parça – parçacıkların doğa olayı ve çevre etkenleri gibi nedenlerle yok olma ihtimalinin bir hayli yüksek olduğunu, ayrıca olayın, gerekçeli kararda belirtildiği gibi otoparkta değil, araç sürücüsünün evinin önünde gerçekleştiğini, hükmün denetime tabi bilirkişi raporu dikkate alınarak oluşturulduğunu, usul ve esasa ilişkin itirazlarının dikkate alınmadan karar verildiğini, araştırmanın eksik yapıldığını, ek rapor alınmadan karar verildiğini, bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve uyuşmazlık; kasko sigorta poliçesi kapsamında araç hasar tazminatı istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesince karara dayanak yapılan 22/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda; aracın, davaya konu kaza mahallinin gösterilen olay yerinde gerçekleştiğinin ispata muhtaç olduğu, bu nedenle, davaya konu kazanın gösterilen olay yerinde gerçekleşmediği kanaatine varıldığı, davaya konu kazanın, sigorta teminatı dışında olduğu, Kasko Sigortası Genel Şartları uyarınca, davacının talep edebileceği hasar tazminatı ve ikame araç bedelinin olamayacağı, davalı Sigorta Şirketi’nin, oluşan zararlardan bir sorumluluğunun olmadığı mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde; raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, 11/08/2017 tarihli araştırma raporuyla birebir örtüştüğü, dosya kapsamına uygun denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanısına varılmıştır. Bu durumda, Mahkemece, bilirkişi raporu dikkate alınarak Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.1.5. ve TTK’nın 1446. hükümlerine göre davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir hata bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar kabule şayan görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye 36,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/01/2022