Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3524 E. 2020/4114 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3524
KARAR NO: 2020/4114
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2014/490 Esas- 2017/1150 Karar
DAVANIN KONUSU: Haksız fiilden kaynaklanan tazminat
KARAR TARİHİ: 27/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın İstanbul İli Gaziosmanpaşa İlçesi … Mevkinde bulunan harita ve fotoğraflarda da gösterilen 1631,75 hektarlık alanda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünden … ruhsat numarası ile maden aramasına müsade edilmiş hak sahibi olduğunu, izin tarihinin 2014 yılına kadar uzatıldığını, maden işinin niteliği gereği öncelikle devletin ilgili kurumunun maden firmalarına arama izni verdiğini daha sonra bunu işletme izninin takip ettiğini, devletin ilgili kurumunca verilmiş izni bulunmasına ve müvekkilinin bu noktada hak sahibi olmasına karşı yukarıda belirttikleri sahanın içine giren davalı firmaların, belirli noktalarda her nasılsa hafriyat dökümü yaptıklarını ve hali hazırda yapılmakta olduğunu tespit ettiklerini, yaptıkları araştırmalarda davalıların İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü nezdinde dava konusu döküm alanıyla ilgili dosyaya ulaştıklarını, dava konusu olayda arzın doğal topoğrafik örtüsü yetmiyormuş gibi, müvekkili firmanın maden arama ruhsatıyla hak sahibi olduğu alana hafriyat dökümü yapılageldiğini, bu sebeple müvekkilinin maden aranması ve çıkarılması amacıyla toprağın kaldırılması için gerekli maliyetinin katbekat arttığını bu biçimde davalıların fiili sonucu müvekkilinin çok büyük bir zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin davalılar tarafından karşılanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; TOKİ’ni açtığı ihale sonucu 19/08/2010 tarihli sözleşme ile İstanbul İli Başakşehir İlçesi … toplu konut alanında bulunan … ada … numaralı parsel de hafriyat döküm faaliyetinde bulunduğunu, söz konusu hafriyat dökümünün sözleşme kapsamında yürütüldüğünü, müvekkilinin faaliyet gösterdiği 1 numaralı parsel sınırları dışında herhangi bir faaliyeti yada bu sınırlar dışında bir müdahalesinin bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. Davalı … Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özele; benzer beyanda bulunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özele; benzer beyanda bulunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özele; Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, hafriyat dökümü faaliyetinin TOKİ ile yapılan sözleşme kapsamında yürütüldüğünü, tasarrufun TOKİ’ye ait olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkili ile davacının taraf sıfatının bulunmadığını, somut olayda zarar olgusunun oluşması için davacının madencilik faaliyetlerine ilişkin yönetmelik uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmiş veya getirebilecek durumda olmasının gerektiği, dosya içeriğinde davacının söz konusu izinleri alıp almadığının belli olmadığını, tek başına maden arama ruhsatı alınmasının maden arama faaliyetlerinde bulunabileceği anlamına gelmeyeceğini, zarar olsa bile haksız fiilin unsurlarından olan kusurun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … (TOKİ) vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz ve yetkisizi mahkemede açıldığını, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiğini, yetkili mahkemenin ise Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, mülkiyeti idareye ait bulunan Başakşehir İlçesi, Kayabaşı toplu konut alanında bulunan … ada … parsel ve … ada … parsel sayılı taşınmazları hafriyat döküm alanı olarak belirlenmesi ve ihale edilmesi nedeniyle davacının zarara uğradığı veya davacı aleyhine haksız fiilde bulunulduğu iddiasını tamamen haksız ve kötüniyetli olduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, … ada … parselin hafriyat döküm alanı olarak kullandırılması işi ihalesinin, … Limited Şirketi, … Limited Şirketi, … Limited Şirketi, … Şirketi ortaklığına ihale edildiğini, söz konusu taşınmazın mer’i planlarında park ve rekreasyon alanı olarak planlandığını, … ada … parsel taşınmazın da hafriyat döküm alanı olarak kullandırılması işinin … AŞ’ye ihale edildiğini, hafriyat döküm alanı olarak belirlenen taşınmazların mülkiyetinin müvekkili idareye ait olduğunu, müvekkili idarenin mülkiyeti kendisine ait bulunan taşınmazlarda konut yapması veya sosyal donatı alanları düzenlemesinin davacı veya başka biri aleyhine haksız fiil olarak kabul edilemeyeceğini, maden arama yetkisi veren ruhsatın iptali için bakanlığa başvuruda bulunulduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, davanın reddine hükmetmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; maden aramasına müsaade edilen hak sahibi müvekkilinin izin tarihinin 2014 yılına kadar uzatıldığını, devletin ilgili kurumunca verilmiş izin bulunmasına ve müvekkilinin hak sahibi olmasına rağmen yukarıda zikrettikleri sahanın içine giren belirli noktalarda davalı firmalar tarafından hafriyat dökümünün yapıldığını, müvekkilinin maden araması ve çıkarılması amacıyla toprağın kaldırılması için gerekli maliyetinin katbekat arttığını, hak sahibi firmanın kordinatları izinde belirlenmiş sahanın dilediği yerinde maden arama ve işletme faaliyetine başlayabileceğini, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarının müvekkili lehine olduğunu, raporlarda müvekkilinin arama işlemlerini tamamlayabilmesi ve hafriyatın kaldırılması için ne kadar masraf yapılacağının tespit edildiğini, bununda müvekkilinin uğradığı haksız fiil neticesi zararının ne olduğunu sabit hale getirdiğini belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 17/12/2012 tarihli yazısı içeriğine göre; davacı … Anonim Şirketine, İstanbul İli Gaziosmanpaşa İlçesi … Köyünde 1600,75 hektar yüzölçümündeki alanda 03/11/2009 tarihinde yürürlüğe giren ve ilkin 3 yıl süreli olan, daha sonra davacının başvurusu üzerine süresi 03/11/2014 tarihinde sona erecek biçimde 2 yıl uzatılan 4’üncü grup maden arama ruhsatı verildiği anlaşılmıştır. Davalı TOKİ İstanbul Emlak Dairesi Başkanlığı tarafından, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığına yazılan 21/12/2012 tarihli yazıda ise İstanbul İli, Başakşehir İlçesi, … ve … Mahallesi sınırları içerisinde kalan yaklaşık 1100 hektarlık sahada bulunan gecekonduların oluşturduğu çarpık yerleşmenin önlenmesi, İstanbul’un muhtelif bölgelerindeki gecekondu alanları ile olası Marmara depremi tehdidi altındaki riskli alanların bu bölgede yapılacak çağdaş yerlemiş birimlerine transferinin sağlanmasına yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında değerlendirilmek üzere söz konusu bölgedeki özel mülkiyete konu taşınmazların Başbakanlık makamının 12/09/2005 gün ve 2512 sayılı oluru ile idare adına kamulaştırılmasına karar verildiğini, İstanbul Valiliğinin 05/12/2007 gün ve 16529 sayılı oluru ile toplu konut alanı ilan edilerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığınca gecekondu önleme bölgesi olarak ilan edilip “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” olarak onaylandığını, idarece hazırlanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisince uygun görülerek onandığını, bu doğrultuda 3194 sayılı İmar Kanununun 18’inci maddesi uyarınca yapılan imar uygulamasının Başakşehir Tapu Sicil Müdürlüğünce tescil edildiğini, Kayabaşı Toplu Konut Alanının 2012/3573 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla olası afet riskini bertaraf etmek için ruhsatsız, iskansız ve afet riski altındaki yapıların tasfiye edilerek, yeni yerleşim alanı olarak kullanılması amacıyla proje alanı olarak belirlendiği belirtilerek davacı adına düzenlenen arama ruhsatının iptali talep edilmiş, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ise 08/05/2014 gün ve 13252 sayılı yazıyla sistem kayıtlarında yapılan incelemede arama ruhsatının süresinin 03/11/2014 günü dolacağı, ruhsat hukukunun halen yürürlükte olduğu, işletme projesi verilmediği ve işletme ruhsat talebinde bulunulmadığı, 29/01/2014 tarihinde arama ruhsatı süresinin dolduğu, ruhsat hukukunun iptal edilmesi konusunda 14/04/2014 gün ve 2836 sayılı Makam olurunu alındığı bildirilmiştir. Mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişiler kurulu tarafından düzenlenen rapor içeriğine göre; 3194 sayılı İmar Kanununun 18’inci maddesi uyarınca yapılan imar uygulaması sonrasında imar planlarında … ada … parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanın rekreasyon alanı, … ada … parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanın ise … Trafo Merkezi olarak planlandığını, … ada … parsel sayılı taşınmazın hafriyat döküm alanı olarak kullanılması işinin … Limited Şirketi, … Limited Şirketi, … Limited Şirketi ile … Limited Şirketine ihale edildiğini, … ada … parsel sayılı taşınmazın hafriyat döküm alanı olarak kullanılması işinin … AŞ’ye ihalesinin yapıldığını, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen cd içerisinde bulunan ruhsat sınırları köşe nokta kordinatlarının parsel haritasıyla üst üste çakıştırıldığında; davalı … AŞ’ye hafriyat döküm alanı olarak kullanması için ihale edilen … ada … parsel sayılı taşınmazın ruhsat bölgesi sınırları dışında kaldığı, … Limited Şirketi, … Limited Şirketi, … Limited Şirketi ile … Limited Şirketine hafriyat döküm alanı olarak kullanması için ihale edilen … ada … parsel sayılı taşınmazın ise ruhsat bölgesi sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmıştır. Dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazın, davacıya ait maden arama ruhsatı alanı dışında kaldığı sabittir. Somut olayda tartışılması gereken hukuki sorun; davalılardan TOKİ’nin, dosya kapsamına göre mülkiyeti kendisine ait olan ve aynı zamanda davacının maden arama ruhsatına sahip olduğu … ada ve … parsel sayılı taşınmazı, ihale ile davalılar … Limited Şirketi, … Limited Şirketi, … Limited Şirketi ile … Limited Şirketine hafriyat döküm alanı olarak kullandırıp kullandıramayacağına ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda (TMK) taşınmaz mülkiyetinin kapsamı açıkça belirlenmiş, 718’inci maddesiyle dikey, 719’uncu maddesiyle de yatay sınırları çizilmiştir. Bu sınırlar içerisinde kalan taşınmaz mülkiyetinin haksız elatmalara karşı nasıl korunacağıda aynı Kanunun 683/2’nci maddesinde hükme bağlanmıştır.Bununla birlikte, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, “Anayasanın Tabii Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi” başlığını taşıyan 168’inci maddesinde aynen; ” Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Devlet, bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılacağı, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda, gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” denilmek suretiyle ve 3213 sayılı Maden Kanununun “Madenler devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir” hükmünü içeren 4’üncü maddesi ile madenlerin özel mülkiyete konu olamayacağı hükme bağlanmıştır. O halde, taşınmaz malikinin veya maliklerinin taşınmazın dikey mülkiyet kapsamında barındırdığı madenden kaynaklanan bir hakkının bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Öyleyse, taşınmazın yeryüzündeki özel mülkiyete konu bölümü kullanılırken toprak altındaki madenlerin kullanılmasına engel olunmasına karşılıklı olarak hak sahiplerinin yarar ve zarar dengesinin korunmasına özen göstermelerinin mülkiyet hukuku açısından büyük önem taşıdığı tartışmasızdır. İşte bu amaçla, yasa koyucu özel bir yasa çıkarmak zorunluluğunu duymuş, maden yataklarının nasıl araştırılıp işletileceği detaylı olarak açıklanmış ve bu çalışmaların devamı sırasında arz sahibinin haklarının korunması, zararlarının karşılanması yolları gösterilmiştir. 3213 sayılı Maden Kanununun 3’üncü maddesinin 7’nci fıkrası uyarınca arama ruhsatı, belirli bir alanda maden arama faaliyetlerinde bulunulabilmesi için verilen yetki belgesidir. Aynı Kanunun 46’ncı maddesinde açıkça belirtildiği gibi maden arama çalışmasının niteliğine göre özel mülkiyete konu taşınmaz üzerinde kullanma amacına özgü olmak üzere belli süreler için madencinin Maden Genel Müdürlüğüne başvurusuyla bedeli karşılığı irtifak veya intifa hakkı kurulabilir. Maden arama çalışması, arz sahibinin mülkiyet hakkını kullanmasına engel olmayacak biçimde sınırlı kalıyor veya irtifak ve intifa hakkı kurulmasını gerektirmeyecek kadar az zarar veriyorsa, aynı madde hükmü gereğince ruhsat sahibi madenci, arz sahibine adli merciilerde belirlenecek tazminatı ödemeye ve sahayı (taşınmazı) kullanabilir hale getirdikten sonra terk etmeye zorlanabilir. Ancak, maden yatağı işletme aşamasına gelmişse ve taraflar anlaşamıyorsa, yine söz konusu madde hükmüne göre kamulaştırma yoluna gidilmesi gerekmektedir. Yetkili merciilerden alınmış olsa dahi maden arama ruhsatı hukuk devletinde Anayasa ile koruma altına alınan özel mülkiyete elatma hakkını vermez. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında değerlendirildiğinde; idare adına kamulaştırılmasına karar verilmesinin ardından mülkiyeti davalılardan TOKİ’ye ait olan ve aynı zamanda toplu konut alanı ilan edilerek, “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” olarak onaylanan tapu sicilinin İstanbul İli, Başakşehir İlçesi, Kayabaşı Mahallesi, … ada … parsel sırasında kayıtlı taşınmazı içerisinde maden arama ruhsatı bulunan davacı şirketin, kullanma amacına uygun biçimde irtifak ya da intifa hakkı kurulmaksızın maden aramasına mülkiyet hakkı karşısında yasal olanak bulunmamaktadır. Davacının ise dava konusu taşınmaz üzerinde TMK’nin 795/1’inci maddesi uyarınca tapu kütüğüne tescil edilmiş nitelikte irtifak ya da intifa hakkı kurduğuna ilişkin kanıt yoktur. Bu itibarla davalılardan TOKİ’nin mülkiyeti kendisine ait 522 ada 1 parsel sayılı taşınmazı hafriyat alanı olarak kullanması için davalılar … Limited Şirketi, … Limited Şirketi, … Limited Şirketi ile … Limited Şirketine ihale etmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Zira, davalılardan TOKİ’nin kendisine ait taşınmazı adı geçen diğer davalılara hafriyat alanı olarak kullandırması TMK’nin 683/1’inci maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının içeriği kapsamında bulunduğundan, davalıların davacıya yönelik haksız fiilinden ve davacının zarar gördüğünden de söz edilemeyecektir. O halde davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde değildir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesinin kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 18,50 TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davacının kanun yolu başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/10/2020