Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3500 E. 2019/576 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3500
KARAR NO : 2019/576
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2018
NUMARASI : 2018/7982 2018/7982
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/11/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurusunda; … sevk ve idaresindeki tescilsiz ve sigorta poliçesi bulunmayan motosiklet ile … sevk ve idaresindeki … plakalı otobüsün 05/11/2017 tarihinde çarpışması sonucu meydana gelen kazada motosiklette yolcu olarak bulunan … vefat ettiğini, bu ölüm olayı nedeniyle … mirasçıları olan davacıların destekten yoksun kaldıklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşuluyla toplam 20.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, ve defin ve cenaze giderinin, avans faizi ile birlikte … plakalı otobüsün ZMS sigortacısı olan davalı … A.Ş. İle tescilsiz ve ZMSS poliçesi bulunmayan motosiklet nedeniyle davalı Güvence Hesabından tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; …. plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, davacıların eksik belgeler ile müvekkiline başvuruda bulunduğunu bu nedenle başvurularının geçerli olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, olayda %50 den aşağı olmamak koşulu ile müterafik kusur olduğunu, ticari taşıma veya ticari herhangi bir faaliyet olmadığından avans faiz talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; olayda Tahkim’e başvuru şartlarının gerçekleşmediğini, eksik belgeler ile müvekkiline başvurulduğunu, müteveffanın anne ve babasının destekten yoksun kalma zararının ispatlanması, müteveffanın kardeşlerinin destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi, tazminat hesaplaması için kusur oranlarının tespit edilmesi, tazminat hesaplanmasına TRH 2010 yaşam tablosu, %1,8 teknik faizin dikkate alınması, hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimine gidilmesi gerektiğini, avans faiz talebinin haksız olduğunu iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; başvurunun kabulüne, … için 55.547,71 TL, … için 54.621,45 TL’nin müştereken ve müteselsilen davalılardan alınmasına, her iki başvuran için alacağın ilk 10.000,00’er TL’lik kısmı için 01/12/2017 tarihinden, kalan tutarlar için ıslah tarihi olan 19/04/2018 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiş, davalılar vekillerinin bu karara itiraz etmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyeti, davalılar vekillerinin itirazlarının reddine karar vermiştir.Bu karara karşı davalı … A.Ş. vekili ile davalı Güvence Hesabı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davalı …. A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, itiraza konu dosya kapsamına alınan kusur bilirkişi raporu, hesap bilirkişi raporu ve ara kararların taraflarına tebliğ edilmediğini, bilirkişi raporunun esas aldığı kriterlerin taraflarınca bilinmediğini ve değerlendirilmeye ilişkin beyanlarının dosyaya sunulamadığını, davacıların müvekkili Sigorta Şirketi’ne geçerli bir başvuru yapmadığını, olayda sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, her halükarda %50 den aşağı olmamak üzere müterafik kusur olduğunu, davacılar lehine verilecek vekalet ücreti miktarının 1/5 oranında olması gerektiğini belirtmiştir. Davacı Güvence Hesabı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, sigortasız motosiklet sürücüsünün %25 oranındaki kusurunun esas alınarak müvekkilinin sorumlu tutulması gerektiğini, cenaze ve defin giderlerine ilişkin tazminat talebinin kabul edilmesinin hatalı olduğunu, Güvence Hesabı’nın bu giderlerden sorumlu olmadığını, müterafik kusur indirime gidilmeksizin hüküm tesis edilmesinin ve davacılar lehine tam vekalet ücretine hükmedilmesini hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 53.maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze – defin gideri tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı … A.Ş. nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı araç ile davacıların miras bırakanı … yolcu olarak bulunduğu tescilsiz ve ZMSS poliçesi bulunmayan motosikletin 05/11/2017 tarihinde karıştığı kaza sonucu …. vefat ettiği, vefat edenin anne-baba ve kardeşleri olan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze-defin gideri tazminat talebinde bulundukları, meydana gelen olayda … plakalı araç sürücüsünün %75, motosiklet sürücüsünün %25 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, vefat edenin babası … ile annesi … destekten yoksun kalma tazminatlarının kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı …. A.Ş. vekili her ne kadar kusur raporu, hesap bilirkişi raporu ve ara kararın taraflarına tebliğ edilmediğini iddia etmişse de, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına yaptıkları itirazlarında bu hususlara hiçbir şekilde itiraz etmedikleri anlaşıldığından, bu iddia ve itirazlarının dikkate alınması mümkün değildir. Meydana gelen olayda her iki araç sürücüsü kusurlu olduğundan ve davacılar tarafından da tazminat talepleri her iki davalıdan da birlikte talep edildiğinden TBK’nın 162.maddesi gereğince destekten yoksun kalma tazminatından her iki davalının birlikte sorumlu tutulmasında usul ve yasa açısından herhangi bir aykırılık bulunamamaktadır. Her iki davalı vekili her ne kadar olayda müterafik kusur olduğunu iddia etmiş iseler de, olay anında motosiklette yolcu olarak bulunan … kask taktığı kaza tespit tutanağı ile sabit olduğundan, bu yöndeki istinaf iddia ve itirazları yerinde değildir. Her iki davalı vekilinin Tahkim’e başvuru öncesinde davalı Sigorta Şirketlerine geçerli belgelerle başvurmadığı yönündeki iddia ve itirazlarına gelince davacıların Tahkim öncesinde davalılar olan Sigorta Şirketlerine tazminatının ödenmesi için başvurdukları, dolayısıyla geçerli bir başvuru yapıldığının kabul edilmesi zorunludur. Başka bir deyişle davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazları yerinde değildir. Davalılar vekillerinin vekalet ücreti miktarına yönelik istinaf iddia ve itirazlarının değerlendirilmesinde Avukatlık Kanunu’nun, “Avukatlık Ücret Tarifesinin Hazırlanması” başlıklı 168. maddesine göre avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır. 169. maddesine göre de yargı mercilerince karşı tarafa yükletilebilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz. Dayanağını Avukatlık Kanunu’nun bu hükümlerinden alan 30/12/2017 tarihli ve 30286 sayılı AAÜT’nin “Tahkimde ve Sigorta Tahkim Komisyonu’nda Ücret” başlıklı 17/2.maddesine göre, “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla tarifenin 3. kısmına göre, avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5’ine hükmedilir.” 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesine 13/06/2012 tarihli ve 6327 sayılı Kanun’un 58.maddesi ile eklenen 17. fıkrasında, “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye uygun olarak da yukarıda belirtildiği gibi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde “Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5’ine hükmedilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu maddelerde “talebi reddedilenler” olarak belirtilenler, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuran sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerdir. Çünkü Sigorta Tahkim Komisyonunun önüne gelen tek bir talep vardır. O da, sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerin talebidir. Tahkim Komisyonuna talepte bulunan sigortalının talebine cevap veren ve karşı gerekçelerini ileten sigortacının bu anlamda “talebi kabul edilen” veya “talebi reddedilen” olarak kabul edilmesi olanağı yoktur. Sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenler lehine karar verilmesi halinde ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Tahkim’de ve Sigorta Tahkim Komisyonunda Ücret” başlıklı 17. maddesine göre, tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Anayasa’nın 124. maddesine göre, “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” Bu yetki çerçevesinde çıkarılacak bir yönetmelik, dayandığı kanuna aykırı olmamalıdır. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesi ile getirilen “tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti, her iki taraf için de avukatlık asgari ücret tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücreti için beşte biridir.” şeklindeki düzenleme, açıkça Avukatlık Kanunu’nun 168. ve 169. maddelerine ve 5684 sayılı Kanun’un 30/17. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Kanuna aykırı olan bu yönetmeliğin uygulanması mümkün değildir. Bu durumda, kanuna aykırı bir yönetmeliğin iptal edilip edilmemesinin önemi de yoktur. Ayrıca, Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan 19/01/2016 tarihli “Sigortacılıkta Tahkim’e İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin” 6. maddesiyle, Sigortacılıkta Tahkim’e İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesine eklenen “tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti her iki taraf için de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklindeki düzenleme, Sigortacılıkta Tahkim sisteminin amacıyla ve 6327 sayılı Kanun ile getirilen “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asagari Ücret Tarifesi’nde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklindeki maddenin gerekçesiyle bağdaşmamaktadır. Çünkü, 6327 sayılı Kanunla Sigortacılık Kanunu’nda yapılan değişikliklerin genel gerekçelerinden birisi “Sigortacılıkta tahkim sisteminin işlerliliğinin artırılabilmesi amacıyla yeni düzenlemelere gidildiği” şeklinde belirtilmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17. maddesinin gerekçesi de “Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmaktadır. Bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için yargılama gideri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak gerekli düzenleme yapılmıştır.” şeklinde açıklanmıştır. Kaldı ki, beşte bir oranındaki vekalet ücretinin uyuşmazlığın her iki tarafı için öngörüldüğünün amaçlanmış olması halinde “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” şeklindeki ifade yerine davacı ve davalı ayrımı yapılmayacak ve tereddüt oluşturmayacak biçimde “taraflar” sözcüğünün neden tercih edilmediği de izaha muhtaçtır. Dolayısıyla, kanun koyucunun buradaki açık ve asıl amacı, Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvuruların tek taraflı olduğu gerçeğinden hareketle, daima davacı tarafta yer alan sigortalılar ve sigortadan faydalananları korumaktır. Başka bir deyişle, “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” ifadesi, aleyhine başvuru yapılan davalı konumundaki sigortacıyı içermemektedir.Kanun koyucu burada, tıpkı 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da tüketicinin, tüketici hakem heyetlerine başvurusunu özendirmek, başvurusunun kabulü üzerine iptal istemiyle açılan davalarda aleyhine karar verilmesi halinde karşılaşacağı vekalet ücreti yükünü azaltmak amacıyla 70. maddesinin (6) nolu bendi ile yapılan: “Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.” şeklindeki düzenlemede olduğu gibi, sigortalılar ve sigortadan faydalananları korumak ve Sigortacılıkta Tahkim Sistemine başvuruyu özendirmek amacıyla, sigortalılar ve sigortadan faydalananlar lehine bir tercihte bulunmuştur.Bu durumda, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince, davacılar lehine tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur.Yukarıdaki açıklamalar ve tespitler çerçevesinde, HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,3-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
6- İstinaf talebi için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.28/11/2019