Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3438 E. 2019/625 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3438
KARAR NO: 2019/625
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2018
NUMARASI: 2016/1333 Esas – 2018/809 Karar
DAVANIN KONUSU: Bedensel Zarar Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 05/12/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin 20/09/2016 tarihinde Selçuk ilçesinde davalı SS 56 Nolu Kooperatiften almış olduğu otobüs bileti ile davalıya ait olan … plakalı otobüsle seyir halinde iken, diğer davalı …’nın maliki olduğu ve oğlu …’nın yönetimindeki … plakalı araç ile çarpışması nedeniyle müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, yoğun bir dizi ameliyat geçirdiğini ve tedavisinin devam ettiğini, uzunca bir süre çalışamayacağını belirterek, müvekkilin uğramış olduğu zarar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi ile; Davaya konu trafik kazasına karışan … plakalı aracın maliki olduğunu, kazanın İzmir ili Selçuk ilçesi sınırları içerisinde meydana geldiğini, bu nedenle Selçuk Mahkemesinin yetkili olduğunu, davacının talep ettiği maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, trafik kazası tespit tutanağını kabul etmediğini, kusur durumunun Adli Tıp Kurumunca tespit edilmsi gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini; Davalılar S.S….. Koo. ve … vekili cevap dilekçesi ile; dava konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkillerinin hiçbir kusurunun bulunmadığını, manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, yerleşik Yargıtay kararları gereği manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini; Davalı … Sigorta A.Ş. Vekili cevap dilekçesi ile; kazada … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde trafik sigorta poliçesi bulunduğunu, uyuşmazlığın zorunlu karayolu taşımacılık poliçesi kapsamında olduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığını, maluliyet ile ilgili talebin öncelikle zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortasına yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin ZMS sigortacısı olduğunu ifade ederek davanın reddini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince: “…maddi tazminat talebi bakımından; 9673,48 TL maddi tazminatın SS …s Mot. Taş. Kooperatifinden kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, davalı … Sigorta AŞ bakımından ise 15/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine; 87.061,32 TL maddi tazminatın … Sigorta AŞ’den 15/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, davalılar …, SS 56 Nolu… Otobüs Mot.Taş.Koop. vekili ve davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’nın … plakalı aracın sürücüsü …’nın babası ve mirasçısı olduğunu, ancak Mahkemece bu kişi hakkında açılan davanın reddedildiğini, tavzih talepleri üzerine verilen düzeltme şerhinin de yanlış olduğunu, manevi tazminat açısından vekalet ücretinin yanlış hesaplandığını ve manevi tazminatın yetersiz olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar … ve S5 56 Nolu …Taş.Koop. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı …’ın olay nedeniyle yargılandığı ceza mahkemesinde kusursuz görülerek beraat ettiğini, dolayısıyla tazminattan da sorumlu tutulamayacağını, ilk derece mahkemesince ceza dosyasının bekletici mesele yapılması yönündeki talebin dikkate alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalı … Sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Davacı tarafça sigorta şirketine dava açılmadan önce 2918 sayılı kanunun 97. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak ve yeterli belgelerle başvuru yapılmadığını, davacının öncelikle, içerisinde yolcu olarak bulunduğu otobüsün zorunlu taşımacılık sigortasına; zararın karşılanmayan bölümü için zorunlu mali sorumluluk sigortasına başvurması gerektiğini, kusura ilişkin raporu kabul etmediklerini, davacının maluliyet oranının kaza tarihi itibarıyla uygun yönetmelik hükümlerine göre belirlenmediğini ve geçici iş göremezlik tazminatından SGK’nın sorumlu olduğunu belirterek kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, çift taraflı trafik kazasında yaralanan davacının maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: 1-Öncelikle; davacı tarafça dava açılmadan önce davalı … şirketine başvuru yapıldığı konusunda uyuşmazlık yoktur. Davalı … Şirketi, belgelerin yetersiz olduğu gerekçesiyle başvuruya olumlu yanıt vermemiş ve talebi karşılamamıştır. Bu durumda, 2918 sayılı Kanun’un 97. maddesinde dava açılması için öngörülen dava şartının gerçekleştiği kabul edilmelidir. 2-Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin birçok kararında da ifade edildiği üzere; 6098 sayılı TBK’nın 74. maddesine göre hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hakimini bağlamaz. Buna göre, hukuk hakimi kural olarak ceza hakiminin belirlediği kusur oranı ile bağlı olmayıp kesinleşen maddi olgu ile bağlıdır. Somut olayda maddi olgu (trafik kazasının meydana geldiği tarih, tarafları, kazaya karışan araçlar vs. itibarıyla) konusunda uyuşmazlık yoktur. Dosya içeriğinde bulunan ATK Trafik İhtisas Dairesinin 19/12/2017 tarihli kusura ilişkin raporu da dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun görülmüş, bu itibarla hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilmiştir. 3-Mahkemece hükmedilen geçici iş göremezlik tazminatı tedavi gideri kapsamında olmayıp SGK’nın sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu itibarla, yukarıdaki bentlerde açıklandığı üzere, davalı … şirketinin dava şartının gerçekleşmediğine, geçici iş göremezlik tazminatından sorumlulukları bulunmadığına ve davalılar vekillerinin kusur durumuna ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 4-Karayolu Taşıma Kanunu’nun 17. ve 18. maddeleri ile taşımacılık sigortasına ilişkin 19., 20., 21., 22. ve 23. maddeleri 6704 sayılı kanunun 17. maddesi ile 26/04/2016 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılmış ise de, somut olayda kaza tarihi itibarıyla … plakalı otobüs için kanun değişikliğinden önce düzenlenmiş karayolu taşımacılık sigorta poliçesinin bulunması halinde ilgili sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçenin bitiş tarihine kadar devam edeceği nazara alınarak mahkemece anılan otobüs için zorunlu taşımacılık sigortası bulunup bulunmadığı tespit edildikten sonra karar verilmesi gerekirken Mahkemece, aracın kaza tarihini kapsayan taşımacılık sigorta poliçesi bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın eksik inceleme ile karar verilmiştir. 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 17.maddesinde: “Şehirlerarası ve Uluslararası yolcu taşımacıları, duraklamalar dahil olmak üzere kalkış noktasından, varış noktasına kadar geçecek süre içinde meydana gelecek bir kaza nedeniyle yolcunun ölümü, yaralanması ya da eşyanın zarara uğramasından dolayı sorumludurlar” açıklaması yapıldıktan sonra, 18. maddesinde: “Taşımacılar, yolcuya gelebilecek bedeni zararlar için bu Kanunun 17’nci maddesinden doğan sorumluluklarını sigorta ettirmek zorundadırlar” denilmiştir. Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “Tazminat Ödemesinde Öncelikli Sigorta” başılığını taşıyan B.8. Maddesinde ise; “Meydana gelen zarar öncelikle bu sigortadan karşılanır. Sigorta sözleşmesinin hiç yapılmamış olması, yapılmış fakat geçersiz hale gelmiş olması, süresinin bitmiş olması veya meydana gelen zararın bu sigorta teminatlarının üzerinde bulunması halinde teminatların üzerinde kalan kısım için; sırasıyla 13/10/1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre yapılması zorunlu olan mali sorumluluk sigortasına ve varsa ihtiyari mali sorumluluk sigortasına başvurulur” denilmektedir. Buna göre taşıma ilişkisinde, taşımacılık mali sorumluluk sigortası, mali sorumluluk sigortası ve ihtiyari mali sorumluluk sigortası arasında sıralı sorumluluk ilişkisi kabul edilmiştir. O halde, somut olayda davacının içinde yolcu olarak bulunduğu ticari taşıma yaptığı anlaşılan aracın Karayolu Taşıma Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre taşımacılık sigorta poliçesinin bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra davalı … şirketinin sorumlu olup olmadığı konusunda yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmelidir. Kabule göre de; 5-Dosyada bulunan ve mahkemece hükme esas alınan maluliyet raporu ” Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde hazırlanmıştır. Maluliyete ilişkin alınacak raporların poliçe (Güvence Hesabına karşı açılan davalarda kaza) tarihlerine göre; 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü; 11/10/2008-31/08/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği; 01/09/2013’ten sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği; poliçe tarihi yeni genel şartların yürürlüğe girdiği tarihten sonraki bir tarih ise 01/06/2015-19/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik; 20/02/2019 tarihinden itibaren ise 18 yaşını doldurmuş bireyler yönünden Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Somut olayda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde rapor tanzim edilmiş ise de; kazaya karışan aracın poliçe tarihi itibariyle Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümlerine göre rapor tanzimi gerekir. Mahkemece, bilirkişi kurulundan anılan yönetmelik çerçevesinde yeni bir maluliyet raporu tanzim ettirdikten sonra aktüer hesabı yaptırılmalıdır. 6-Davacı tarafça davalıların müteselsil sorumluluğuna göre dava açıldıktan sonra ıslah dilekçesi ile kusur oranları itibarıyla talebin ıslah edilmesi nedeniyle mahkemece ıslah dilekçesi esas alınarak (tarafların kusur durumlarına göre) hüküm kurulmuş ise de, verilen hükümde davalılardan S.S. … Taş. Koop. ve … Sigorta için müteselsil sorumluluğa hükmedilip diğer davalılar bakımından herhangi bir hüküm kurulmamıştır. Yine, hükmün “manevi tazminat” başlıklı bölümünün son kısmında (F bendinde) “fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde karar verilmiş, ancak bu ifadenin maddi tazminat davasını da kapsayıp kapsamadığı, maddi tazminata hasren de bu kararın verilip verilmediğinin belirli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle verilen hüküm denetlenebilir olmaktan uzak, infazda duraksamaya sebebiyet verecek niteliktedir. 7-Davalı …’nın kazada kusurlu görülen ve vefat eden araç sürücüsü …’nın mirasçısı olduğu ve bu sıfatından dolayı sorumluluğu sebebiyle hakkında dava açıldığı gözden kaçırılarak bu kişinin “araç sürücüsü veya işleteni olmadığı anlaşıldığından” şeklindeki gerekçeyle bu davalı yönünden davaların reddine karar verilmesi de isabetli olmamıştır. Bu itibarla; yukarıda (4), (5), (6) ve (7) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın kaldırılma sebeplerine göre manevi tazminat miktarına ve vekalet ücretine ilişkin itirazların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin, davalılar …, S5 …Mot.Taş.Koop. vekilinin ve davalı … Sigorta AŞ vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, 7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre davalı … Sigorta A.Ş. tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan teminat mektubunun bu davalıya iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/12/2019