Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3405 E. 2021/1648 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3405
KARAR NO: 2021/1648
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2018
NUMARASI: 2017/353 Esas – 2018/808 Karar
DAVANIN KONUSU: Araç Hasar Tazminatı (Kasko Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; kasko sigorta poliçesi kapsamında araç hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “… plaka sayılı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu, … plakalı aracın pert-total olduğu,taraflar arasında zarar miktarı konusunda 17.04.2015 tarihli 150.000,00-TL olarak mutabakatnamede davalının imzasının olmadığı, … plakalı araçtaki pert-total bedelinin 85.812,10.-TL olduğu tespit edildiğinden davanın kısmen kabulü ile 85.812,10 TL’nin 17/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesine göre maddi hasarlı trafik kazalarında 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olduğunu, kazanın 03/09/2014 tarihinde meydana geldiğini, davanın ise 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 13/04/2017 tarihinde açıldığını, bu nedenle davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi gerektiğini; taraflar arasında düzenlenen genişletilmiş birleşik kasko sigorta poliçesinin 4. sayfasında, beher hasarda 10.000,00 TL tenzili muafiyet uygulanacağının belirtildiğini, ancak Mahkemece, bu hususun dikkate alınmadığını, müvekkilinin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu tutulabileceğini, davanın açılmasına sebebiyet vermeyen müvekkili şirket aleyhine yargılama gideri, vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat talepleri sigorta ettiren ile sigortacının tarafı olduğu sözleşmeye dayanmakta olup bu davalar 6102 Sayılı TTK’nın 1420. maddesi gereğince 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu düzenleme Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının C.9. maddesinde de açıkça ve aynen yer almaktadır. Dosya kapsamından; davalı Sigorta Şirketi nezdinde 31/12/2013 başlangıç – 31/12/2014 bitiş tarihli genişletilmiş birleşik kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan, davacıya ait … plakalı aracın E 5 Karayolunda üst geçide çarpması ve üst geçidin çökmesi nedeniyle meydana gelen olayda dava dışı kişilerin ölümüne ve yaralanmasına neden olduğu, sigortalı aracın hasarlandığı ve pert hale geldiği anlaşılmaktadır. Davacı sigortalı tarafından, davalı sigortacıya hasar tazminatının ödenmesi için başvurulmuş, sigorta eksperi tarafından ekspertiz raporu düzenlenmiş ve davalı tarafça hasar dosyası oluşturulmuştur. Hasar dosyası içeriğindeki 17/04/2015 tarihli ve imzasını taşıyan belgede davacı, yaptığı piyasa araştırmasına göre rayiç değeri 150.000,00 TL olarak tespit ettiği araç için bu bedelin ödenmesi konusunda mutabık kalacağını belirtip -açıkça araç hurdasının kendisinde kalmasını kabul etmeyeceğini ifade etmemekle birlikte- pert/total nedeniyle araç hurdasının davalıya devrinde sorun olduğu takdirde mali sorumluluğu kabul ettiğini, ihtiyati haciz, tedbir vs. dolayısıyla devir engeli halinde sovtaj bedelini iade edeceğini taahhüt etmiştir. Buna karşılık davalı sigorta şirketinin yine hasar dosyası kapsamındaki 20/04/2015 tarihli “ilgili makama” başlıklı yazısında sigortalı araçta hasar oluştuğu belirtilip tazminatın ödenebilmesi için aracın trafikten çekilmesi ve bu kaydın işlendiği ruhsatın düzenlenmesi istenilmiştir. Anılan yazıdan davalının bu yasal zorunluluklar yerine getirildiğinde hasar tazminatı ödememe talebine karşı durmadığı, tazminatın ödenebilmesi için yönetmelikte belirtilen belgelerin düzenlenmesini istediği anlaşılmaktadır. Kaza nedeniyle ceza soruşturması sırasında savcılık tarafından ve zarar gören dava dışı kişilerin açtığı tazminat davası nedeniyle ticaret mahkemesi tarafından aracın trafik kaydına ihtiyati tedbir konulmuş, bu nedenle davalının tazminat ödeyebilmesi için mevzuat hükümlerine göre trafikten çekildiğine dair kaydı içeren ruhsatın düzenlenmesi mümkün olmamış, savcılık ve mahkeme tarafından konulan ihtiyati tedbir kararlarının 17/03/2017’de kaldırılmasına karar verilmesinin hemen akabinde, davacı tarafça 22/03/2017’de, araç hasar tazminatının ödenmesi için davalı Sigorta Şirketi’ne gerekli ve yeterli belgelerle başvuru yapılmış, davalı Sigorta Şirketi’nce 24/03/2017 tarihli yazıyla, davacıya tazminatın ödenmeyeceği bildirilmiştir. TBK’nın “Zamanaşımının kesilmesi” başlıklı 154. maddesinin 1. fıkrasının 1 nolu bendinde borçlunun borcunu ikrar etmesi zamanaşımını kesen bir sebep olarak düzenlenmiştir. Anılan hükümde borçlunun faiz ödemiş olması veya kısmen ifada bulunması ya da rehin vermiş olması veya kefil göstermesi halleri borcun ikrarı bakımından örnek olarak gösterilmiş olup borcun ikrar edilmiş olması halleri sınırlandırılmamıştır. Bu yasal düzenleme bağlamında somut olayda; hasar dosyasında bulunan ve yukarıda sözü edilen 20/04/2015 tarihli Sigorta Şirketi yazısının içeriği, TBK’nın 154/1-(1) maddesinde ifade edilen “borcun ikrarı” niteliğinde bir beyan olarak kabul edilmiştir. Bu durumda, davalı Sigorta Şirketi her ne kadar talebin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda öngörülen iki yıllık zamanaşımına uğradığını iddia etmiş ise de, zamanaşımının kesildiği kabul edilen 20/04/2015 tarihi ile davanın açıldığı 13/04/2017 tarihleri arasında iki yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği sonucuna varılmıştır. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere, davacı süresinde davalı Sigorta Şirketi’ne başvurmuş, davalı taraf aracın trafikten çekilmesi ve bu kaydın işlendiği ruhsatın düzenlenmesi halinde tazminatın ödeneceğini bildirmiş, davacının elinde olmayan sebeplerle (dava dışı kişilerin açtıkları tazminat davalarında araç üzerine ilgili mahkemece ve yine ceza kovuşturmasında KTK m.85/2 uyarınca konulan ihtiyati tedbirler), araç üzerindeki takyidatlar kaldırılamamıştır. Savcılık ve mahkeme tarafından konulan takyidatlar kaldırılır kaldırılmaz davacı taraf, üzerine düşen tüm yükümlülüğü yerine getirerek davalı Sigorta Şirketi’ne başvurmasına rağmen davalı, talebin zamanaşımına uğradığını iddia ederek yükümlülüğünü yerine getirmemesi TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen “Dürüst davranma” ilkesine aykırılık olarak değerlendirilmiştir. Kazaya sebep olan aracın ticari bir araç ve sigorta poliçesinin taraflarının tacir olması dikkate alındığında avans faize hükmedilmesinde de herhangi bir hata bulunmamaktadır. Diğer yandan, işbu davanın açılmasına davalı Sigorta Şirketi sebebiyet verdiğine göre Mahkemece, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Belirtilen nedenlerle, davalı Sigorta Şirketi’nin zamanaşımına ve yargılama giderlerine ilişkin itirazlarının reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin muafiyete ve faiz başlangıcına ilişkin itirazlarına gelince; Poliçenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.6. maddesi: “Sigorta poliçesinde, tespit olunan bir miktara veya hasar ile sigorta bedelinin belli bir oranına kadar olan zararın sigortacı tarafından tazmin edilmeyeceği kararlaştırılabilir. Bu şekilde belirlenen muafiyetler en az 14 punto büyüklüğünde harflerle poliçeye yazılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda taraflar arasında düzenlenen sigorta poliçesinin incelemesinde; poliçenin 3. sayfasının son kısmında “Muafiyet” başlığıyla: “Beher hasarda 10.000 TL tenzili muafiyet uygulanacaktır” ifadeleri yer almaktadır. Davalı tarafça yargılamadaki aşamalarda hükmedilecek tazminattan muafiyet indiriminin tenzili gerektiği savunulmuş, ancak Mahkemece verilen hükmün gerekçesinde bu hususa ilişkin bir değerlendirme yapılmayıp muafiyet indirimi uygulanmamıştır. Bu durumda 10.000 TL’nin tespit olunan tazminattan tenzilinden sonra kalan miktara hükmedilmesi gerektiği ve bu yöndeki istinaf itirazının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır. Davacı tarafça, hasar tazminatının ödenmesi için davalı Sigorta Şirketi’ne 23/03/2017 tarihinde başvurulmasına ve davalı Sigorta Şirketi tarafından hasar tazminatının ödenmeyeceğinin 24/03/2017 tarihli yazıyla davacıya bildirilmesine göre belirlenen tazminata, davalı Sigorta Şirketi’nin temerrüt tarihi olan 24/03/2017 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken 17/04/2015 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmamış, davalı Sigorta Şirketi’nin bu yöne ilişkin istinaf itirazının da kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davanın kısmen kabulü ile 75.812,10 TL’nin 24/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Alınması gerekli 5.178,72 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.561,63 TL’nin düşümü ile eksik kalan 2.617,09 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT gereğince hesaplanan 10.655,57 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden İlk Derece Mahkemesi kararının verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 10.444,43 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 5-Davacı tarafından yapılan (36,00 TL ilk masrafı+ 102,10 TL posta masrafı+ 1.800,00 TL bilirkişi ücreti =)1.938,10 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına nazaran 979,54 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı tarafça yatırılan 2.561,63 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine, B-İstinaf İncelemesi Bakımından: 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 32,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/11/2021