Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3260 E. 2021/1374 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3260
KARAR NO: 2021/1374
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/09/2017
NUMARASI: 2016/330 Esas – 2017/613 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 53/3. maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirme neticesi dava dışı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araçla trafik kurallarına uygun şekilde seyir halindeyken yanında çocukları … ve … ile birlikte karşıdan karşıya geçmekte olan davacı yaya … ve idaresindeki çocuk arabasına çarptığı, kazaya tamamen …’ın kusurlu hareketlerinin sebebiyet verdiği, kaza neticesi davacıların müşterek çocukları … ve …’un vefat etmiş oldukları, davalı sigorta şirketinin, yaya davacının idaresi ve kontrolündeki murisler … ile …’ a çarpan aracın ZMMM’ si olduğu, ölen yayaların mirasçıları olan davacıların davalı sigorta şirketi karşısında 3. Kişi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı,davalı sigorta şirketinin sorumluluğuna dava dışı sigortalısının kusuru oranında gidilebileceği, somut olayda ise davacı …’ın yüzde yüz kusurlu olduğu ve dava dışı sürücüye herhangi bir şekilde kusur atfedilemeyeceği, ne ilişkin olarak mahkememizde kesin kanaat oluşmuştur. Davacı vekilinin yargılama aşamasında destekten yoksun kalma zararının, desteğin kusurundan bağımsız bir zarar olduğu ve desteğin ister kendi kusuru isterse başkasının kusuruyla ölmüş olması durumunda söz konusu kusurun davacılara yansıtılamayacağına ilişkin olarak Yargıtay kararı ekli şekilde yazılı beyanda bulunduğu görülmüştür. Ancak davacının beyan etmiş olduğu hususlar, kazada ölen sürücünün (işletenin) yakınları tarafından aracın kendi trafik sigortacısına karşı açılan davalara ilişkindir. Bu durumda, davacıların desteklerinin yaya vaziyette oldukları ve davalı tarafından sigortalı aracın karıştığı kazada, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunun her türlü tereddütten uzak şekilde saptanmış olması karşısında davacıların davasının reddine ,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu sorumluluğun, kusur sorumluluğu olmayıp sebep sorumluluğu olduğunu, bu nedenle destekten yoksun kalma tazminatının davalı Sigorta Şirketi’nden talep edilmesinin mümkün olduğunu, davacıların, kaza neticesinde, çocukları … ve …’u kaybettiklerini, davacı baba …’un hiçbir kusurunun bulunmadığını, kararın eksik inceleme sonucu verildiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 26/06/2014 tarihinde, davalı Sigorta Şirketi’nin ZMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın, Zeytinburnu Sahil Yolu’nda çocuklarıyla karşıdan karşıya geçmeye çalışan davacı … ile çocuklarına çarpması nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesinde, davacıların çocukları 01/06/2008 doğumlu … ile 01/04/2011 doğumlu …’un vefat ettiği; davacıların, çocuklarının vefat etmesi nedeniyle işbu davada destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları, kazanın meydana gelmesinde, davalı tarafça sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığının kesinlik kazandığı ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ve Dairemizin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere; zorunlu mali sorumluluk sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır. Zira, kanunun emredici hükmü gereği yaptırılan zorunlu trafik sigortalarında sigortacı, işletene düşen hukuki sorumluluğu teminat altına aldığına göre, ancak işletenin sorumlu olduğu oranda zarardan sorumlu olacaktır. İşletene hukuken yükletilemeyen zarardan, onun sorumluluğunu teminat altına alan sigortacının sorumlu tutulması da mümkün değildir. KTK’nın 86/1. maddesi gereği ise, işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusursuzluğu oranında sorumluluğunun kalkacağı açıktır. Somut uyuşmazlıkta; davalı Sigorta Şirketi nezdinde sigortalı bulunan ve kazaya karışan aracın sürücüsünün kusurunun bulunmadığı sabittir. Bu durumda, ZMS sigortacısı davalının sorumluluğuna gidilemeyeceğine, Mahkemece de, bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir hata bulunmadığına göre, davacılar vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlarda isabet bulunmamaktadır. Bu nedenle davacılar vekilinin istinaf başvurusunu reddine karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 23,40 TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile Hazine’ye verilmesine, 3-Davacıların istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/10/2021