Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3242 E. 2021/1588 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3242
KARAR NO: 2021/1588
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2018
NUMARASI: 2016/1092 (E) 2018/790 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/11/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirkete ait … plaka sayılı araç kasko poliçesi uyarınca davalı sigorta şirketi tarafından teminat altına alınmış olmasına rağmen gerçekleşen riziko bedelinin ödenmediğini belirterek araçta meydana gelen hasar nedeniyle müvekkili tarafından karşılanan 8.530,53 TL tamirat bedelinin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı vekili cevabında, araçta meydana gelen hasarın iddia olunan kaza sonucu meydana gelmediğini savunarak davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, takdir olunan bilirkişi ücretinin kesin süre içerisinde yatırılmamış olması nedeniyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından davanın ispat edilemediği gerekçesiyle ret kararı verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk derece mahkemesince bilirkişi ücreti yatırılmadığından bahisle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş ise de, bu kabul şekli doğru olmamıştır. Şöyle ki; Dava, davalı sigorta şirketi tarafından kasko sigortasıyla teminat altına alınan aracın hasara uğramasından kaynaklı riziko bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Poliçenin geçerliliği ve rizikonun yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir. 6102 sayılı TTK’nın 1409/1. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın, sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartları’nın 1.5. Maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yükü yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığının ispatı sigortalıya geçer.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/5095 E.2016/7154 K. Sayılı kararı ve benzer nitelikteki kararları) Davalı taraf, oluşan rizikonun teminat kapsamında kalmadığını, doğru ihbar mükellefiyetinin yerine getirilmediğini savunduğuna göre, öncelikle bu hususun çözüme kavuşturulması, savunmanın ispatlanamaması halinde tamirat bedelinin, piyasa rayici ile uyumlu olup olmadığı meselesinin araştırılması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, uyuşmazlık, kazanın ihbar edilen yerde ve şekilde meydana gelip gelmediği, hasarın iddia olunan kaza ile uyumlu olup olmadığı, dolayısıyla teminat dışında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bunun bilirkişi delili ile ortaya konulması gerekmektedir. Kaza anına, yerine, araca ve araçta oluşan hasarın niteliğine göre olayın davacının iddia ettiği şekilde meydana gelmesinin mümkün olmadığı uzman bilirkişi raporu ile tespit edildiği takdirde, rizikonun teminat içinde kaldığının davacı tarafından ispat edilmesi gerekecektir. Bu durumda, ispat yükü yanlış tayin edilerek bilirkişi giderinin davacı tarafa yüklenmiş olması doğru olmamıştır. Bununla birlikte, HMK’nın 273. maddesinde, bilirkişinin görevinin kapsam ve sınırlarının açıkça belirlenmesi gerektiği öngörülmüştür. Sözü geçen yasa hükmüne aykırı bir şeklide bilirkişinin görevinin kapsamı tam olarak belirlenmeden, hangi hususta rapor tanzim edilmesinin istendiği açıklanmadan, dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmiş olması da hatalıdır. Bu nedenle ret kararına gerekçe yapılan ara karar usulen sonuç doğuracak nitelikte değildir. Diğer yandan, 2017 yılı Bilirkişilik Asgari Ücret Tarifesinin 14. maddesi uyarınca ara kararın oluşturulduğu tarih itibarıyla asgari bilirkişi ücreti 275,00 TL olarak belirlenmiştir. İlk derece mahkemesince bu rakamın çok üzerinde olacak bir şekilde her bir bilirkişi için 700,00 TL’den toplam 1400,00 TL bilirkişi ücreti takdir edilmiştir. Uyuşmazlık konusu miktar (8.530,53 TL) nazara alındığında takdir edilen bilirkişi ücreti HMK’nın 30. maddesinde öngörülen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu aykırılık, davanın esasına etki eder nitelikte bir usule aykırılıktır. O halde, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı tarafa, olayın, ihbar edildiği şekilde gerçekleşmediği, davaya konu hasarın, ihbar olunan kaza ile uyumlu olmadığı, giderek, doğru ihbar mükellefiyetinin yerine getirilmediği savunmasını ispatlama olanağı tanınarak, sonucuna göre ispat külfetinin yer değiştirdiğinin kabulü durumunda, davacı taraftan bu konudaki delilleri sorulup, usul ekonomisi ilkesi gözetilerek yapılacak tahkikatın sonucuna göre karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 4-Peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istinaf kanun yoluna başvurana iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair, 6100 sayılı HMK’nun 7251/39 md. ile değişik 362/1-g maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle karar verildi. 02/11/2021