Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3234 E. 2022/53 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3234
KARAR NO: 2022/53
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI: 2014/615 (E) 2018/624 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 18/01/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının maliki olduğu … plaka sayılı aracın, müvekkili şirket tarafından trafik sigortasıyla teminat altına alındığını, sigortalı aracın arkadan çarpmak suretiyle 28/10/2012 tarihinde sebebiyet verdiği trafik kazası neticesinde … plaka sayılı araç ile … plaka sayılı araç için toplamda 45.000,00 TL ödeme yapıldığını; sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğunu, sürücü değişikliği yapıldığını, ayrıca araç sürücüsünün kaza mahallini terk ettiğini belirterek 45.000,00 TL tazminatın ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, aynı kazadan kaynaklı açılan kasko tazminatı davası ile ceza dosyasının sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu, ancak alkollü olduğuna dair somut verilerin olmaması ve ayrıca kazanın meydana gelmesinde birçok nedenin etkisinin olabileceği, giderek kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleştiğinin tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, sigortalı araç sürücüsünün kaza mahallini terk ettiğini, ceza dosyasında yargılanan kişinin, aracın gerçek sürücüsü olmadığını, sürücü değişiklik halinin söz konusu olduğunu, gerçekte aracı kullanan sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğunu, bu durumun gerek eldeki dava dosyası ve gerekse ceza dosya içeriğiyle sabit olduğunu, kaldı ki rücu sebebi olarak olay yerini terk nedenine de dayandıklarını, bu yönden dahi davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, ZMSS poliçesi gereği dava dışı 3. kişiye ödeme yapan sigortacının ödediği bedeli, alkollü araç kullanımı nedeniyle kendi sigortalısı olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir (Kaza tarihinde yürürlükte bulunana 15 Ağustos 2003 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B-4.d maddesi). Bunun yanında davacı vekili ihbar mükellefiyetinin doğru bir şekilde yerine getirilmediğinden bahisle rizikonun teminat kapsamında olduğuna ilişkin ispat külfetinin davalıya ait olduğunu iddia etmektedir. Davacı taraf rücu sebebi olarak ayrıca kaza mahallinin terk edilmesi sebebine dayanmış ise de, kaza tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan sözü geçen genel şartlarda bu hususun rücu sebebi olarak düzenlenmediği, Yargıtay uygulamasında sözü geçen genel şartların B-4.f bendinde düzenlenen rücu sebebinin, zarar ve ziyan miktarında bir artış olması halinde artan miktar bakımından geçerliliğinin bulunduğu, bunun da somut olayla bir ilgisinin bulunmadığı, dolayısıyla olay tarihindeki genel şartlara göre kaza mahallinin terk edilmiş olmasının münhasıran rücu sebebi teşkil etmediği, davacının buna ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı görülmektedir. Ne var ki, davacı vekilinin sürücü değişikliği yapıldığı, bir başka ifadeyle gerçek araç sürücüsü olan …’ın kaza esnasında alkollü olduğu ve kazayı kendisinin yaptığını beyan eden …’in de gerçek sürücü olmadığı yönündeki dava ve iddiası bakımından ileri sürmüş olduğu delillerin, ilk derece mahkemesince değerlendirilmediği, mahkemece yapılan araştırma ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun da hüküm vermek bakımından yeterli olmadığı görülmektedir. HMK’nın 353/1-a/6. maddesinde esasa etkili bulunan delillerin toplanmamış ve/veya değerlendirilmemiş olması kararın kaldırılması sebebi olarak öngörülmüştür. Eldeki davadan önce açılıp delil olarak dayanılan ve istinaf aşamasında karara çıkan İstanbul Anadolu 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1603 Esas – 2021/117 Karar sayılı dava dosyasında, davaya konu kazayı gerçekleştirdiğini beyan eden …’in, isnat edilen eylemi işlemediğinden bahisle beraatine karar verilip, hakkında “suç üstlenme” suçundan suç duyurusunda bulunulduğu, kazayı yapan aracın gerçek sürücüsünün ise sanık … olduğu kabul edilerek, bu kişinin cezalandırılmasına karar verildiği, ayrıca sözü geçen kişi hakkında “suç üstlenme suçuna azmettirmeden” dolayı suç duyurusunda bulunulduğu görülmektedir. Bu itibarla, sözü geçen ceza davasının sonucu bekletici mesele yapılmadan, ceza dosyası üzerinden toplanan deliller ile dosya kapsamındaki delillere göre bir değerlendirme yapılarak sürücü değişiklik halinin mevcut olduğunun kabulü durumunda, doğru ihbar mükellefiyetinin kasten yerine getirilmemiş olması nedeniyle, ispat külfeti tersine çevrilerek araç sürücüsünün yasal sınırın altında alkollü olduğu ve/veya araç sürücüsünün arkadan çarpma sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek aynı istikamette gitmekte olan diğer bir araca da çarparak gerçekleştirdiği kazanın da münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediğine ilişkin ispat yükünün davalı tarafa ait olduğu kabul edilerek, davalıdan bu konudaki delilleri sorulup, gerekirse bu konuda uzmanlığı bulunan bir başka bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre bir değerlendirme yapılıp, karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. Kabul şekli bakımından da sürücü değişiklik iddiasını nazara almadan gerçek sürücü olmadığı iddia edilen kişi bakımından afaki bir şekilde bir değerlendirme yapan, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuyla yetinilmiş olması doğru olmamıştır.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 4-Peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istinaf kanun yoluna başvurana iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair, 6100 sayılı HMK’nun 7251/39 md. ile değişik 362/1-g maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle karar verildi.18/01/2022