Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3041 E. 2021/1580 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3041
KARAR NO: 2021/1580
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2018
NUMARASI: 2016/660 (E) 2018/515 (K)
DAVANIN KONUSU: Destekten yoksun kalma tazminatı (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 02/11/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 30/03/2011 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında, … plakalı araç sürücüsü olan davacıların eş ve babaları …’ün, vefat ettiğini, aracın davalı … tarafından trafik sigortasıyla teminat altına alındığını, dava öncesinde yapılan ödemenin yetersiz olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı eş için 1,500,00 TL, diğer davacı çocuk için ise 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, rizikonun teminat kapsamında kaldığı kabul edilerek sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme tarihindeki veriler üzerinden hesaplanan tazminat ile ödeme tutarı arasında fahiş fark olması nedeniyle, güncel veriler üzerinden yeniden yapılan hesaplama neticesinde düzenlenen 17/04/2018 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile davacı eş … için 40.670,74 TL, davacı çocuk … için 46.892,21 TL destekten yoksun kalma tazminatının 10/07/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili vermiş olduğu istinaf dilekçesinde, desteğin tam kusurlu bir şekilde sebebiyet verdiği trafik kazasında vefat ettiğini, 2918 sayılı Yasanın değişik 92. maddesi ve Yargıtay HGK’nın güncel kararına göre olayın sigorta teminatı kapsamında bulunmadığını, kabul şekli bakımından da karara dayanak teşkil eden bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, payların doğru olarak belirlenmediğini, evlenme ihtimalinin hatalı alındığını, rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun araştırılmadığını, müteveffanın gelirinin tamamının da paylaştırılmış olmasının hatalı olduğunu, rapora esas tutulan yaşam tablosunun TRH 2010 olarak alınmamasının doğru olmadığını, aktüerya uzmanı tarafından tanzim edilmeyen raporun geçersiz olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, 30/03/2011 tarihinde, araç sürücüsünün kusurlu bir şekilde gerçekleştirdiği trafik kazası neticesinde vefat etmesi nedeniyle, aracın sigortasından talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Trafik sigortasına ilişkin yeni genel şartların yürürlük tarihinden önce gerçekleşen (30,03.2011) kaza tarihindeki Yargıtay içtihadları ile ortaya konulan ilke ve kurallar ile 2981 sayılı Yasa hükümleri ve önceki genel şartlar gereği değerlendirme yapılması gerekmektedir. Destek zararı, ölenin mirasçılarının (yakınlarının) zarara neden olanlardan talep ettikleri bir tazminattır. İşletenin (sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi poliçe genel şartlarında da böyle bir kısıtlamanın olmadığı anlaşılmaktadır. O halde; işletenin ölümü nedeni ile onun desteğinden mahrum kalanların trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri ilke olarak kabul edilmelidir. Nitekim davalı tarafın dayandığı karardan sonra verilen Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 E, 2019/294 K sayılı ilamında, işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar gerek kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir. (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Kararı, HGK’nın 22.2.2012 gün, 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/12/2015 tarih, 2014/3061 Esas, 2015/13605 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.) Bu itibarla destekten yoksun kalma tazminatının koşullarının oluşmadığına dair istinaf itirazında isabet bulunmamaktadır. Yine genel şartların yürürlük tarihinden önce gerçekleşen trafik kazasına ilişkin hesaplamanın PMF yaşam tablosu üzerinden iskontolama yöntemi (prograsif rant) ile yapılmış olmasında da herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Desteğin, kaza tarihi itibarıyla anne ve babası sağ değildir. Dolayısıyla müteveffanın gelirinin, çocuk destekten çıkıncaya kadar 5 pay üzerinden iki payın kendisine, diğer iki payın davacı eşe ve bir payın da diğer davacı çocuğa ayrılmış olması, Yargıtay ilke kararlarına uygundur. Sair hususlar yönünden bilirkişi raporu, Dairemizce usul ve yasaya uygun görülmüştür. Bilirkişinin aktüerya siciline kayıtlı olup olmamasının, raporun geçerliliğine bir etkisi bulunmamaktadır. Dairemizce istinaf aşamasında SGK’ya yazılan müzekkereye verilen 26/10/2021 tarihli cevapta, olayın iş kazası olduğu ve ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmakla birlikte müfettiş raporuna göre, 5550 sayılı Yasanın 21. maddesi uyarınca işlem yapılmasına gerek olmadığına, bir başka ifadeyle rücuya yer olmadığına karar verilmiştir. BK’nın 55. maddesinde öngörülen “…kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez …” şeklindeki düzenlemeye göre davacılara yapılan rücuya tabi nitelikte olmayan SGK tarafından bağlanan gelirin zarardan mahsubu mümkün bulunmamaktadır.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/3 maddesi hükmü uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 5.981,42 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.495,40 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 4.486,02 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, ihtiyari dava arkadaşı konumundaki her bir davacı yönünden objektif dava birleşmesi teşkil eden davalarda davalı aleyhine hükmedilen miktarlar gözetilerek (40.670,74 TL ve 46.892,21 TL) 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2021