Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3026 E. 2021/1479 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3026
KARAR NO: 2021/1479
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/03/2017
NUMARASI: 2015/833 Esas – 2017/289 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; TBK’nın 54. maddesi kapsamında yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Sulh sözleşmesi incelendiğinde, sözleşmede tarih olmadığı ancak davacı vekilinin dava açıldıktan sonra sulh olunduğunu beyan etmesi karşısında bu durumun netlik kazandığı, öte yandan sözleşmede sulh olunan hususun manevi tazminata ilişkin olduğuna dair hiç bir ibare, ima olmadığı, aksine, ceza ve hukuk davalarında davalı sürücünün artık sorumlu tutalamayacağı, davacının davalardan vazgeçeceği belirtilmiştir. Öte yandan dava dilekçesinde manevi tazimant talebi de zaten yoktur. Dava açıldıktan sonra sürücü ile manevi tazminat bakımından ibralaştığını ileri süren davacının, bunun açıkça ortaya koyması, ispatlaması gerekir. Sulh protokolü ile sürücüyle ibralaşan davacının, sonradan sigorta şirketinden, sigorta şirketinin sürücüye rücu edemeyeceği sonucunu da doğurarak, tazminat talep etmesi artık söz konusu olamaz. Aksi halde her kazadan sonra sürücüler ile mağdurlarla düşük miktarlar üzerinden ibralaşır ve iç ilişkide sigorta şirketinin halefiyet ve rücu imkanları elinden alınarak yüklü tazminat ödemesi sağlanır. Bu durum, TBK.nun 165. Maddesinde belirtilen “müteselsil borçlulardan biri, kendi davranışlarıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz” kuralına aykırılık teşkil eder. Bu nedenlerle davacının dava açıldıktan sonra sürücü ile davaya konu edilen maddi tazminat nedeniyle sulh olduğu kabul edilen eldeki davada; davalı sürücü … yönünden sulh nedeniyle, davalı … şirketi yönünden ise davanın artık konusuz kalmış olması nedeniyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Konusuz kalan davada davanın açıldığı tarih itibariyle davacının haklı olduğu göz önüne alınarak davacı lehine maktu vekalet ücreti verilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile “davalı … yönünden sulh nedeniyle HMK 315. maddesi uyarınca karar verilmesine yer olmadığına; Davalı … şirketi yönünden ise konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 1.980,00 TL vekalet ücretinin davalı …den alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ile davalı … Sigorta Şirketi istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece karara esas alınan sulh sözleşmesi incelendiğinde görüleceği üzere, maddi tazminata yönelik olmayıp yargılama sırasında da açıkça belirttikleri gibi manevi tazminata yönelik olarak yapıldığını, maddi tazminat davalarının devam ettiğini, ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere; protokolün maddi tazminata yönelik yapıldığı kabul edilse dahi davalı … hakkındaki taleplerden vazgeçilmesinin diğer davalı … şirketinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını, duruşma sırasında, sulh sözleşmesinin sadece manevi tazminata yönelik yapıldığının taraflarınca belirtilmesine rağmen Mahkemece sulh sözleşmesine dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece, taraflar arasında yapılan sulh sözleşmesinin maddi tazminata yönelik yapılmış olduğu kabul edilse dahi, sadece davalı tarafından yapılan 7.000,00 TL’lik bedelin maddi tazminattan indirilerek karar verilmesi gerekirken tamamen reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. Davalı … Sigorta Şirketi vekili katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sulh sözleşmesi gereğince sigortalının borçtan kurtulduğu oranda müvekkili şirketin de borçtan kurtulması gerektiğini, Mahkemece hem davalı … yönünden hem de müvekkili şirket yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği halde, müvekkili şirket aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, 10/04/2015 tarihinde, davalı … Sigorta Şirketi’nin ZMS sigortacısı ve davalı …’in sürücüsü-maliki olduğu aracın yaya olan davacıya çarpması nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı, davacının işbu davada, maddi tazminat talep ettiği ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece karara gerekçe olarak gösterilen sulh sözleşmesinin yapılan incelemesinde; davalı (sigortalı) sürücü … tarafından davacıya 7.000,00 TL ödeme yapıldığı, ancak bu miktarın maddi ya da manevi tazminattan hangisine ait olduğuna ilişkin herhangi bir ibarenin sulh sözleşmesinde yer almadığı tespit edilmiştir. Davacı vekili 07/02/2017 tarihli 4. celsede, müvekkiliyle … arasında sulh gerçekleştiğini, alınan paranın manevi tazminata ilişkin olduğunu, maddi tazminat davalarının davalı … şirketi yönünden devam ettiğini, davalı … hakkındaki davayı takip etmediklerini beyan etmiştir. Bu durumda Mahkemece, sulh sözleşmesinde yer alan 7.000,00 TL’lik miktarın maddi ya da manevi tazminattan hangisine ait olduğunun açıklığa kavuşturulması ve netleştirilmesinden sonra bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda araştırma yapılmaksızın, bu miktarın maddi tazminata ilişkin olduğu kabulüyle hareket edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde Mahkemece, sulh protokolünde yer alan 7.000,00 TL’lik tazminatın, maddi ya da manevi tazminatın hangisine ait olduğu konusunda araştırma yapılması, taraflara varsa bu konuda delillerini ibraz etmeleri için süre verilmesi, sulh protokolünde yer alan 7.000,00 TL’lik tazminatın maddi tazminata ilişkin olduğunun tespit edilmesi halinde, davalı … şirketi hakkındaki maddi tazminat davasında hesaplanacak tazminattan düşülmesi; 7.000,00 TL’lik maddi tazminatın, maddi ya da manevi tazminattan hangisine ait olduğunun tespit edilememesi halinde ise, hakkaniyet ilkesi gereğince bu miktarın %50’sinin maddi tazminat, %50’sinin ise manevi tazminat için verildiği kabul edilerek ve tarafların delillerinin değerlendirilerek yeniden nihai bir karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/10/2021