Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/3024 E. 2021/1547 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/3024
KARAR NO: 2021/1547
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/05/2018
NUMARASI: 2017/546 (E) 2018/364 (K)
Birleşen İstanbul 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/13 (E) – 2016/6 (K) sayılı dosyası,
DAVANIN KONUSU: Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 27/10/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat ve bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; asıl dava dosyası ile birlikte açılan davaların kabulüne, 39.134,87 TL geçici ve kalıcı sakatlık, 690,63 TL hastane, ilaç ve ulaşım gideri, 2.550,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 42.375,50 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 8.000,00 TL manevi tazminatın … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; davacının yaralandığı trafik kazasında müvekkilinin kusurunun olmadığını; hüküm altına alınan hastane, ilaç ve ulaşım giderleri ile bakıcı giderleri ücretinin dayanağının bulunmadığını; davacı tarafından İstanbul 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ek davayla ilgili cevap ve itirazlarının değerlendirilmediğini, 22/13/2013 tarihili bilirkişi raporuna dayanılarak ıslah talebinde bulunan davacının zararını 6.441,15 TL olarak tespit ettiğini, böylece kısmi davanın tam davaya dönüştüğünü, ıslah dilekçesinde de fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmadığını, dolayısıyla 21/12/2015 tarihli bilirkişi raporuyla hesap edilen maddi zararın ek dava ile talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını; ek maddi zarar talebinin içerin ek davanın Kanunda belirtilen iki yıllık zamanaşımı geçtikten sonra açıldığını; hükmolunan manevi tazminatın yüksek olduğunu, ek davada hüküm altına alınan tazminatın faiz başlangıcının ek dava tarihinden itibaren olması gerekirken, kaza tarihini esas alınmasının yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’ncı maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Davalı … vekilinin hastane, ilaç ve ulaşım gideri ile bakıcı giderine ilişkin hükme yönelik istinaf dilekçesinin incelenmesinde: HMK’nin 341/2’nci maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4’üncü maddesi uyarınca alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. Ayrıca anılan Kanunun ek 1’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; “200’üncü, 201’inci, 341’inci, 362’nci ve 369’uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2’nci fıkrasında; “200’üncü ve 201’inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341’inci, 362’nci ve 369’uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” biçiminde düzenlemeler bulunmaktadır. İlk derece mahkemesinin hükmünü verdiği 2018 yılı için HMK’nin 341/2’nci maddesinde öngörülen istinaf başvuru sınırı, aynı Kanunun ek 1/1-2’nci maddesi uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle hesaplandığında 3.567,00 TL olacaktır. Diğer yandan ilk derece mahkemesince 690,63 TL hastane, ilaç ve ulaşım gideri, 2.550,00 TL bakıcı giderinin, davalılar … ve … ile davalı … Sigorta AŞ’den tahsil edilerek, davacıya verilmesine hükmolunmuştur. Bu durumda, davalı … aleyhine hükmolunan hastane, ilaç ve ulaşım gideri ile bakıcı gideri tutarlarına göre istinafa konu olan hükmün, 2018 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığının anlaşılması ve HMK’nin 341/2’nci maddesi karşısında istinaf başvurusuna konu hükmün incelenmesine yasal olanak bulunmadığından, davalı … vekilinin hastane, ilaç ve ulaşım gideri ile bakıcı giderine ilişkin hükme yönelik istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı … vekilinin diğer hükümlere yönelik istinaf başvurusunun incelenmesine gelince: Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişiler kurulunun 13/4/2013 tarihli raporunda davalı sürücü …’ın yönetimindeki araç ile davacı yaya …’ın kaza sırasındaki konumları ve davranışları irdelenerek, davalı sürücünün ve davacının olayın meydana gelmesindeki kusur oranlarının yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilikişiler kurulu raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte bulunduğu 12/8/2010 tarihinde açtığı davayla müvekkili davacının vekili 14/06/2010 günü meydana gelen trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi olarak zarar uğradığını beyan ederek, fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını korumak suretiyle 1.000,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunan ve 24/12/2013 günü sunduğu ıslah dilekçesiyle maddi zararının 6.441,15 TL olduğunu beyan ederek talep sonucunu ıslah eden ve fazlaya ilişkin talep ve dava haklarından açık biçimde feragat etmeyen davacının, sürekli sakatlık oranının saptanmasından sonra hesap bilirkişisine düzenletilen raporda uğradığı bedensel zararın 39.134,87 TL olduğunun saptanmasının ardından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 109/2’nci maddesi uyarınca, taksirle yaralama suçunu oluşturan fiilin gerektirdiği 5237 sayılı TCK’nin 89’uncu maddesinde öngörülen cezanın üst sınırına göre aynı Kanunun 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık zamanaşımı içinde 13/1/2016 günü 35.934,35 TL sürekli iş gücü tazminatı talebine ilişkin birleşen davayı açmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Bilirkişiler kurulunun raporu ile kazanın meydana gelmesinde %15 oranında kusurlu olduğu anlaşılan davacı …’nın yaralanmasına ilişkin ATK 3’üncü Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporda, adı geçen davacının %15 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı belirtilmiştir. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalıların dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişiler kurulunun raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarınında isabetsizlik bulunmamaktadır. Olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla zarar gören, haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. O halde, haksız fiil faili veya işleten aleyhine hükmolunan maddi tazminata kaza tarihinden itibaren faiz uygulanmasına karar verilmesi yerindedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davalı … vekilinin hastane, ilaç ve ulaşım gideri ile bakıcı giderine ilişkin hükme yönelik istinaf dilekçesinin HMK’nin 352/1-b maddesi gereğince reddine, B-Davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi uyarınca esastan reddine, 1-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 3.441,15 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 860,28 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsubu ile, bakiye 2.580,87 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı …’dan tahsil edilerek Hazineye verilmesine, 2-Davalı …’ın istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.27/10/2021