Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2975 E. 2021/1372 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2975
KARAR NO: 2021/1372
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2018
NUMARASI: 2016/143 Esas – 2018/295 Karar
BİRLEŞEN DAVADA:
DAVANIN KONUSU : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Asıl ile birleşen dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 53/3. maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan deliller, Nüfus Kaydı,Trafik Kazası Tespit Tutanağı, SGK müzekkeresi, Araç Tescil Bilgileri, Sigorta Poliçesi ve Hasar Dosyası, Kusur Tespiti, Ceza/Soruşturma Dosyası, Sosyal ve Ekonomik Durum Araştırması, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; 31/10/2015 tarihinde destek …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı araç ve …’un sevk ve idaresindeki … plakalı karıştığı ölümlü trafik kazası meydana geldiği, kazanın meydana gelmesinde destek sürücü …’ın % 100 oranında kusurlu olduğu, davacı …’ın müteveffa/desteğin eşi, …’ın desteğin kızı olduğu, davada trafik(ZMMS) poliçesini düzenleyen sigorta şirketinin de taraf olması nedeni ile poliçe tarihi itibariyle 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartların uygulanması gerektiği, davanın destek şahsın sürücüsü olduğu aracın sigortacısına karşı açıldığı, desteğin alınan kusur raporuna göre % 100 oranında kusurlu olduğu, yürürlükteki genel şartlara göre destek şahsın kusuruna denk gelen tazminat taleplerinden sigorta şirketinin sorumlu olmadığı, bu nedenle birleşen dosya yönünden birleşen dosya davalısına karşı açılan davanın yerinde olmadığı, asıl dava yönünden ise davalı sigorta şirketinin kazaya karışan araçlara ilişkin sigorta poliçesinin bulunmadığı, asıl dava dosyasında davalı sigorta şirketinin bu kapsamda zarardan sorumluluğunun bulunmadığı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine,” karar verilmiştir. Davacılar vekili, birleşen dosyada verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl davanın reddine dair verilen karara ilişkin olarak herhangi bir istinaf taleplerinin bulunmadığını, ancak birleşen dava açısından verilen ret kararının, yasaya, maddi duruma ve müvekkillerinin hak ve menfaatlerine aykırı olarak verildiğini, destek …’ın %100 oranda kusurlu olduğunun kabulünün eksik araştırmaya ve hatalı değerlendirmeye dayandığını, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere destek …’ın ölümü ve yaşanan trafik kazasının, …’ın direksiyon başında geçirdiği kalp krizi nedeniyle veya kazaya sebep olan başka etkenlerin bir sonucu olarak meydana gelmiş olabileceğini, kazaya karışan diğer araç sürücülerinin kusurlarının da bulunduğunu, olay yerinde keşif yapılmaksızın, kazaya ilişkin kamera kayıtlarının istenmesine rağmen hiçbir delil dosyaya sunulmadan alınan raporların, kusurun ölene yükletilerek kurtulmaya yönelik düzenlenmiş raporlar olduğunu, kusur ve kazanın oluşu incelenmeksizin verilen kararın eksik inceleme neticesinde verildiğini, alınan bilirkişi raporunun denetim ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 31/10/2015 tarihinde, birleşen davanın davalısı … Sigorta AŞ. nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan ve davacıların desteği sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle dava dışı araçlara çarpması neticesinde, trafik kazasının meydana geldiği; trafik kazası sonucunda … plakalı araç sürücüsü (davacıların desteği) …’ın vefat ettiği, davacıların, birleşen davada, aracın ZMS sigortacısı olan davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece karara dayanak yapılan Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 08/12/2017 tarihli raporunda; kazanın meydana gelmesinde sürücü (davacıların desteği) …’ın %100 oranında kusurlu olduğu, dava dışı araç sürücülerinin kusurlarının bulunmadığı mütalaa edilmiştir. ATK raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, trafik kazası tespit tutanağı ile 11/12/2015 tarihli bilirkişi raporuyla örtüştüğü, dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle davacılar vekilinin kusura yönelik iddia ve itirazları yerinde görülmemiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereğince, aynı kanunun 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre sigorta poliçesi, tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel Şartlar’ın C.10. maddesi ile 12/08/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni Genel Şartlar’ın C.11 maddesine göre Genel Şartlar, yürürlük tarihi olan 01/06/2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır. Bunun sonucu olarak artık Eski Genel Şartlar’ın, yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Somut olayda, ZMSS poliçesi, ZMMS Genel Şartları’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra, 02/07/2015 tarihinde tanzim edilmiş, kaza ise 31/10/2015 tarihinde gerçekleşmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre ancak üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla destek zararları, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamındadır. Bunun sonucu olarak, sigortacı ya da …nın destek zararlarından sorumlu olması için motorlu aracın işletilmesi sırasında mutlaka ölen kişinin üçüncü bir kişi olması gerekir. İşletenin eylemlerinden sorumlu olduğu sürücünün üçüncü kişi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Yeni Genel Şartlar’ın A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle sürücünün asli kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında değildir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu’nda da sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerini sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığı ve kapsama giren teminat türleri arasında bulunmamasına göre, başvuru sahibinin desteğinin kusuruna denk gelen destek tazminatını talep etme hakkı bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın yürürlük tarihinden sonraki kazalarda, bu tarihten sonra düzenlenen poliçeler ile ilgili verdiği kararlar da bu yöndedir. Bu durumda, Mahkemece, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde herhangi bir hata bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yaptıkları yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/10/2021
KARŞI OY Dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 53/3.maddesi kapsamında destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 01/06/2015 tarihli ZMSS Genel Şartları, 6704 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Somut uyuşmazlıkta ; ZMSS poliçesi 02/07/2015 tarihinde düzenlenmiş, kaza ise 31/10/2015 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu durumda, kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan ZMSS Genel Şartları’nın olaya uygulanması mümkün olmadığından, davacıların, davalı taraftan, destekten yoksun kalma tazminatı talep etmeye hakları bulunmaktadır. Başka bir deyişle, davacılar vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazları yerindedir. Bu bağlamda, HMK’nın 353/1-a/6. Maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, tarafların delillerin toplanarak değerlendirilmesi sonucunda, davacıların destekten yoksun kalma talepleri konusunda yeniden bir karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumdan, Sayın Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.