Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2883 E. 2021/1748 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2883
KARAR NO: 2021/1748
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2018
NUMARASI: 2015/580 (E) 2018/295 (K)
DAVANIN KONUSU:Trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 23/11/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davacının maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine; manevi tazminat talebinin kısmen kabülüne, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesinden müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi vekili dilekçesinde özetle; davaya bakma yetki ve görevinin Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğunu, kaza tarihi itibarıyla aracın işletenin Gaziantep Büyükşehir Belediyesi olmadığını, hükmolunan manevi tazminatın zenginleşme yasağı kapsamında pek fahiş olduğunu, bilirkişi tarafından tespit edilen kusur dağılımının maddi gerçek ile örtüşmediğini, manevi tazminat talebinin müvekkili yönünden reddedilmesi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün 15/7/2015 tarihli yazısında, davalı… ‘nın yönetimindeki … plaka sayılı otobüsün davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne ait olduğunu bildirmesi, buna göre de 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 3’üncü maddesi uyarınca davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin işleten sıfatını taşıdığının anlaşılması; davacı vekili tarafından davalı sürücü… , işleten Gaziantep Büyükşehir Belediyesi yanında davalı … AŞ’ye karşı bedensel zarar tazminatı istemini içeren davayı açması böylece davayı gören İstanbul Anadolu 7’inci Asliye Ticaret Mahkemesinin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 5’inci, HMK’nin 5 ve devamı maddeleri uyarınca görevli ve yetkili olduğunun anlaşılması karşısında davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi dilekçesinde ileri sürdüğü işleten sıfatına, mahkemenin görev ve yetkisine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda toplu yolcu taşıması yapan davalı sürücü…’nın şehir içi toplu yolcu taşıması yaptığı aracın hızının havanın yoğun yağmurlu olması, zeminin kaygan durumda olduğunu gözeterek aracın hızını mahal şartlarına göre ayarlaması gerekirken, yolun viraj eğimli bölümümünde mevcut hız tahtidi üzerinde araç kullanarak direksiyon hakimiyetini sağlayamayıp vasıtayı kaplama üzerinde tutma becerisini gösteremediği gerekçesiyle %100 oranında kusurlu olduğunu belirtmiştir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda davalı sürücü ….’nın yönetimindeki otobüsün kaza sırasındaki konumu ve adı geçen davalı sürücünün davranışları irdelenerek, davalı sürücünün olayın meydana gelmesindeki kusur oranlarının yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişinin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmağından, davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi vekilinin dilekçesinde bildirdiği bu konulara ilişkin istinaf nedeni doğru kabul edilmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı öğretim üyeleri tarafından düzenlenen raporda L2 Vertebra kırığı bulunan ve %25 oranında L2 vertebradan yükseklik kaybı olduğu belirtilen davacının yaralanmasının tıbbi iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceği, %15 oranında sürekli iş göremezlik kaybına uğradığı belirtilmiştir. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı …’nın dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarınında isabetsizlik bulunmadığından, davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi vekilinin dilekçesinde bildirdiği manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ‭‭341,55‬ TL karar ve ilam harcından peşin olarak yatırılan ‭61,00 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye ‭280,55‬ TL karar ve ilam harcının davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden tahsiliyle hazineye gelir kaydına, 3-Davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/11/2021