Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2760 E. 2021/1096 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2760
KARAR NO: 2021/1096
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2015/133 Esas – 2018/519 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık, 818 sayılı BK’nın 46 (6098 sayılı TBK’nın 54).maddesi kapsamında tek taraflı yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan güç kaybı tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kabulü ile 26.741,28 TL ‘ nin dava tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın 31/07/2006 tarihinde meydana geldiğini, davanın ise 04/02/2015 tarihinde ikame edildiğini, kaza tarihi ile dava tarihi arasında, Karayolları Trafik Kanunu’nun 109.maddesinde öngörülen 8 yıllık ceza dava zamanaşımının dolduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, cevap süresi içerisinde bu yöndeki itirazlarının Mahkemece dikkate alınmadığını; hatır taşıması indiriminin uygulanmamasının ve avans faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, 31/07/2006 tarihinde, davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı … plakalı aracın tek taraflı kaza yapması neticesinde, araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığı; işbu davada davacı tarafından, güç kaybı tazminatı talebinde bulunulduğu ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK.nın 109/1.maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemede öngörülen 10 yıllık tavan zamanaşımı süresi, failin fiilen zararın öğrenilmesi vs. durumun bulunduğu hallerde uygulanabilen süredir. Gelişen durumun varlığı halinde açılacak tazminat davalarının bu 10 yıllık tavan zamanaşımı içinde açılması gerekmektedir. Ancak gelişen durumun varlığının bulunmadığı hallerde uygulanacak zamanaşımı süresi ise, 10 yıllık tavan zamanaşımı süresi değil, ceza dava zamanaşımı süresidir. Dosyadaki 08/04/2016 tarihli rapora göre, davacıdaki yaralanmanın, fonksiyonel kayıp oluşturmaksızın iyileşmiş tek taraflı tibia kırığı olduğu, işbu dava açıldıktan sonra aldırılan, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 17/04/2017 tarihli raporuna göre de, davacının yaralanması nedeniyle %4.1 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Somut olayda; davaya konu trafik kazası 31/07/2006 tarihinde gerçekleştiğine ve gelişen durum bulunmadığına göre davacının yaralanması nedeniyle ceza dava zamanaşımı süresi 5237 Sayılı TCK’nın 89. ve 66. maddelerine göre 8 yıldır. İşbu dava ise, 04/02/2015 tarihinde, bir başka deyişle 8 yıllık ceza dava zamanaşımı dolduktan sonra açılmıştır. Davalı vekili yasal cevap süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Bu durumda, Mahkemece, zamaşımından dolayı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda belirtildiği şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvrusundaki itirazlar yerinde görülmüştür.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-)Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-)Davanın zamanaşımından reddine, 2-)Harçlar Kanunu’na göre peşin alınan 136,5 TL harçtan, alınması gereken 59,30 TL harcın mahsubu ile fazladan yatırılan 77,2 TL harcın davacıya iadesine, 3-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-)Davalı vekili kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT’nin 13/4.maddesi gereğince 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 5-)Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
B-)İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN: 1-)Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-)İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 14,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-)İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 5-)İcranın geri bırakılması talebi kapsamında davalı tarafça sunulan teminat mektubunun İİK’nın 36/5 maddesi uyarınca davalıya geri verilmesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/07/2021