Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2733 E. 2020/4151 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2733
KARAR NO : 2020/4151
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/07/2018
NUMARASI : 2017/322 (E) – 2018/782 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 10/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;…
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 07/09/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkillerinin kardeşi ve çocuğu olan …’ün vefat ettiğini, kazada sürücü ve Ulaştırma Bakanlığı görevlisinin kusurlu olduğunu, Ulaştırma Bakanlığının sorumluluğunda ve asıl işvereni …. San. ve Tic. Ltd. Şti. alt işvereni … Tic. Şti. olan şirkette işçi olarak çalışan müteveffa …’ün … İli Mahmutbey gişelerinde bayrakçı olarak çalışırken davalı bakanlık görevlisi ve araç sürücüsünün tedbirsiz ve dikkatsiz ağır kusurları sonucunda oluşan kaza nedeniyle öldüğünü, kazada asıl kusurlu olanın bakanlık personeli olduğunu, kazada gerekli güvenlik tedbirlerini almayan … kusurlu olup, bakanlığında kanuni yükümlülüklerini yerine getirmediğini, kaza nedeniyle evlatlarını ve kardeşlerine kaybeden müvekkillerinin hayatlarının geri kalan kısmında bu acıyı hep duyacaklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı anne ve babanını her birine 50.000,00 TL olmak üzere şimdilik 100.000,00 TL maddi tazminata, anne ve babanın her birine 50.000,00 TL, kardeşlerin her birine 10.000,00 TL olmak üzere toplam 160.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı cevap dilekçesinde özetle; idari eylemlerden doğan tam yargı davalarının idare aleyhine idari yargıda açılması gerektiğinden davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13’üncü maddesine göre idari davada ön şart olarak tazminat istemi ile bakanlığa başvuruda bulunulmamak suretiyle idari merci tecavüzünde bulunulduğunu, davanın esastan da reddi gerektiğini belirterek, davanın görevden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; aktüerya hesabı yapılarak tazminatın 22/08/2013 tarihinde ödendiğini, poliçeden doğan sorumluluğun sigortalının kusuru oranında azami 250.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, doğru bir değerlendirme yapılabilmesi için kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas dairesine gönderilmesini, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin talep yönünden de aktüer sıfatına sahip bilirkişinin görevlendirilmesini talep ettiklerini, destekten yoksun kalma tazminatı belirlenirken bilinen ücret veya belirlenebilir bir ücret yoksa asgari ücretin baz alınmasının gerektiğini, poliçeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getiren müvekkilinin temerrüde düşmediğini, dava açılmasına neden olmayan müvekkili şirketin yargılama masraf ve vekalet ücretinden de sorumlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesi, “…Davalı Ulaştırma, Denizcilik ve haberleşme bakanlığı hakkında açılan maddi, manevi tazminat davasını reddine, davalı … yönünden açılan davanın kabulüne, davacı baba … yararına 81.122,62-TL destekten yoksun kalma tazminatını ve Davacı Anne … yararına 81.122,62-TL Destekten yoksun kalma tazminatını toplamda 162.245,24 TL maddi tazminatın ödeme tarihi olan 22/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden poliçe teminat limitleri dahilinde tahsiline…” karar vermiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … AŞ vekili dilekçesinde özetle; meydana gelen trafik kazasının müteveffa yönünden bir iş kazası olduğunu, ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumuna herhangi bir yazı yazılıp yazılmadığı, mükerrer ödemenin ve sebepsiz zenginleşmenin önlenebilmesi için olay tarihinde yürürlükte bulunan iş kanunu kapsamında SGK’ye başvuru yapılıp yapılmadığının, başvuru sonucu herhangi bir ödeme veya gelir bağlanıp bağlanmadığının sorulması, bağlanmadığının bildirilmesi durumunda SGK’ye başvurarak gelir bağlanması hususunda önel verilmesi şayet bağlanmış ise bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve ödenen diğer tazminatların ilgili SGK müdürlüğünden sorulması gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; … AŞ açısından verilen karara itiraz etmediklerini, kazanın meydana gelmesinde Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının kusurunun bulunduğunu, Küçükçekmece 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/612 (E)sayılı dosyasında yer alan kusur raporuyla anılan bakanlığın personelden sorumlu 1’inci bölge müdürünün kusurlu olduğunun sabit olduğunu, davalı … AŞ’nin sorumluluğunun poliçe miktarı ile sınırlı olduğunun, poliçe miktarının yetmediği durumda Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının sorumlu olması gerektiğini, manevi tazminat taleplerinin kabulünü istediklerini belirterek, davalı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına karşı açılan maddi ve manevi tazminat davalarının reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, destek …’ün, asıl işvereni Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, …. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve … Tic. Şti. adi ortaklığı, alt işvereni ise ….Tic. Şti. olan şirkette işçi olarak çalıştığı sırada trafik kazasında hayatını kaybetmesinden kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanunun 2’nci maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. Aynı Kanunun 2’nci maddesinin 7’nci fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 12/6’ncı maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur. 4857 sayılı İş Kanunun 2/7’nci maddesi ile işçilerin İş Kanunundan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları; 5510 sayılı Kanunun 12/6’ncı maddesi ile de Kurumun alacakları ve işçinin sosyal güvenlik hakkı daha geniş koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu “müteselsil sorumluluktur”. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte 4857 sayılı İş Kanununun 2’nci maddesinin 6’ncı fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler. Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları da bağlamaz. Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır.a)İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.c)İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır.d)İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır. Aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır.e)İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.f)Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi yada yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.) Somut olayda, davacıların desteği olduğu ileri sürülen …’ün, asıl işvereni Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, … San. ve Tic. Ltd. Şti. ve … Tic. Şti. adi ortaklığı, alt işvereni ise … Tic. Şti. olan şirkette işçi olarak çalıştığı sırada meydana gelen kazada hayatını kaybettiği belirtilmektedir.Kamu düzeniyle ilgili olan görev konusu, HMK’nin 115/1 ve 114/1-c maddeleri uyarınca Mahkemelerce yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ele alınması gerekir.İş mahkemeleri, 5521 sayılı Yasa ile kurulmuş olan istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan mülga 5521 İş Mahkemeleri Kanununun 1’inci maddesinde ve karar tarihinden sonra yürülüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5’inci maddesinde iş mahkemelerinin görevi düzenlenmiştir. 7036 Sayılı Yasa’nın 5. maddesine göre İş Mahkemeleri; “a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumu’nun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işlere bakar.” düzenlemesine göre görevlendirilmiştir.Gerek karar tarihinde yürürlükte bulunan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1’inci maddesi, gerekse hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5’inci maddesine göre işçi sayılan kişiler ile işveren arasındaki iş akdinden uyuşmazlıklara bakma görevi iş mahkemesine aittir. Davacıların desteği olduğu ileri sürülen … ile diğer davalı … AŞ arasında iş ilişkisinin bulunmaması görevi etkilemeyecektir. Bu itibarla uyuşmazlığın davalıların tümü için iş mahkemesinde görülmesi gerektiğinin anlaşılması karşısında, iş mahkemesinin görevli olması nedeniyle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek davalı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına karşı açılan davanın reddine, davalı … yönünden ise kabulüne karar verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Kararın kaldırılma gerekçesine göre davalı … AŞ vekili ile davacılar vekilinin dilekçesinde ileri sürdükleri diğer istinaf sebepleri bu aşamada inceleme dışı bırakılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacılar vekili ile davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/3. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf başvurusu için ödenen karar ve ilam harçlarının istek halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili ile davalı … AŞ vekilinin tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf talep edenler tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,7-İstinaf kanun yolu incelemesi sonunda verilen karara göre davalı … AŞ tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan teminat mektubunun, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 36/5’inci maddesi uyarınca davalı … AŞ’ye iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/11/2020