Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2728 E. 2021/1725 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2728
KARAR NO: 2021/1725
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI: 2015/1139 Esas – 2018/656 Karar
DAVANIN KONUSU: Araç Hasar Tazminatı (Kasko Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Banka ile …Tic. Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi – rehin sözleşmesi imzalandığını, … plakalı … marka … model aracın kaydına müvekkili lehine rehin şerhi işlendiğini ve aynı zamanda kredi borçlusu tarafından, söz konusu aracın davalı … nezdinde 18/02/2015 tarih ve … nolu kasko poliçesi ile sigorta ettirildiğini; kredi borçlusunun sözleşmenin gereklerini yerine getirmemesi nedeniyle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında kambiyo yoluyla icra takibi yapıldığını, araca yönelik yakalama ve muhafaza altına alma kararı verildiğini, işlemlerin devamı esnasında, aracın kaza sonucu hasara uğradığı, yediemin otoparkında kazalı ve trafikçe bağlanmış şekilde bulunduğunun tespit edildiğini; davalı … nezdinde hasar dosyası açıldığını; müvekkilinin “dain ve mürtehin” sıfatını haiz olması nedeniyle tazminatın müvekkiline ödenmesi gerektiğini, ancak davalı … tarafından tazminatın ödenmediğini iddia ederek, fazla ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla, Mahkemece tespit edilecek kasko sigorta teminat bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın, olay tarihini kapsayacak şekilde müvekkili nezdinde kasko poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, davacı tarafından müvekkili şirkete gönderilen 05/11/2015 tarihli e-mail ile sigortalı aracın otoparkta kazalı halde bağlanmış şekilde tespit edildiğinin öğrenildiğini ve müvekkilinin tazminat ödemesinin yapılmasının istenildiğini, ancak sigortalı araçtaki hasarın kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında gerçekleşen bir olay sonucunda oluştuğuna dair hiçbir bilgi ve belgenin bulunmadığını, sigortalı araçta hasara neden olan olayın, sigortalı tarafından müvekkili şirkete kasten doğru bir şekilde ihbar edilmediğinden, TTK’nın 1439/2. maddesi uyarınca müvekkili sigorta şirketinin, sigortalı ve dolayısıyla dain mürtehin bankaya tazminat ödeme borcunun bulunmadığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” Tüm dosya ve deliler birlikte değerlendirildiğinde açılan dava sigorta hasar tazminatı istemine ilişkindir. Dava konusu … plakalı aracın hasar görmüş vaziyette terk edilmiş bulunduğu , aracın trafik kaydına işlenen rehin şerhi sonucu davacını “dain ve mürtehin” olarak sigorta tazminat alacağını talep etmeye hakkı bulunduğu hususları nizasızdır! Uyuşmazlık konusu araçtaki hasarın ne şekilde oluştuğu poliçe teminat kapsamı içinde yer alıp alamayacağı ve ihbar yükümlülüğünü kasten ihlal edilip edilmediği hususlarıdır. Öncelikle hasar tespiti ve oluşan hasarın kasko sigorta poliçe teminatı kapsamında yer alıp almayacağı hususu incelenecek olursa kök ve ek bilirkişi raporuyla sabit olduğu üzere dosyadaki delillerle hasar tespitinin mümkün olmadığı, araç satılmış olduğundan keşfen inceleme yapılmasının da mümkün olmadığı, sürücünün ehliyetli olup olmadığı, alkollü olup olmadığı ve aracın kiralık olarak kullanılıp kullanılmadığı hususlarının tespitini mümkün olmadığı belirlenmiş olup sayılan tüm bu hususların kasko poliçe teminatı kapsamında gerçekleşen bir olay soncunda hasarın ödenip ödenmeyeceğini belirleyici rol oynadığı fakat aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp hasarlanmadığının veya kaza olup olmadığının bile tespitinin mümkün olmadığı aracın bilerek ve isteyerek dahi hasarlanmış olabileceği, hangi tarihte, nerede, nasıl ve kim tarafından aracın kullanıldığının belirli olmadığı dolayısıyla hasar tazminatı ödenebilmesi için gerekli ön şartların oluşmadığı ayrıca kaza tespit tutanağı dahi tutulmadan, sonradan herhangi bir bildirim yapılmadan aracın kasten terk edilip bırakılması ve araç için çalıntı ihbarının da bulunmaması aracın kasten hasarlı şekilde bırakıldığını ve ihbar yükümlülüğünün de kasten ihlal edildiğini göstermekte olup TTK 1439 md. Göre sigortacının tazminat ödeme borcu ortadan kalktığından davalının dava konusu hasar tazminatından sorumluluğu bulunamamakta olup açılan davanın anılan gerekçelerle reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı … AŞ. vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davacı … AŞ. vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava dilekçesindeki iddiaları tekrarlayarak özetle; Mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere, hasar gören dava konusu araç için müvekkilinin dain ve mürtehin sıfatıyla tazminat talep etme haklarının olduğunun tespit edildiğini, Mahkemece aldırılan bilirkişi raporlarında da bu hususun tespit edildiğini ve ödenmesi gereken hasar bedelinin 110.000,00 TL olarak belirlendiğini, ancak buna rağmen Mahkemece davanın reddine karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve uyuşmazlık; kasko poliçesi kapsamında araç hasar tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; dava dışı …Tic. Ltd. Şti. adına tescilli aracın olay tarihi itibariyle davalı … nezdinde kasko poliçesiyle sigortalı bulunduğu, sigorta poliçesinde davacı (dava konusunu devralan) … AŞ (dava konusunu devreden … Bankası)’nin dain mürtehin olduğunun belirtildiği, aracın kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı tarafından, dava dışı … Tic. Ltd. Şti. aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından 14/05/2015 tarihinde 400.000,00 TL asıl alacak miktarlı icra takibinin yapıldığı ve takibin kesinleştiği; aracın hasarlı bir şekilde yediemin otoparkında bulunduğu, davacı tarafça, dava öncesinde davalı …’ne durumun bildirildiği ve tazminat talep edildiği, hasar dosyasının açıldığı ancak tazminat ödemesinin yapılmadığı, bunun üzerine işbu davada, davacı tarafça, dain mürtehin sıfatıyla tazminat talep edildiği ve Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde ve gerekçeyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/06/2020 tarih, 2019/1760 Esas – 2020/3242 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “TTK’nun 1456/1. maddesinde “Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder” düzenlemesine; 1456/2. maddesinde ise “Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 879. maddesi uyarınca, sigorta tazminatının öncelikle rehin hakkı sahibine verilmesi veya açık muvafakatının alınması gereklidir. Böyle bir durumda, sigortalı durumda olan rehin hakkı sahibi olduğundan sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkının da öncelikle ona ait olması gerekir ve sigorta ettiren, ancak sigortalı malın dain ve mürtehini olan ve lehine sigorta edilenin açık muvafakatını almak suretiyle sigortadan, şayet kendi menfaati de zedelendiği takdirde, tazminat istemek hakkına sahip olur.” Yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve Yargıtay kararı doğrultusunda somut uyuşmazlığa bakıldığında; davacı dain mürtehin hakkına sahip olduğundan, davalı …’nden araç hasar tazminatını talep etmeye hakkı bulunmaktadır. İlk Derece Mahkemesince bu doğrultuda yapılan araştırma ve incelemeye istinaden aldırılan 19/10/2016 tarihli bilirkişi raporu ile 23/03/2018 tarihli bilirkişi ek raporunda; hasar durumu incelendiğinde, aracın trafikte hareket halinde olduğu sırada meydana gelen çarpışma sonucu hasar görmüş olduğu, dain mürtehin sıfatı devam eden davacının, doğrudan davalı …’nden sigorta tazminatı talep etme hakkının bulunduğu, TTK ve yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca davalı …’nin, somut deliller ile meydana gelen hasarın poliçe genel ve özel şartları kapsamında kalmadığını ispatla mükellef olduğu, Sigorta Şirketi’nin, mevcut deliller ile meydana gelen rizikonun teminat dışı kaldığını ispat edemediği, aracın kazadan önceki piyasa değerinin 310.000,00 TL olmasına karşılık hasarlı olarak değerinin 200.000,00 (icra dosyasında taşıtın açık arttırma şartnamesinde değerinin 200.000,00 TL olarak takdir edilmesi ve aracın 09/12/2015 tarihinde … tarafından satın alınmış olması) olması nedeniyle, davacının talep edebileceği hasar bedelinin 110.000,00 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmüştür. Davalı taraf her ne kadar davacının tazminat talebinin poliçe teminatı kapsamı dışında olduğunu iddia etmişse de, HMK’nın 190/1. maddesi gereğince bu iddiasını ispatlayamamıştır. Bu durumda, davacı vekilinin istinaf başvurusundaki itirazların kabul edilerek ve davacı vekilinin 20/04/2018 tarihli ıslah dilekçesi de dikkate alınarak, 110.000,00 TL araç hasar bedelinin, dava tarihi olan 27/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davanın kabulü ile, 110.000,00 TL’nin dava tarihi olan 27/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 7.514,10 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça yatırılan 1.878,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.635,32 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 3-Davacı tarafça yatırılan 170,78 TL peşin harç, 27,70 başvurma harç ile 1.708,00 ıslah harcı olmak üzere toplam 1.906,48 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemizce kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 14.400,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 1.627,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, B-İstinaf İncelemesi Bakımından: 1-Davacı harç yatırmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına, 2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 31,50 TL posta ve tebligat giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16/11/2021