Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2725 E. 2021/1494 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2725
KARAR NO: 2021/1494
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/04/2018
NUMARASI: 2014/561 Esas – 2018/428 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; TBK’nın 53 ve 56. maddeleri kapsamında yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu kazanın meydana gelişinde İstanbul Anadolu 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/399 Esas ve 2014/9 karar sayılı kesinleşmiş mahkumiyet kararı içeriği ile ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin 14/11/2016 tarihli kusur raporuna göre davalı …’nin %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, davacının kusursuz olduğu, kaza neticesinde ATK 3. Ihtisas Dairesi’nin 08/06/2015 tarihli raporuna göre; davacının geçici işgöremezlik süresinin dört ay, sürekli iş göremezlik oranının %11 olduğu, hükme esas almaya elverişli, denetime uygun ve bilimsel yöntemlere göre hazırlanmış teknik açıdan yeterli 08/12/2017 tarihli ek bilirkişi raporuna göre 47.754,49-TL sürekli iş göremezlik zararının bulunduğu, davalı …’nin haksız fiil faili, … A.Ş’nin işleten ve davalı … Sİgorta’nın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı sıfatıyla bu zarardan müteselsilen sorumlu oldukları mahkememizce sabit görülmekle, davacının maddi tazminat talebinin 24/05/2017 harçlandırma tarihli ıslah dilekçesinde talep edilen miktar yönünden kısmen kabulü ile; 47.754,49 TL maddi tazminatın davalılar … ve … A.Ş yönünden kaza tarihi olan 07/07/2011 tarihinden; davalı … Sigorta A.Ş. Yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalılardan mütesesilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Dava konusu kazanın meydana gelişinde davalı …’nin kusurunun kasıt derecesinde olması, davacının yaralanmasının mahiyeti, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı ilkesi göz önünde bulundurularak, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve … A.Ş yönünden kaza tarihi olan 07/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … vekili ile davalı … AŞ. vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; işbu davaya dayanak olarak gösterilen İstanbul Anadolu 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/399 Esas – 2014/9 Karar sayılı kararını kabul etmediklerini, hiçbir araştırma yapılmadan ceza davasının açıldığını, müvekkili lehine, gerek savcılık gerekse mahkeme tarafından hiçbir şeyin düşünülmediğini ve araştırılmadığını, bu nedenle ceza davası kararının yok hükmünde sayılması gerektiğini, bu nedenle işbu davanın dayanağının da kalmadığını, müvekkilinin tek kusurunun yanlış yola girmesi olduğunu, davacı tarafın kendi kusuru ile oluşan ve de 4 ay içerisinde iyileşeceği ve eser kalmayacağı ifade edilen yaralanması nedeniyle, kendisine tazminat ödenmesinin kabul edilemeyeceğini, kararın hak, hukuk, adalet ve de hakkaniyete aykırı olduğunu belirtmiştir. Davalı … AŞ. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zamanaşımı ve görev itirazlarının Mahkemece değerlendirilmediğini, olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 60. maddesine göre; davanın bir yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra davanın açıldığını, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davalı …’nin %100 kusurlu olmasının müvekkili şirkete yükletilemeyeceğini, dava konusu kaza için, tehlike sorumluluğunun söz konusu olamayacağını, müvekkili şirketin, üzerine düşen tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini ve hiçbir kusurunun bulunmadığını; kazanın meydana gelmesinin asıl sebebinin, davacının dikkatsizliği olduğunu, diğer davalı …’nin kusurunun bulunmadığını, olayda kaçınılmazlık durumunun mevcut olduğunu; davacının, %11 olarak belirlenen maluliyet oranı ve bu oranın tazminata etkisinin hatalı olarak değerlendirildiğini, raporda, davacının 4 aylık süre içinde iyileşebileceğinin belirtilmesine rağmen sanki sürekli sakatlık hali mevcutmuş gibi tazminat hesaplandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının 60 yaşına kadar aktif çalışmasına göre hesaplama yapıldığını, oysa ki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer mevzuatta, polis memurlarının zorunlu emeklilik yaş haddi sonunun 55 olarak kabul edildiğini, 55 yaşından sonra çalışmak istese de, çalışmasının mümkün olmadığını, bu nedenle tazminatın fazla hesaplandığını; İstanbul Anadolu 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/01/2014 tarih ve 2011/399 Esas – 2014/9 Karar sayılı kararının, işbu davanın esasına delil teşkil edemeyeceğini, hükmedilen manevi tazminatın, Yargıtayın yerleşik içtihatlarında belirlenen kriterlere uygun olmadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; davalı … Sigorta AŞ.’nin ZMS sigortacısı, davalı … AŞ.’nin işleteni ve davalı …’nin sürücüsü olduğu beton mikseri niteliğindeki … plakalı kamyonun, 07/07/2011 tarihinde geçişin yasak olduğu saatte Boğaz Köprüsü yoluna girdiği, trafik denetlemede görevli davacı ve arkadaşları tarafından kendisine müdahale edildiği ve köprü gişelerine kadar birlikte gelindiği, bu esnada davacının, gerekli yasal işlemleri yapmak için aracın kapı basamağına çıktığı, davalı sürücüden belgeleri istediği ancak davalı sürücünün aracını sürerek kaçması nedeniyle davacının araçtan düşerek yaralandığı; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 10/05/2016 tarih ve 2015/31484 Esas ile 2016/11719 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilen İstanbul Anadolu 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/01/2014 tarih ve 2011/399 Esas ile 2014/9 Karar sayılı kararıyla, davalı sürücü …’nin, görevi yaptırmamak için direnme ve görevli polis memurunu olası kasıt ile nitelikli şekilde yaralamak suçlarından mahkumiyetine karar verildiği ve olayın oluşuna ilişkin maddi vakaların bu şekilde kesinleştiği kanısına varılmıştır. Somut uyuşmazlıkta, davalılar arasında zorunlu mali mesuliyet sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle mutlak ticari bir dava söz konusu olup, asliye ticaret mahkemesi görev alanı içinde bulunmaktadır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2017 gün ve 2016/15755-2017/8206 sayılı kararı). Bu nedenle davalı … AŞ. vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazında isabet bulunmamaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; davaya konu trafik kazası 07/07/2011 tarihinde gerçekleştiğine göre davacının yaralanması nedeniyle ceza dava zamanaşımı süresi 5237 Sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre 8 yıldır. İşbu dava ise 10/03/2014 tarihinde, bir başka deyişle 8 yıllık ceza dava zamanaşımı süresi içerisinde açılmıştır. Bu nedenle davalı … AŞ. vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazında da isabet bulunmamaktadır. Mahkemece karara dayanak yapılan ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 14/11/2016 tarihli raporunda; meydana gelen olayda davalı sürücü …’nin %100 oranında kusurlu, davacı …’nun kusursuz olduğu mütalaa edilmiştir. Yine Mahkemece karara dayanak yapılan ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 08/06/2015 tarihli raporunda; olay nedeniyle davacının %11.0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği mütalaa edilmiştir. ATK’nın kusur ve maluliyet raporları dikkate alınarak düzenlenen ve Mahkemece karara dayanak yapılan 08/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda ise; davacının, talep edebileceği güç kaybı tazminatı tutarının 47.754,44 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosyadaki bilgi ve belgelere uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanısına varıldığından, davalılar vekillerinin bu yönlere ilişkin istinaf iddia ve itirazları yerinde görülmemiştir. Kazanın meydana geliş şekli, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Mahkemece davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının, TBK’nın 56. maddesinde düzenlenen manevi tazminat müessesesinin amacı ve hakkaniyet ilkesine uygun ve makul olduğu kanısına varılmıştır. Dolayısıyla, davalılar vekillerinin bu yöne ilişkin iddia ve itirazları da yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekili ile davalı … AŞ. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 5.311,40 TL harçtan, peşin alınan 1.330,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.981,40 TL harcın davalılar … ile davalı … AŞ.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 3-Davalılar … ile … AŞ.’nin istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.19/10/2021