Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2708
KARAR NO: 2021/1938
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2018
NUMARASI: 2016/219 Esas – 2018/114 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi ile 818 sayılı BK’nın 45 (TBK’nın 53/3). maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “1-Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı yönünden davasının tam kabulü ile fazlaya ilişkin faiz türü açısından taleplerinin reddine; a) 152.193,82 TL destekten yoksun kalma tazminatının 02/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı …’e verilmesine, b) 12.500,26 TL destekten yoksun kalma tazminatının 02/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı …’e verilmesine, c) 35.305,91 TL destekten yoksun kalma tazminatının 02/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı …’e verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 26/04/2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değiştirilen 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinde ve ZMSS Genel Şartları’nın A.6.b maddesinde “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri”nin ZMSS teminatı dışında bırakıldığını, bu nedenle davacıların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, olayda alacaklı – borçlu sıfatlarının birleştiğini, müteveffa …’ün emniyet kemeri takmaması nedeniyle olayda müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, müteveffanın eşi …’ün yeniden evlenme ihtimalinin, kaza tarihindeki yaşı dikkate alınarak hesaplanması gerektiğini, bilirkişi raporunda, davacı …’ün 37 yaşında olması ve 18 yaşından küçük iki çocuğunun bulunması sebebiyle, yeniden evlenme ihtimalinin bulunmadığı yönünde bulunan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, davacı …’ün kaza tarihi itibariyle 31 yaşında olduğunu ve AYİM Tablosu’na göre %17 oranında yeniden evlenme ihtimalinin bulunduğunu, 18 yaşından küçük iki kızı bulunduğundan, bu orana %10 indirim uygulandığı takdirde yeniden evlenme ihtimali oranının %7 olacağını, bu nedenle, bu oranda tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 27/04/2011 tarihinde, davacıların desteği (davacı …’ün eşi ve diğer davacıların babaları) …’ün sevk ve idaresindeki ZMSS poliçesi bulunmayan … plakalı aracın tek taraflı kaza yapması neticesinde, davacıların desteği …’ün vefat ettiği; kazanın meydana gelmesinde davacıların desteği sürücünün tam kusurlu olduğu; işbu davada, davacılar tarafından, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulduğu ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Davacının talebine dayanak olan kaza, 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesindeki değişiklik tarihinden önce, 27/04/2011’de meydana gelmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6267 (E)-2020/6402(K) sayılı 03/11/2020 tarihli kararında ve benzer nitelikteki kararlarında da ifade edildiği üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse, 818 sayılı BK’nın 45 (6098 sayılı TBK’nın 53). maddesine dayanarak uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. 818 sayılı BK’nın 45 (TBK’nın 53/3). maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E.-411 K. sayılı ilamı). Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacının üçüncü kişi konumunda olduğu talep edilen tazminatın miras hukukundan ayrı olduğu mahkemenin kabulünde olduğu gibi, sürücünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanun’da ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmaktadır. Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Davacının talebi, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacının, ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak, sürücü desteğin tam kusurlu olması, onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nın 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca). Bu durumda, desteğin kusuru ve müterafik kusuru 3. kişi konumundaki davacılara yansıtılamayacağına ve davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etmeye hakları bulunduğuna göre, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin iddia ve itirazları kabule şayan değildir. Her ne kadar, karara dayanak yapılan 01/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda; rapor tarihi itibariyle AYİM Tablosu’na göre davacının …’ün evlenme ihtimali oranı, hatalı bir şekilde kaza tarihi yerine, rapor tarihi dikkate alınarak hesaplanmış ve davalı tarafça buna itiraz edilmiş ise de; kaza tarihi dikkate alındığında davacı …’ün yeniden evlenme ihtimali oranı %7 (Kaza tarihinde 31 yaşında olması nedeniyle çocuksuz dul kadın evlenme ihtimalinin %17’den, 18 yaşından küçük iki çocuk sahibi olması nedeniyle %5’erden olmak üzere toplamda %10 indirim yapılması sonucunda) olmaktadır. Bir başka deyişle %7 evlenme ihtimali oranında, davacı …’ün destekten yoksun kalma zararından indirim yapılması gerekmektedir. Mahkemece karara dayanak yapılan bilirkişi raporunda davacı …’ün destekten yoksun kalma zararı 244.523,10 TL olarak tespit edilmiştir. Bu miktar üzerinden, %7 oranında indirim yapıldığında ise zararı, 209.633,00 TL olmaktadır. Oysa ki Mahkemece, davalı Güvence Hesabı’nın sorumlu olduğu kaza tarihindeki poliçe azami teminat limiti dikkate alınarak, davacı … için 152.193,82 TL destekten yoksun kalma zararına hükmedilmiştir. Bu nedenle, davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı da kabul edilmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 13.661,93 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 3.415,48 TL karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye 10.246,45 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye verilmesine, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacılar … ve … haklarında verilen hükümler yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin; davacı … hakkında verilen hüküm yönünden, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.15/12/2021