Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2658 E. 2021/1936 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2658
KARAR NO: 2021/1936
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/09/2017
NUMARASI: 2015/1161 Esas – 2017/646 Karar
DAVANIN KONUSU: Araç Hasar Tazminatı (Kasko Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan dain mürtehin kapsamında araç hasar tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “1-Davanın asıl alacak yönünden kısmen kabulü, faiz talebi yönünden kısmen kabulü ile; 2-19.962,97 TL asıl alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Yasanın 2/2.maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 3-Faizin başlangıcına ve kasko bedelinin tamamının istenmesine ilişkin fazla talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu olayda, tazminat ödeme koşulları oluşmadığını, Kasko Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın devrine engel teşkil eden kısıtlamaların bulunmadığına ilişkin belgelerin ibrazının, tazminat ödemesinin ön şartı olarak öngörüldüğünü, çalındığı iddia olunan aracın üzerinde başka hacizler bulunduğunu, bu hacizlerin kaldırıldığına dair belgelerin davacı tarafça ibraz edilmesi gerektiğini; dava, HMK’nın 109. maddesine göre kısmi dava olarak açıldığından, ıslah edilen miktarın 2 yıllık zamanaşımına uğradığını, ıslah edilen miktarın zamanaşımından reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, dava dışı … adına tescilli aracın olay tarihi itibariyle davalı Sigorta Şirketi nezdinde kasko poliçesiyle sigortalı bulunduğu, sigorta poliçesinde temlik eden … AŞ’nin dain mürtehin olduğunun belirtildiği, aracın kredi borcunun ödenmemesi üzerine temlik veren davacı tarafından, dava dışı … aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibinin yapıldığı ve takibin kesinleştiği, aracın çalındığının ortaya çıktığı ve kasko poliçesi kapsamında çalıntı hasar dosyasının açıldığı, davacı tarafça başvuru yapılmasına rağmen, davalı Sigorta Şirketi tarafından davacıya ödeme yapılmadığı, işbu davada dain mürtehin sıfatıyla temlik veren davacı tarafından araç hasar tazminatı talep edildiği ve Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/06/2020 tarih, 2019/1760 Esas – 2020/3242 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “TTK’nın 1456/1. maddesinde “Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder” düzenlemesine; 1456/2. maddesinde ise “Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 879. maddesi uyarınca, sigorta tazminatının öncelikle rehin hakkı sahibine verilmesi veya açık muvafakatının alınması gereklidir. Böyle bir durumda, sigortalı durumda olan rehin hakkı sahibi olduğundan sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkının da öncelikle ona ait olması gerekir ve sigorta ettiren, ancak sigortalı malın dain ve mürtehini olan ve lehine sigorta edilenin açık muvafakatını almak suretiyle sigortadan, şayet kendi menfaati de zedelendiği takdirde, tazminat istemek hakkına sahip olur.” Somut uyuşmazlıkta, alacağı davacıya temlik eden temlik eden … AŞ dain mürtehin hakkına sahip olduğundan, davalı Sigorta Şirketi’nden araç hasar tazminatını talep etmeye hakkı bulunmaktadır. Bu itibarla, davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı yerinde değildir. İlk Derece Mahkemesince bu doğrultuda yapılan araştırma ve incelemeye istinaden aldırılan 08/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu sigortalı aracın hasarsız piyasa rayiç değerinin 32.000,00 TL olduğu, kredi sözleşmesine göre; 25/08/2014 tarihi itibariyle davacının talep edebileceği asıl alacağın 19.962,97 TL olduğu; banka alacağının, rehin şerhinden kaynaklandığı ve aracın bulunması halinde satışından elde edilecek gelirden öncelikli talep etme hakkını doğuran rüçhanlı bir hak olduğu ve davalı Sigorta Şirketi’nin, davacının alacağını ödemesi gerektiği mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmüştür. HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay ilke kararlarında açıklandığı üzere, davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabilir. Öte yandan alacaklı taraftan, alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabilir. Diğer bir deyişle, alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmektedir. Belirsiz alacak davasının zamanaşımına etkisi, alacağın tamamı bakımından dava açılmakla kesilmesi şeklinde cereyan eder. Somut uyuşmazlıkta; davacı taraf (alacağı devreden … AŞ) dava dilekçesinde; açık bir şekilde davasını, belirsiz alacak davası olarak açtığını belirttiğine göre, davalı vekilinin artırılan miktara yönelik zamanaşımı itirazında da isabet bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 1.363,67 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 340,92 TL’nin mahsup edilerek bakiye 1.022,75 TL karar ve ilam harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.15/12/2021