Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2587 E. 2021/1740 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2587
KARAR NO: 2021/1740
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2018
NUMARASI: 2015/1118 (E) 2018/514 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ: 23/11/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların desteği …’ın yolcu olarak bulunduğu, dava dışı …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … plakalı aracın 29/10/2015 tarihinde çarpışması neticesinde adı geçen desteğin hayatını kaybettiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … için 1.000,00 TL ve … için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte … plaka sayılı aracın sigortacısı olduğunu iddia ettiği davalı sigorta şirketinden tahsilini talep etmiştir. … plakalı aracın trafik sigortasının bulunmadığının anlaşılması üzerine davacı vekili tarafından HMK 124 md. uyarınca taraf değişikliği talebinde bulunulmuş, mahkemece taraf değişikliği talebinin kabulü ile …’na karşı davaya devam edilmiştir. Davacılar vekili 22/02/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı … için talebini 46.025,97 TL’ye, … için 38.504,22 TL’ye arttırmıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava öncesinde müvekkili kuruma başvuru yapılmamış olduğundan, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, hatır taşımasının ve müterafik kusurun varlığı halinde hesaplanacak tazminattan indirime gidilmesi gerektiğini ayrıca müteveffanın yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç sürücüsünün ehliyetsiz olduğunun anlaşıldığını, müvekkili aleyhine karar verilmesi halinde hesaplanacak tazminattan %40 dan az olmamak üzere müterafik kusur indirimi yapılmasını gerektiğini, …’nın sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davanın dava dilekçesi ve ıslah dilekçesine göre kabulü ile, davacı … için 46.025,97 TL, davacı … için 38.504,22 TL olmak üzere toplam 84.530,19 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacılar tarafından dava öncesinde müvekkili kuruma başvuru yapılmadığından başvuru şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, kusur raporunu düzenleyen bilirkişinin Yargıtay içtihatlarında aranan niteliklere haiz olmadığını, ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur yönünden rapor alınmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, destekten yoksun kalma zararının hesaplanmasında, TRH-2010 tablosunun kullanılması ve uygulanacak teknik faizin 1,8 olması gerektiğini, davacıların destek payının hatalı hesaplandığını, hatır taşıması nedeniyle yerel mahkemece cüzi oranda indirim yapıldığını, araç sürücüsünün hem ehliyetinin bulunmaması hem de alkollü olması nedeniyle en az %40 müterafik kusur inidirimi yapılması gerekirken cüzi oranda müterafik kusur indirimi yapıldığını, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilmesi gerekirken yerel mahkemece bu hususta hiçbir araştırma yapılmadığını, dava dilekçesinde, talep edilen tazminata faiz talep edilmediğini bu nedenle, davacı taraf lehine faize hükmedilemeyeceğini, aksi kanaat oluşması halinde, dava dilekçesinin kendilerine 15.05.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, faiz başlangıç tarihinin ancak davanın taraflarına bildirildiği tarih olabileceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, davacıların desteği …’ın yolcu olarak bulunduğu ZMMS poliçesi bulunmayan … plakalı aracın 29/10/2015 tarihinde, … plakalı araca çarpması sonucu gerçekleşen trafik kazasında vefat etmesi nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İşbu dava 23/11/2015 tarihinde açılmış, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde, davacı tarafın dava öncesinde sigorta şirketine (…’na) başvuru zorunluluğu ise davanın açılmasından sonra 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Bu durumda, davacı tarafın, dava öncesinde davalı …’na başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi gereği, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Aynı yasanın 88. maddesi gereği de, bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Yine 6098 sayılı TBK’nın 61 ve 62. maddeleri ile müteselsil sorumluluk esaslarına göre; birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 6098 sayılı TBK’nın 162 ve 163. maddelerine göre, borcun tamamından sorumludur. Aynı kanunun 167. maddesi uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur. Somut olayda kusura yönelik olarak davacıların desteğinin yolcu olup kusursuz olmasına, kusur durumunun iç ilişkide gözetilecek olmasına göre davalı … vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin son dönem kararlarına göre bakiye yaşam süresi TRH 2010 yaşama tablosu üzerinden belirlenmesi gerekirken davalının lehine olacak şekilde PMF yaşam tablosu üzerinden belirlenmiş olmasına yönelik istinafta hukuki yarar bulunmamaktadır. 2918 sayılı KTK’nin 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiş olmakla bedensel zarar tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanarak yapılması gerektiğine ilişkin davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yargıtay ilke kararlarına göre vefat ettiği tarihte bekar olan desteğin ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı ve ayrıca gelirinin bir kısmını ana ve babasına da ayıracağı varsayılarak hesaplama yapılması gerektiği, bu şartlarda çocuğun gelir elde etmesi ile birlikte, evleninceye kadar gelirinin yarısını kendisine ayıracağı, yarısını da ana ve babası ile paylaşacağı, evlenmesi ile birlikte pay esasına göre iki pay desteğe, iki pay eşine, birer payın ana ve babaya verileceği, desteğin ileriki yıllarda evlenmesi ile birlikte bir süre sonra ilk çocuğu ve yine bir süre sonra ikinci çocuğu olacağı, çocukların olacağı süreler içinde desteğe iki pay, eşe iki pay, çocuklara birer pay ayrılacak olup ana ve babaya da birer pay verileceği, bu durumda ana ve babanın paylarının 1/8 olacağı, anne babadan birinin vefat ederek destekten çıkması halinde onun payının diğerine ekleneceği ve bu şekilde farazi olarak hesaplama yapılmasının hayatın olağan akışına uygun düşeceği kabul edilmektedir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu, davacıların destek paylarının belirlenmesi bakımından yukarıda açıklanan Yargıtay ilke kararlarına herhangi bir aykırılık içermemektedir. Somut olayda yerel mahkeme tarafından tazminat miktarından hatır taşıması indirimi yapılmış ise de destek ile desteğin yolcu olarak bulunduğu aracın sürücüsü arkadaş olup olay tarihinde kaza yapan araçta hatır için taşındığının davalı tarafça ispatlanamadığı ancak davacılar tarafından kararın istinaf edilmeyerek hatır indirimine yönelik hükmün davacılar bakımından kesinleştiği anlaşılmakla davalı vekilinin hatır taşıması nedeniyle cüz’i indirim yapıldığı yönündeki istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamından davacılar desteğinin içinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç sürücüsü …’nun sürücü belgesinin olmadığı ve soruşturma dosyası içeriğine göre de kanında 151 mg/ etanol bulunduğu anlaşıldığından, Yargıtay 17. HD’nin uygulamaları ve yerleşik içtihatlar gereğince bir olayda birden fazla müterafik kusur durumu bulunsa dahi (ehliyetsiz ve alkollü sürücünün aracına binmek vs) her bir müterafik kusur durumu için ayrı ayrı indirim yapılamayacağı gibi, müterafik kusur indirim oranı %20’yi de geçemeyecektir.Mahkemece, hatır taşıması sebebi ile ne oranda, müterafik kusur sebebi ile ne oranda indirim yapıldığı anlaşılmaksızın sürücü belgesiz ve alkollü sürücünün aracında davacının hatır için taşındığı kabul edilerek toplam % 25 oranında indirim yapılması doğru değil ise de sonuç olarak müterafik kusur nedeniyle gereken % 20 indirimin yapıldığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir. Davacılar tarafından dava dilekçesinde, dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edildiği anlaşılmakla, mahkemece dava tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 5.774,26 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.444,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.330,26 TL karar ve ilam harcının davalı …ndan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı …’nın istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.23/11/2021