Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2586 E. 2021/585 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2586
KARAR NO: 2021/585
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2018
NUMARASI: 2014/363Esas – 2018/303 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 53/3. ve 56/2. maddeleri kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı … yönünden davanın ıslah sonrası kısmen kabulü ile 440.447,57 TL maddi tazminat ile 60.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan olay tarihi olan 03.07.2014 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, maddi tazminatın 162.424,24 TL’lik kısmı yönünden davalı … şirketinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna, davacı … yönünden kısmen kabulü ile 153.177,24 TL maddi tazminat ile 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan olay tarihi olan 03.07.2014 tarihinden itibaren (maddi tazminatın 56.479,34 TL’lik kısmından davalı … ile birlikte) avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacı … yönünden kısmen kabulü ile 133.320,57 TL maddi tazminat ile 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan olay tarihi olan 03.07.2014 tarihinden itibaren (maddi tazminatın 49.096,42 TL’lik kısmından davalı … ile birlikte) avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacılar …, …, … ve … yönünden kısmen kabulü ile her biri için ayrı ayrı 10.000,00’er TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan olay tarihi olan 03.07.2014 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacılar … ve … yönünden kısmen kabulü ile her biri için ayrı ayrı 20.000,00’şer TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan olay tarihi olan 03.07.2014 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu olayın, trafik-iş kazası olması nedeniyle 5510 sayılı Kanunun 21. maddesi gereğince, iş kazası sonucu ölümlerde bağlanan gelirlerin rücuya tabi olduğunu ve 6098 sayılı TBK’nın 55. maddesi gereğince de tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini; Yerel Mahkemece, davacılara rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmadığını, kusur yönünden yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, müteveffanın bulunduğu araç sürücüsüne kusur izafe edilmemesinin hatalı olduğunu, gerek ceza dosyası içindeki veriler gerekse de itirazlarının gözetilerek Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden veya İTÜ vs gibi üniversitelerden oluşturulacak bir heyetle kusur incelemesi yapılması gerektiğini; tazminat hesaplamasına esas alınan gelirin tamamen varsayıma dayalı olduğunu, avukat olan müteveffanın gelirinin, somut verilerle ortaya konması ve gerçek kazanç tutarının dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, bu nedenle müteveffanın somut gelirinin ispatı için, özellikle yıllık gelir beyannameleri, serbest meslek makbuzları ve gelir-gideri gösterir muhasebe kayıtlarının celp edilmesi gerektiğini, kredi kartı harcamalarının, tek başına kişinin gelirini ispat eden bir olgu olmadığını, harcamaların niteliğinin belirsiz olduğu gibi ödemelere ilişkin paranın kaynağının da belli olmadığını, üstelik bilirkişi raporunda da yer verildiği üzere, kredi kartı harcamalarında dava masraflarının da yer aldığını, dolayısıyla ödenen kredi kartı borcunun vekalet ücretini değil, yargılama masrafını da içerdiğini, bu yönüyle Yerel Mahkemece hükme esas alınan hesap raporunun kabulünün mümkün olmadığını; daha üst düzeyde gelir ispat edilmediğinden, asgari ücret veya avukatlara ilişkin asgari ücret dikkate alınarak hesaplamanın yapılması gerektiğini, diğer yandan destek paylarının hatalı alındığını, Yargıtay kararlarına göre davacı olsun-olmasın tüm hak sahiplerinin dikkate alınarak tazminat hesaplaması yapılması gerektiğini, nitekim hükme esas alınan bilirkişi raporunda müteveffanın anne ve babasının hayatta olduğu ve her ikisinin de 12 yıl destek alacağının belirlendiğini, bu yöndeki itirazlarının dikkate alınmaksızın tüm poliçe limitinin davacılara ayrılması şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirtmiştir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, 18/08/2014 tarihinde, davalı … Şirketinin ZMS sigortacısı, davalı … Ticaret Limited Şirketi’nin işleteni ve davalı …’un sürücüsü olduğu … plakalı araç ile bir kısım davacıların desteği (davacılar … ile …’nın oğlu, davacı …’nın eşi, davacılar … ile …’nın babaları, diğer davacıların kardeşi) …’nın sürücüsü olduğu … plakalı aracın kaza yapması neticesinde, davacıların desteği …’nın vefat ettiği; işbu davada davacılar …, … ve …’nın destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat, diğer davacıların ise manevi tazminat talebinde bulundukları, Mahkemece yapılan yargılama neticesinde yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince karara dayanak yapılan 09/10/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; müteveffanın bulunduğu yerin emniyet şeridi olduğu; zorunlu hallerde emniyet şeridinde araçların duraklama yapmasının mümkün olduğu, müteveffanın aracın arkasında olduğu, davalı sürücünün emniyet şeridinde seyir etmesinin yasak olduğu; emniyet şeridinde bulunan müteveffaya çarpan davalı sürücünün, kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu ve müteveffanın kusurunun bulunmadığı; kaza tarihinde ZMSS poliçesi limitinin 268.000,00 TL olduğu, davalı … yönünden bu limit kapsamında sınırlı sorumluluk bulunmasına göre, hesaplanan zararın limite oranlanması sonucu davacılara limitten isabet eden miktarların; davacı (eş) … için 162.424,24 TL, davacı (çocuk) … için 56.479,34 TL, davacı (çocuk) … için 49.096,42 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, kusur yönünden, trafik kazası tespit tutanağı, ceza mahkemesince alınan raporlar, ceza mahkemesince kabul edilen oluşa ve işbu dosyadaki diğer raporlarla uyumlu olduğu; tazminat hesaplamasının, avukat olan müteveffanın gerçek gelirinin tespiti bakımından Mahkemece yeterli derecede araştırılan dosyadaki bilgi ve belgelere uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanısına varıldığından, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf iddia ve itirazları yerinde görülmemiştir. SGK tarafından dosyaya gönderilen 05/12/2017 tarihli yazıda müteveffa sigortalı …’nın hak sahibi eşi ve çocuklarına 01/12/2014 tarihi itibarıyla Bağkur kapsamında ölüm aylığı bağlandığı belirtilmiştir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 28/05/2019 tarih ve 2017/2998 Esas – 2019/4882 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere 5510 sayılı Kanunun 39. maddesi kapsamında Kurum’un rücu hakkının doğması için gerekli olan kasıt unsurunun davaya konu trafik kazasında bulunmadığı belirgin olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davalı vekilinin, müteveffanın sağ olan anne ve babasına, poliçe limitinden pay ayrılmaması yönündeki itirazına gelince, işbu davada müteveffanın babası … ile annesi …’nın manevi tazminat davasının davacıları olduğu, tüm davacıların tek vekil ile temsil edildiği, destekten yoksun kalma tazminatı talep etmeye hakları olduğunu bilmelerine rağmen, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmadıkları, bir başka deyişle, tüm poliçe limitinin, destekten yoksun kalma zararları bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere poliçe limitinin çok üzerinde olan müteveffanın eşi … ile çocukları … ve …’ya verilmesine rıza gösterdikleri kanısına varıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı da yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 18.307,08‬ TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 4.577,00 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 13.730,08 TL karar ve ilam harcının davalı …’nden tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalı …’nin istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, davacı …’nın maddi tazminat davası yönünden HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık; diğer yönlerden HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/04/2021