Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2583 E. 2021/1280 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2583
KARAR NO: 2021/1280
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/06/2017
NUMARASI: 2015/485 (E) 2017/516 (K)
DAVANIN KONUSU: Kasko sigortacısı davacının sigortalıya ödediği tazminatın, zarar sorumlusu işletenden rücuen tahsili istemiyle yapılan icra takibine itirazın iptali
KARAR TARİHİ: 28/09/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, Kasko sigortacısı davacının sigortalıya ödediği tazminatın, zarar sorumlusu işletenden rücuen tahsili istemiyle yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulüne, davalının Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … (E) sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 147.500,00 TL asıl alacak, 10.836,21 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 158.336,21 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın varlığının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden davacının tazminat talebinin reddine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili 16/10/2017 tarihinde sunduğu dilekçesinde özetle; daha önce dava dosyasına sundukları Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin 2014/12287 E- 2016/10182 (K) sayılı kararında belirtildiği gibi bir aylığına kiralanan araç üzerinde davalının işleten sıfatının son bulduğunu, dava konusu aracın bir ay süre ile kiralandığına ilişkin faturanın dosyada bulunduğunu, kazanın kira dönemi içinde meydana geldiğini, kaza anında aracın dava dışı …’ın fiili hakimiyetinde bulunduğunu, müvekkili davalının araç kirala,ma işi yaptığını; 23/10/2017 tarihinde sunduğu dilekçe de ise benzer anlatımlara yer vererek Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin bir ay süreli araç kiralama hususunun ispatlanması durumunda araç kiralama şirketinin işleten sıfatının son bulacağını, kısacası araç kiralama şirketinin kurtuluş beyyinesi ile sorumluluğunun sona ereceğinin hüküm altına alındığını, kazaya karışan aracı müvekkilinden kiralayan kiracı …’ın aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işleten konumunda bulunduğunu, asıl dikkat edilmesi gereken konunun aracın kiracının fiili hakimiyetinde olup olmadığı ve uzun süreli kiralanıp kiralanmadığı hususları olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununu (KTK) hükümlerine göre, trafik sicil kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işleten sıfatının 3’üncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Nitekim aynı Kanunun 3’üncü maddesinde işleten, ” … araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” biçiminde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun 85’inci maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek öğretide, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Davalı vekili, 08/12/2015 tarihli duruşma da verilen ara kararı gereğince sunduğu 15/12/2015 tarihli dilekçe ekinde müvekkili ile dava dışı … arasında akdedilen, … plakalı otomobili 30/06/2012 günü saat 13:00’den itibaren bir ay süre ile kiralandığına ilişkin “Araç Kiralama Sözleşmesi” sunmuş, davaya konu trafik kazasının ise 12/07/2012 günü meydana geldiği anlaşılmıştır. Somut olay yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; mahkemece davalı … Limited Şirketi ile dava dışı … arasında akdedildiği ileri sürülen kira sözleşmesinin, uzun süreli ve 3’üncü kişileri bağlayacak güçte bir sözleşme olup olmadığı, ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin Maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği, gerektiğinde işletenin ticari defter ve kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle, kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan kanıtlarla desteklenip desteklenmediği saptandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/09/2021