Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2541 E. 2021/1346 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2541
KARAR NO: 2021/1346
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2018
NUMARASI: 2018/4 (E) 2018/515 (K)
DAVANIN KONUSU: Hakem Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 05/10/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, … Tahkim mahkemesinin 2016/IA-20 sayılı kararının 4686 Sayılı Yasanın 15/1-c,e,f ve g bentleri ile aynı yasanın 2/b maddesindeki sebeplere dayalı olarak iptalini talep etmiştir. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, “… yabancılık unsuru taşıyan hakem heyeti kararlarında 4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununun 15. maddesinde iptal nedenlerinin sınırlı olarak sayıldığı ve ancak bu nedenlere dayalı olarak iptal kararı verilebileceği, maddi hukukun uygulanmasının denetiminin yapılmasının mümkün bulunmadığı, kararın kamu düzenine aykırı olup olmadığının tespiti işinin, hakemlerin maddi hukuku doğru olarak uygulayıp uygulamadıklarının irdelenmesi anlamına gelmediği, karar içeriğinde kamu düzenine aykırı bir yön bulunmadığı, kararın tahkim süresi içinde verildiği, tarafların usul açısından tahkim kurallarının uygulanacağını kabul ettikleri ve bu doğrultuda yargılamanın yürütüldüğü, uyuşmazlık konusunun Türk Hukuk bakımından tahkime elverişli olduğu, hakem heyetince tarafların taleplerinin ayrı ayrı değerlendirilerek her bir taleple ilgili karar verildiği, yetki aşımının bulunmadığı kanaatine varılmakla mahkemece resen dikkate alınması gereken 15/2. maddesindeki iki ayrı nedenin ve davayı açanca ispatı gereken 15/1. maddesinin c, e, f ve g bentlerindeki nedenlerin oluşmadığı …” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili vermiş olduğu istinaf dilekçesinde özetle, ilk derece mahkemesince kamu düzenine aykırılık unsurunun yanlış yorumlandığını, olaya uygulanması gereken kanun hükümlerinin yanlış algılanıp yanlış yorumlanmasının, kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, salt eserin teslim edilmiş olmasından yola çıkılarak taşeronun tüm borçlarından kurtulduğu ve ifa şartını yerine getirdiği sonucuna varılmasının, TTK’nın ilgili maddelerine aykırı karar vermiş olması, giderek kamu düzenine aykırılık anlamına geldiğini, HMK’ya aykırılık itirazlarının kabul edilmemiş olmasının hatalı olduğunu, zira görev belgesinde … tahkim kurallarının uygulanacağının kabul edilmiş olmasının HMK’nın uygulanmayacağı anlamına gelmeyeceğini, bir başka ifadeyle tahkim kurallarında, yargılama usulünün detaylarının bulunmadığını, örneğin bilirkişi raporuna karşı itirazdan ve itiraz süresinden bahsedilmediği, dolayısıyla huzurdaki davada HMK’yı uygulamak zorunluluğunun bulunduğu hususunun açık olduğunu, yargılamanın süresi içerisinde tamamlanmadığını, buna ilişkin mahkeme kabulünün doğru olmadığını, hakem heyetinin defalarca yaptığı değişikliklerde kendilerinin görüşünü almadan keyfi olarak düzenleme yaptığını, hakem heyetinin usul yanlışlıkları yaparak usuli zaman çizelgesine uymayıp, süreyi aştığını, süre talebinde bulunurken onaylarını almadan MTK 15-1/c’ye aykırı davrandığını, diğer yandan, Kongo’ya gönderilebilecek bilirkişi bulunamadığından bahisle İstanbul Teknik Üniversitesinden bir heyet teşkil ederek dosyayı onlara tevdi ettiğini, ne var ki heyetin inceleyeceği belge bulunamadığından tarafımızca temin edilen görüntü kayıtlarına ve fotoğraflara dayalı bir rapor hazırlanması yoluna gidildiğini, ancak bu görüntüler için kendilerine yeterli zaman verilmediğini, verilen süreler de bir defada örneğin 15 gün yerine önce bir hafta ardından ikinci bir hafta şeklinde yani aslında her iki görüntü kaydı için de birer hafta süre verilerek, taraflar arasındaki eşitliği bozduğunu, hakem heyetinin, kendilerine karşı sürekli cimri bir tutum takınarak eşitlik prensibine aykırı davrandığını, yukarıda da belirtildiği üzere yargılama esnasında HMK uygulanmadığından bilirkişi raporlarına karşı itiraz için kanunun belirlediği 15 günlük sürenin de uygulanmadığını, keyfi olarak belirlenen sürelerin uygulamaya konularak, haksızlıklara neden olunduğunu belirterek kararın iptali şartları oluşmuş olmasına rağmen davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, İstanbul Tahkim Merkezinin 2016/IA-20 sayılı kararının 4686 Sayılı Yasanın 15. Maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilafın halli için hakeme başvurulduğu, davalı Özbakan Makine … Şirketi tarafından yapmış olduğu imalattan kaynaklanan bakiye 152.195,24 USD alacağının tahsiline karar verilmesi talebinde bulunulduğu, davacı tarafın da ayıplı imal edilen işlerin bedeli, gönderilmeyen malzeme bedeli, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan zarar, hakedişte olması gerekenden fazla hesaplanan kalemler ve sözleşme ihlalinden kaynaklanan tazminat talebiyle karşı dava açtığı, yapılan yargılama neticesinde esas davanın kabulü ile karşı davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Davacı taraf, 4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununun 15. maddesinin 1. fıkrasındaki c, e, f ve g bentleri ile 2. fıkrasının b bendinde öngörülen sebeplere dayalı olarak işbu kararın iptalini talep etmektedir. Somut uyuşmazlığa konu iptali talep edilen hakem kararının kamu düzenine aykırılık teşkil edecek bir yönünün bulunmadığı, olaya uygulanan kanun hükümlerinin yanlış yorumlanmış olması halinde dahi varılan sonuç, kamu düzenine aykırılık teşkil etmedikçe, bu durumun kamu düzenine aykırılık olarak kabul edilemeyeceği, süre uzatımının usule aykırılık teşkil etmediği, tahkim anlaşması dışında kalan bir konuda karar verilmesi hali bulunmadığı gibi tüm talepler hakkında değerlendirme yapılarak karar verildiği, görev belgesinde usule ilişkin taraflarca anlaşma yapılarak … kurallarının uygulanacağı hususunun açıkça kabul edildiği, HMK’da öngörülen itiraz süresinden başka bir sürenin belirlenmiş olmasının, savunma hakkını kısıtlar nitelikte/giderek kararın esasına etkili olmadıkça iptal nedeni olamayacağı, belirlenen sürelerin de savunma hakkını kısıtlar nitelikte olmadığı ve dosya kapsamında tarafların eşitliği ilkesinin gözetilmediği anlamına gelecek herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle karar verildi. 05/10/2021