Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2510 E. 2021/1198 K. 10.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2510
KARAR NO: 2021/1198
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2018
NUMARASI: 2015/387 Esas – 2018/233 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/09/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava ve uyuşmazlık, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. ve TBK’nın 53/3. maddesi kapsamında, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Mahkememizce resen belirlenen aktüer bilirkişiye dosya tevdi edilerek rapor hazırlaması talep edilmiş bilirkişi raporunda “Hukuki durumun değerlendirilmesi ve delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2012 Tarih ve 2011/17-787 E, 2012/92 K.Sayılı kararında belirtildiği üzere, … plakalı motosiklet sürücüsü müteveffa … %100 kusurlu olsa bile; destekten yoksun kalan davacı annesinin zarar gören üçüncü kişi konumunda olduğu kabul edilerek, davacı kızı yönünden maddi tazminat hesabı yapıldığı, Davacı çocuk …’ın nihai ve gerçek maddi zararının 60.422,68 TL olduğu,Temerrüt başlangıç tarihinin 10.04.2015 dava tarihi olduğu, İşleyecek faizin yasal faiz olduğu” şeklinde raporunu sunmuştur. Davacının babası … 20.10.2014 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda vefat ettiği bunun üzerine sigortası olmayan araç nedeni ile davalı …na destekten yoksun kalma tazminatı için dava açıldığı anlaşılmıştır.Netice olarak bilirkişi raporunun dosyaya temin edilmiş olan SGK müzekkere cevabına, sosyal ekonomik durum araştırmasına ilişkin ilgili kolluk birimi tarafından gönderilmiş olan müzekkere cevabına, davalı tarafından gönderilmiş olan bilgi ve belgelere, mevzuata ve uygulamaya göre hazırlandığı, hükme esas alınmaya elverişli olduğu kanaatine varıldığı” gerekçesiyle, “Davanın kabulü ile 60.422,68 TL tazminatın 10/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,”karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; zararlandırıcı olayın müteveffa sürücünün kusuruyla meydana gelmesi nedeniyle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01/11/2017 tarihli ve 2017/17-1315 Esas – 2017/1239 Karar sayılı kararına göre davacının tazminat talep edemeyeceğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu; müvekkili kurumun, aynı olay nedeniyle vefat eden diğer kişilerin yakınlarına toplamda 899.290,31 TL ödeme yapmak zorunda kalacağını, buna ilişkin belgelerin dosyaya ibraz edildiğini, bu kişilere ödenecek tazminatlar nedeniyle, müteveffa sürücünün mirasçısı olan davacıya karşı rücu hükümleri işletileceğinden TBK’nın 139. maddesi gereğince takas taleplerinin bulunduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 20/10/2014 tarihinde, davacının desteği …’ın sürücüsü olduğu ve ZMSS poliçesi bulunmayan … plakalı araç ile … plakalı aracın çarpışması nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesinde, davacının desteği …’ın vefat ettiği; kazanın meydana gelmesinde davacının desteği sürücü …’ın %100 kusurlu olduğu; işbu davada, davacı tarafça destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulduğu ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Davacının talebine dayanak olan kaza, 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesindeki değişiklik tarihinden önce, 20/10/2014 tarihinde meydana gelmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6267 (E)-2020/6402(K) sayılı 03/11/2020 tarihli kararında ve benzer nitelikteki kararlarında da ifade edildiği üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse, 6098 sayılı TBK’nın 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. TBK’nın 53/3. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E.-411 K. sayılı ilamı). Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacının üçüncü kişi konumunda olduğu talep edilen tazminatın miras hukukundan ayrı olduğu mahkemenin kabulünde olduğu gibi, sürücünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanun’da ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmaktadır. Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Davacının talebi, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacının, ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak, sürücü desteğin tam kusurlu olması, onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nın 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca). Yukarıdaki tespitler, olgular ve açıklamalar çerçevesinde; davacının zarar gören üçüncü kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle desteğin kazadaki kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, davalı trafik sigortacısının ödeme yapması halinde de davacıya rücu imkanının bulunmadığı gözetildiğinde, davalı Güvence Hesabının tazminattan sorumluluğuna hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Ayrıca davalı vekili her ne kadar TBK’nın 139. maddesi gereğince takas hükümlerinin uygulanması gerektiğini iddia etmişi ise de; olayda takas koşulları ( iki kişinin, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu olması ) gerçekleşmediğinden, bu yöne ilişkin iddia ve itirazı da yerinde değildir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 4.127,47 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.031,86 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 3.095,61 TL karar ve ilam harcının davalı …’ndan tahsili ile Hazine’ye verilmesine, 3-Davalı …’nın istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.10/09/2021