Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2494 E. 2021/1416 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2494
KARAR NO: 2021/1416
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2018
NUMARASI: 2015/993 (E) 2018/650 (K)
DAVANIN KONUSU: Bedensel zarar tazminatı
KARAR TARİHİ: 13/10/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; davanın kabulüne, 225.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; araçta yolcu olarak bulunan ve emniyet kemeri takmaması ile yaralanması arasında doğrudan nedensellik bağı bulunan davacıya kusur atfedilmesi gerektiğini; davacının müterafik kusuru nedeniyle de hükmolunan tazminattan indirim yapılmamasının hatalı olduğunu; hatır taşıması sırasında oluşan kaza nedeniyle tazminattan %25 oranında indirim yapılması gerekirken %10 oranında hatır taşıması indirimi uygulanmasının yerinde olmadığını; ilk dava değeri yönünden dava tarihinden, ıslah edilen tutar yönünden ise ıslah tarihi itibarıyla faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunununu (HMK) 355’inci maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularla ve ileri sürülen istinaf nedenleri ile sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Herhangi bir çıkar karşılığı olmayan hatır taşıması nedeniyle 6098 sayılı TBK’nin 51’inci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hâkim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de indirim yaptığı takdirde indirim oranını objektif ölçüler içinde takdir etmek zorundadır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Yakın aile bireylerinde olduğu gibi maddi ve manevi menfaattin bulunduğu akrabalar arasındaki ücretsiz taşıma ahlaki bir ödev niteliğinde olduğundan, belirlenen tazminat miktarından hatır taşıması indirimi yapılamaz. Dava dosyasına eklenen soruşturma belgelerinin incelenmesinde; davacı …’in olayın meydana geldiği 12/07/2012 günü Akdere köyünden yaylaya çıkmak amacıyla dava dışı …’ın yönetimindeki … plakalı otomobile … ve … ile bindikleri, kazanın ise yayla yolunda seyir halinde bulundukları sırada meydana geldiği, böylece somut olayda davacıyı taşıyan sürücünün de maddi ve manevi menfaatinin bulunması nedeniyle hatır taşımasından söz edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, davalı vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğine ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Bunun yanı sıra, yukarıda anlatıldığı üzere, somut olayda hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim koşullarının oluşmamasına rağmen Mahkemece, hesaplanan tazminattan %10 oranında hatır taşıması indirimi yapılması, karşı istinaf bulunmadığından kaldırma nedeni yapılmamıştır. Olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla zarar gören, haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. O halde, haksız fiil faili veya işleten yönünden, maddi tazminata ilişkin faiz başlangıcının kaza tarihinden itibaren olması gerekir. Kazaya karışan ve davacıların zarara uğramasına neden olan aracın ZMSS poliçesini akdeden taraflardan olan davalı … Sigorta AŞ yönünden ise; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 99/1’inci maddesi ile ZMSS poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, tazminatın ve giderlerin ödenmesine ilişkin B.2’inci maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt tarihinden itibaren faizden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte sigorta şirketine başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde de bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Alacağı doğuran sebebin esasen haksız eylemden kaynaklanmış olmasına göre, ıslah ile istenilen tazminat için de, aynı tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanması gerekir. Zira, davalı … ile davacı arasındaki hukuki ilişki sözleşme ilişkisi değildir. Borcun nedeni haksız eylemdir. Bu itibarla, sigorta şirketlerine başvuru yapılması veya dava açılmasıyla; kaza, davalı … şirketlerine ihbar edilmiş olacağından, anılan hükümlerde öngörülen koşullar yerine getirilmiş olacaktır. Dosya kapsamından, dava açılmadan önce davalı … şirketine başvuru yapıldığına dair kanıt bulunmamaktadır. Bu itibarla en erken dava tarihinde temerrüde düşürüldüğünün kabul edilmesi gereken davalı … AŞ’nin dava tarihinden itibaren faizden sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmadığından, adı geçen davalı vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü faizin başlangıç tarihine yönelik istinaf nedenleri isabetli değildir. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay’ın süreklilik kazanan kararlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Somut olayda; dosyada mevcut kolluk tarafından düzenlenen trafik kaza tespit tutanağının incelenmesinde davacı …’in emniyet kemerini takıp takmadığı belirsiz olduğu gibi, tüm dosya kapsamının incelenmesinde adı geçen davacının emniyet kemerini takmadığı kanıtlanamamıştır. Bu itibarla davalı vekilinin müterafik kusur nedeniyle hükmolunan tazminattan indirim yapılmasına ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … AŞ vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 15.369,75‬ TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 3.842,9‬0 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 11.526,85‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalı … AŞ’den tahsil edilerek Hazineye verilmesine, 3-Davalı … AŞ istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın, HMK’nin 333/1’inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi oy birliği ile karar verildi.13/10/2021