Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2458 E. 2021/1741 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2458
KARAR NO: 2021/1741
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2018
NUMARASI: 2015/669 (E) 2018/455 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hayat Sigortası Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi …’nın 29/11/2013 tarihinde davalı ile hayat sigortası poliçesi imzaladığını, murisin 18/05/2014 tarihinde vefat ettiğini, müvekkillerinin miras hissesine düşen yaşam kaybı teminatı alacağından şimdilik … için 1.000,00 TL, … için 3.000,00 TL’nin davalıdan tahsili davacılara verilmesine, alacağa 11/07/2014 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilmesini talep etmiş, davacılar vekili 29/03/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı … için talep miktarını 7.000 TL’ye, davacı … için 21.000 TL’ye arttırmıştır. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davanın kabulü ile davacı … için 7.000,00 TL, davacı … için 21.000,00 TL olmak üzere toplam 28.000,00 TL tazminatın (davacılar tarafından tazminatın ödenmesi talepli başvuru olmadığından) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; vefat teminatının 28.000 TL olduğunu, davacıların HMK’nın açık hükümlerinin aksine belirsiz alacak davası açtığını, bu miktar üzerinden harcın yatırılması gerekirken mahkemenin bu husustaki taleplerini dikkate almadığı gibi zamanaşımı süresi sona erdikten sonra davanın ıslahına müsaade ettiğini, ıslah edilen miktara yönelik zamanaşımı itirazlarını kararında tartışmadığını, müteveffanın 29/11/2013 tarihli kredili hayat sigortası katılım beyan formunda tüm kalp ve damar hastalıklarının mevcut olup olmadığının sorulduğunu, müteveffanın hayır yanıtını verdiğini, Şişli … Hastanesi’nden alınan sigortalıya ait epikriz raporlarının incelenmesinden sigortalı …’ya 22.10.2009 tarihinde mitral kapak hastalığı ve aort genişliği tanısı konulduğunun tespit edildiğini, beyan edilmeyen mitral kapak hastalığı ve aort genişliği tanısının kalp hastalığı olduğunu, müteveffanın ölüm sebebinin de yine bir kalp hastalığı olduğunu, bir an için beyan edilmeyen rahatsızlık ile riziko arasında illiyet bağının bulunmadığı kabul edilse dahi mahkemenin TTK’nın 1439. maddesi kapsamında bir değerlendirme yapması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir” ifadesi ile tüketici mahkemelerinin görev alanı tüketici işlemleri ile sınırlandırılırken, 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 3/l. maddesinde ise, “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem, tüketici işlemi” olarak tanımlanmıştır. Somut olayda; davacılar murisinin tüketici olduğu ve davacıların davalı sigorta şirketi ile muris arasındaki hayat sigortası sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunduğu, davanın, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 23.06.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmakla davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Buna göre ilk derece mahkemesince, tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/(1)-c, 115/(2). maddeleri uyarınca davanın mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu nedenle HMK’nin 353/1-a/3. maddesi uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/3. maddesi gereğince kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından sarfedilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/11/2021