Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2433 E. 2021/1279 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2433
KARAR NO: 2021/1279
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/06/2018
NUMARASI: 2015/1194 (E) 2018/613 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı
KARAR TARİHİ: 28/09/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; davanın kabulüne, 94.513,39 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 25/02/2015 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; 18 yaşından itibaren gelir elde edebilecek olan 14 yaşındaki davacı için geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmasının hatalı olduğunu, motosikletin arkasında iki yolcu bulunduğunu, istiap haddinin aşılması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, temerrüde düşürülmeyen müvekkili kurumun faiz başlangıcının dava tarihi olması gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla zarar gören, haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. O halde, haksız fiil faili veya işleten yönünden, maddi tazminata ilişkin faiz başlangıcının kaza tarihinden itibaren olması gerekir. Kazaya karışan ve davacının zarara uğramasına neden olan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi bulunmadığı anlaşıldığından, Güvence Hesabı yönünden ise; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 99/1’inci maddesi ile trafik kazasının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, tazminatın ve giderlerin ödenmesine ilişkin B.2’inci maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt tarihinden itibaren faizden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte …na başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde de bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Alacağı doğuran sebebin esasen haksız eylemden kaynaklanmış olmasına göre, ıslah ile istenilen tazminat için de, aynı tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanması gerekir. Zira, davalı sigorta şirketi ile davacı arasındaki hukuki ilişki sözleşme ilişkisi değildir. Borcun nedeni haksız eylemdir. Yukarıda anılan hükümlere göre, davalı … bakımından temerrüt faizinin başlangıcını oluşturan ihbar yükümlülüğünde esas olan zarar miktarı değil, kazanın ihbar edilmesidir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek …nın sorumluluğundadır. Bu itibarla, …na başvuru yapılması veya dava açılmasıyla; kaza, davalı …na ihbar edilmiş olacağından, anılan hükümlerde öngörülen koşullar yerine getirilmiş olacaktır. Dosya kapsamında bulunan hasar dosyası içerisinde yer alan davacı vekili tarafından zararın giderilmesi amacıyla verilen dilekçenin …na 29/01/2015 günü ulaştığı; ilk derece mahkemesinin ise zararın tazmin edilmesine ilişkin dilekçenin ulaştığı 29/01/2015 gününden itibaren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2’inci maddesinde öngörülen 8 günlük ödeme süresi geçtikten sonra 25/02/2015 tarihi itibarıyla faiz uygulanmasına karar verdiği anlaşıldığından, davalı vekilinin bu konuya yönelen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu 3’üncü Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan maluliyet raporunda, davacının meslekte kazanma gücünü (E) cetveline göre %16,2 oranında kaybetmiş sayılacağı belirlenmiş, aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda ise davacının kaza tarihinde 18 yaşını doldurduğu güne kadar geçen süre için efor tazminatı hesabı yapılmıştır. Yalnızca meslek sahipleri ve çalışıp kazanç elde etmekte olanların değil, uğranılan kaza nedeniyle oluşan sürekli maluliyet nedeniyle günlük işlerini yapamayan veya yapmakta zorlanan (daha fazla güç sarfeden) diğer kişilerin de maddi tazminat (efor tazminatı) talep edebileceğinin kabulü gerekmekte olup, olay sırasında 14 yaşında olan davacının sürekli maluliyeti nedeniyle kaza tarihinden itibaren kazanç sağlayabilecek bir işte çalışabileceği 18 yaşını doldurduğu güne kadar efor tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte (müterafik) kusur 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 52’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Birlikte kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin birlikte kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Somut olayda ise, davacının motosiklete istiap haddini aşacak biçimde binmesi, motosiklet sürücüsü bakımından, davacının yaralanmasına neden olma bakımından kusur olarak değerlendirilebilir ise de, az önce açıklandığı gibi zararın artmasına neden olmadığından, birlikte kusur olarak nitelenmesine olanak bulunmamaktadır. Öte yandan meydana gelen trafik kazasında Aksaray Devlet Hastanesinin raporu ile ATK 3’üncü İhtisas Kurulunun rapor içeriğine göre sağ femur alt uç nondeplase fraktürü (kırığı) ve sağ ayak topuk bölgesinden yaralandığı anlaşılan davacının, yukarıda açıklanan biçimde olayın meydana geliş biçimine göre, koruyucu ekipmandan olan kask takıp takmamasının dahi zararın artmasına neden olmayacağı gözetildiğinde, davacının zararın artmasına neden olan kusuru tespit edilemediğinden, birlikte kusur nedeniyle hükmolunan tazminattan indirim yapılmamasında isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 6.456,20 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.614,05‬ TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 4.842,15‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsil edilerek Hazineye verilmesine, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın, HMK’nin 333/1’inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.28/09/2021