Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2404 E. 2021/1401 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2404
KARAR NO: 2021/1401
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2018
NUMARASI: 2015/1214 (E) 2018/558 (K)
DAVANIN KONUSU: Destekten yoksun kalma ve cenaze gideri tazminatı
KARAR TARİHİ: 13/10/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve cenaze gideri tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; davalı … Sigorta AŞ’ye karşı açılan davanın reddine, davalı …na karşı açılan davanın kabulüne, davalı … için 34.303,11 TL, davacı … için 37.041,39 TL olmak üzere toplam 71.344,50 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …ndan alınarak davacılara verilmesine, 1.750,00 TL cenaze giderinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …ndan alınarak davacılara verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; müteveffanın %100 kusuru ile meydana gelen kazanın, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-6’ncı maddesinde belirtilen teminat dışı haller dışında kapsamına alındığından, davanın reddi gerekmekte iken yazılı biçimde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişin davada, dava dilekçesinde cenaze giderine ilişkin miktar belirtilmediğinden, mahkemece talebi aşan biçimde hüküm kurulduğunu, görevsizlik kararı sonrasında ayrı vekalet ücretine hükmolunması gerekirken bu hususta karar verilmediğini belirterek, ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularla ve ileri sürülen istinaf nedenleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Davalı … vekilinin cenaze gideri tazminatına ilişkin hükme yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde; HMK’nin 341/2’nci maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4’üncü maddesi uyarınca alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. Ayrıca anılan Kanunun ek 1’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; “200’üncü, 201’inci, 341’inci, 362’nci ve 369’uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2’nci fıkrasında; “200’üncü ve 201’inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341’inci, 362’nci ve 369’uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” biçiminde düzenlemeler bulunmaktadır. İlk Derece Mahkemesinin hükmünü verdiği 2018 yılı için HMK’nin 341/2’nci maddesinde öngörülen istinaf başvuru sınırı, aynı Kanunun ek 1/1-2’nci maddesi uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle hesaplandığında 3.560,00 TL olacaktır. Davacı vekili ıslah dilekçesiyle cenaze gideri tazminatına ilişkin talep sonucunu 1.750,00 TL’ye yükseltmiş; ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilerek 1.750,00 TL cenaze gideri tazminatının davalı ..ndan tahsiline hükmolunmuştur. Bu durumda, kabulüne karar verilen cenaze gideri tazminatı miktarına göre istinafa konu olan hükmün 2018 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığının anlaşılması ve HMK’nin 341/2’nci maddesi karşısında istinaf başvurusuna konu hükmün incelenmesine yasal olanak bulunmadığından, davalı … vekilinin, cenaze gideri tazminatı hükmüne yönelik istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı … vekilinin destekten yoksun kalma tazminatına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde ise; Somut uyuşmazlıkta tartışılması gereken hukuki sorun; idaresindeki Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) ile sigortalı olmayan … plakalı araçla 03/07/2010 günü seyir halinde bulunduğu sırada %100 (tam) kusurlu biçimde neden olduğu trafik kazası sonucu ölen destek …’nın annesi davacı … ile babası davacı … lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmolunup hükmolunamayacağına ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 91/1’inci maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanunun 85/1’inci maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı belirtilmiş, anılan Kanununun 85’inci maddesinin son fıkrasında maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, dava konusu rizikonun gerçekleştiği ve kasko poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1’inci maddesinde sigortanın kapsamı, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” biçiminde ifade edilmiştir.5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının b bendi uyarınca; rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, 2918 sayılı KTK çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde oluşturulan …na başvurulabilir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, ZMSS; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3’üncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekirki, tehlike sorumluluğu niteliğindeki işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumuluğu da 2918 sayılı KTK’nin 91’inci maddesinde düzenlenen sorumluluğu da tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmelidir. Öyleyse, hem işletenin hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibarıyla tehlike sorumluluğuna ilişkin olduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınarak, çözümlenmesi gerekmektedir. 2918 sayılı KTK’de mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu yanında, ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan kapsam dışında kalan hallerin düzenlendiği 92’nci maddesinde; “Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar. a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b)İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c)İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d)Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f)Manevi tazminata ilişkin talepler.” hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve sınırlı olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır. Somut uyuşmazlık bakımından rizikonun meydana geldiği tarihte; 26/04/2016 gün ve 29695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 4’üncü maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı KTK’nin 92/g maddesinin yürürlükte olmadığı gibi, 01/06/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları (KMAZMSSGŞ) yürürlükte değildir. Diğer bir anlatımla somut olaya 01/06/2015 tarihinde yürürlükten kalkan KMAZMSSGŞ’nin uygulanması gerekmektedir. Haksız bir eylem sonucu ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 53/3’üncü maddesine dayanarak bu sebeple uğradıkları kayıpların ödettirilmesini isteyebilir. Öğretide destek, “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da “… Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir…” olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11.bası, 2.cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler arasında, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği konusunda da herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 (E)- 2011/411 (K) sayılı kararında açıklandığı gibi; murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir. Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre 2918 sayılı KTK’nin 92/g maddesi zararın meydana geldiği tarihte yürürlükte olmadığı da gözetildiğinde; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan, somut uyuşmazlık bakımından ise Güvence Hesabından talep edilmesi olanaklıdır. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Somut olayda, davacıların talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacı … destekten yoksun kalma zararının 57.041,39 TL, davacı …’nın destekten yoksun kalma zararının 54.303,11 TL’den ibaret olduğu belirtilmiştir. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, ölenin desteğinden yoksun kalan davacıların bu sebeple uğradığı zararın, rizikonun meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan ZMSS teminatında belirtilen limit kapsamında davalı …ndan tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, davalı … vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Diğer yandan, Van 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesinin mahkemenini yetkisizliğine ilişkin 11/12/2014 günü kesinleşen 2014/532 (E) – 2014/471 (K) sayılı dava dosyasının davacılar vekilinin 20/10/2014 tarihli dilekçe ile başvurusu üzerine gönderildiği İstanbul 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/01/2015 gün ve 2015/5 (E) – 2015/2 (K) sayılı kararıyla, görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, gerekçeli karar kendisine 23/11/2015 günü tebliğ olunan davacılar vekilinin henüz gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce 09/05/2015 günü Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla sunduğu elektronik imza taşıyan dilekçe ile başvurusu üzerine dosyanın davayı görüp sonuçlandıran İstanbul 5’inci Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nin “Esastan sonuçlanmayan dava da yargılama gideri” başlığı altında düzenlenen 331’inci maddesinin 2’inci fıkrasıyla yargılamanın tekniği esası benimsenmiş, görevsiz/yetkisiz mahkemece yargılama giderine hükmedilmeyeceği kabul edilmiştir. Çünkü görevsizlik yada yetkisizlik halinde verilecek karar HMK’nin 115’inci maddesinin 2’inci fıkrası uyarınca “usulden ret” kararıdır. Diğer bir anlatımla görevsizlik ve yetkisizlik kararları ile mahkeme davadan elini çekmiş olsa da, söz konusu kararlar davanın esasını çözmek, bu kararın kesinleşmesinden itibaren davacının iki hafta içinde görevli veya yetkili mahkemeye başvurarak davaya kaldığı yerden devam edilmesini sağlayabilmektedir. Usule ilişkin nihai kararla davanın esası hakkında herhangi bir karar verilmediğinden davanın sonunda hangi tarafın haklı, hangi tarafın haksız olduğu saptanamaz. Kaldı ki, yargılama giderlerinin kural olarak aleyhine hüküm verilen tarafa yüklenmesine ilişkin HMK’nin 326’ncı maddesiyle yargılama giderlerine mahkemece kendiliğinden hükmedileceği; yargılama gideri, tutarı hangi tarafa ve hangi oranda yüklendiği ve dökümünün hükümde gösterilebileceği; hükümden sonraki yargılama giderinin hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceğinin ilamın altına yazılması gerektiğine ilişkin HMK’nin 332’nci maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, anılan Kanunun 331/2’nci maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmesi halinde ilk kararı veren mahkemedeki yargılama için ayrıca yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunması gerektiği çıkarılamayacağından, henüz yargılamayı sona erdirmeyen görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararları üzerine yetkili mahkemede davaya devam edildiği hallerde uyuşmazlığın esası hakkında verilecek nihai kararda haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması yerinde olacaktır. (Aynı Yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28/02/2019 gün ve 2017/2-3004 (E) – 2019/217 (K) sayılı kararı) Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesince Van 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkisizlik, İstanbul 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsiz olması nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin kararları nedeniyle, ayrıca vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmolunmamasında isabetsizlik bulunmadığından, davalı … vekilinin bu konuya yönelen istinaf başvurusu isabetsizdir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekilinin, ilk derece mahkemesinin cenaze giderine ilişkin hükmüne yönelik istinaf dilekçesinin HMK’nin 352/1-b maddesi gereğince reddine, 2-Davalı … vekilinin, yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin davacılar … ve … lehine hükmolunan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin hükümlere yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 3-Harçlar Kanununa göre alınması gereken ve davacılar davacılar … ve … lehine hükmolunan tazminatların toplamına göre hesaplanan 4.873,54 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.249,00 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 3.624,54‬ TL karar ve ilam harcının davalı …ndan tahsil edilerek Hazineye verilmesine, 4-Davalı …nın istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacılar lehine hükmolunan tazminatların ayrı ayrı miktarına göre HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.13/10/2021