Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2398 E. 2021/1664 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2398
KARAR NO: 2021/1664
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2015/582 (E) 2018/209 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalmatazminatı
KARAR TARİHİ: 09/11/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin desteği …’ın sevk ve idaresindeki davalı … şirketine ZMMS ile sigortalı … plaka sayılı aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek 24/06/2006 tarihinde meydana gelen tek taraflı kazada vefat ettiğini, …’ın ölümü ile oğlu …’ın ve kızı …’ın onun desteğinden yoksun kaldıklarını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacı … için 1.000,00 TL ve …’ a vesayeten … için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracın müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacı taraf kendi ölümüne sebebiyet verdiğinden ceza hukuku anlamında suça konu bir eylem bulunmadığını, bu nedenle uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasının mümkün olmadığını, 2918 sayılı KTK 109. maddesi uyarınca ıslah edilen miktar bakımından 2 yıllık zamanaşımının dolmuş olması sebebiyle davanın reddi gerektiğini, kaza müteveffanın kendisi kusuru ile meydana geldiğinden davacıların taleplerinin teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulü ile, davacı … için belirlenen 4.450,60 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine, davacı … için belirlenen 46.139,77 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir. Karara karşı istinaf yasa yoluna başvuran davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu trafik kazasının 5237 sayılı TCK’nın 179/2. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması nedeniyle zamanaşımı süresinin dolduğunu, müteveffanın, davaya konu sigortalı aracın sürücüsü olması nedeniyle davacıların taleplerinin KTK ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (trafik) Sigortası Genel Şartları gereği teminat dışı olduğunu, müteveffa kusurlu sürücü yakınlarının üçüncü kişi olarak kabulünün mümkün olmadığını, zararın doğmasına yada artmasına neden olan kişinin sonuçlarına da katlanmak zorunda olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Somut olayda, 24.06.2006 tarihinde davacıların desteği …’ın sevk ve idaresindeki, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı araç ile seyir halindeyken meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiği anlaşılmıştır. 6098 Sayılı TBK’nın 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, aynı Kanunun 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olduğu düzenlenmiştir. Buna karşılık 2918 Sayılı KTK’nın 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamalarına göre; “ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmıştır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)” Bu çerçevede somut olayda eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup bu zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. TBK 53/3 maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Davacı desteğinin, davalıya 06/07/2005-06/07/2006 tarihleri arasında zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın sürücüsü iken 24/06/2006 tarihinde meydana gelen tek taraflı kazada kendi kusuru sonucunda öldüğü dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dava konusu kazanın, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının yürürlük tarihinden önce gerçekleştiği, Yargıtay HGK 2020/17-111 Esas 2020/422 Karar sayılı ilamında aracı kullanan işletenin tam kusuruyla meydana gelen kazada, işletenin ölümü nedeniyle talep edilen destek zararının, ölenin değil, üçüncü kişi durumundaki destek tazminatı isteklilerinin zararı olduğu, işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden, destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmekle davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 3.455,80 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 867,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.588,8 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.09/11/2021