Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2280 E. 2021/670 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2280
KARAR NO: 2021/670
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/03/2018
NUMARASI: 2016/1156 (E) 2018/311 (K)
DAVANIN KONUSU: Araç Hasar Tazminatı (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan araç hasar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; “Davanın kabulü ile 18.206,65 TL’nin 28/09/2016 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafın işleteni olduğu ve müvekkili şirkete kasko sigortalı … plaka sayılı aracın 18.08.2016 tarihinde meydana geldiği beyan edilen kaza sonrası davacı tarafın 19.08.2016 tarihinde müvekkili şirkete ihbarda bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından hasar dosyası oluşturulduğunu ancak yapılan araştırmalar sonucu olay yerinde kazaya ilişkin iz ve emare bulunmadığı, hasar ile hasar yerinin uyum göstermediği, alınan beyanlardaki çelişkiler nedeniyle kazanın davacı tarafça iddia edilen yer ve zamanda meydana gelmediği kanaatine varıldığından davacı şirketin talebinin reddedildiğini, düzenlenen ekspertiz raporunda sigortalı aracın işleteni bulunan şirketin sahibi ve sigortalı araç sürücüsünün eşinin tam olarak kaza yerini gösteremediği ve beyan ettiği yer ile sigortalı araç sürücüsünün ikamet ettiği binada görevli bulunan şahsın kaza yerini farklı yerler olarak göstermeleri, kazanın gündüz meydana gelmesine rağmen çevredeki işyeri sahiplerinin ve sokak sakinlerinin böyle bir kazadan haberdar olmadıklarını beyan etmeleri nedeniyle kazanın davacı tarafça belirtilen yer ve zamanda meydana gelmediği sonucuna ulaşıldığını, kazanın meydana gelmesi hususunda çelişkili bir durumun ortaya çıktığını, bu kapsamda davacı yanın ihbar yükümlülüğünü usulüne uygun ve poliçe genel şartları gereğince yapmadığını ve ispat yükünün el değiştirdiğini, davacı yanın somut delillerle kazanın iddia edilen yer ve zamanda ve kaza tespit tutanağında adı geçen sürücünün aracı sevki sırasında meydana geldiğini ispat etmesi gerektiğini, ispat yükünün yer değiştirmesi hususunda bilirkişi raporunda hiç bir açıklama bulunmadığını, kaza yeri hususundaki ihtilafa hiç değinmeden rapor düzenlendiğini, davacı yanın iddiasının araç park halinde iken hasara uğradığına yönelik olduğunu ancak bu durumu ispata yönelik dosyada davacı yana ait beyanlar dışında hiçbir delil bulunmadığını, aksine aracın başka bir yerde ve hareket halindeyken kazaya karıştığına yönelik 3. kişiler tarafından verilen ifadelerin bulunduğunu, araç sürücüsünün ikamet ettiği binada görevli bulunan şahıs olan …’nin vermiş olduğu ifade aracın … Sokaktan … Sokağa girerken meydana geldiğini ve iki aracın karıştığı bir kaza olduğunu beyan ettiğini, davacı yanın ise kaza yerini kesin olarak bildirmediğini, olay yerinin tam olarak belli olması halinde ispat külfeti müvekkili şirkete ait iken olay yerini tam belirleyemeyen ve çelişki ifadeler veren davacı yanın ihbar yükümlülüğüne uymadığından ispat külfetinin yer değiştirdiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme ve değerlendirmeler içerdiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda; Dosya kapsamından, davacıya ait ve kaza tarihi itibariyle davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigorta poliçesiyle sigortalı bulunan aracın 18/08/2016 tarihinde kaza yapması neticesinde hasarlandığı, kazanın ve hasarın, yasal süresi içerisinde davalı sigorta şirketine bildirildiği, hasar dosyasının açıldığı, tazminatın ödenmesi için davacı tarafından, davalı sigorta şirketine başvurulduğu, ancak davalı sigorta şirketi tarafından, talep edilen tazminatın araçlardaki hasarların niteliklerinin uyuşmaması sebebi ile herhangi bir ödeme yapılmayacağının 02/11/2016 tarihli yazı ile davacıya bildirilmesi üzerine, davacı tarafça işbu tazminat davasının açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre, aracın karayolunda veya demiryolunda kullanılabilen motorlu, motorsuz araçlarla çarpışması,  gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan TTK.nun 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı yasanın 1409/2 maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. Sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilâmları) Mahkemece karara dayanak yapılan 17/01/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; sigorta poliçesinde hasarın meydana geldiğinde aracın park halinde olması veya araç başında olunmaması, aracın kamuya açık alana park edilmesi gibi durumların muafiyet ve istisnalar arasında yer almadığı, 28.10.2016 tarihli hasar komitesi kararında hasar meydana geldiği iddia edilen yer ile, hasarın uyumsuz olduğu, olay yerinde iddia edildiği gibi iz ve emare bulunmadığı kanaati ile talebin reddine karar verilmiş ise de davacının aracında hasarın sabit olduğu, kendi hafif kusuru ve özensizliği ile bile olsa meydana gelen zararda tazminat talep etme hakkı bulunduğu, hasarın oluştuğu yer, sokakta inşaat faaliyetlerinin fazlalılığı ve yolun dar olması hususları gözetilerek; meydana gelen hasarın araçın yol kenarında park halinde iken inşaat kamyonlarından kaynaklanmış olabileceği hususunun somut olaya uygun olduğu, davacının … firmasına ödemek durumunda kaldığı hasar giderimine dair fatura bedelinin tamamı 18.206,65 TL olup, bunu ödeyen davacının doğrudan zararını teşkil ettiği, meydana gelen hasarın davalı sigortacı tarafından tazmini gereken sigorta sorumluluğu kapsamında kaldığı, dosyada mevcut sigorta ekspertiz kati raporu ve hasar giderimi faturasının somut olaya uygun ve piyasa rayiçlerine göre kadri marufunda olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun incelenmesinde, raporun HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmüştür. Somut olayda riskin gerçekleştiği sabit olup, sigorta poliçesinde riskin araç park halinde iken veya hareket halinde iken gerçekleşmiş olmasının muafiyet veya istisnalar arasında düzenlenmediği, kaza ile hasarın uyumlu olduğu, rizikonun gerçekleşme şeklinin kasten ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak bildirildiği ve rizikonun ihbar edilenden farklı bir şekilde kazanın teminat dışı olacak şekilde gerçekleştiği hususlarının davalı sigorta şirketi tarafından somut delillerle ispat edilemediği kanaatine varılmakla; dava konusu hasarın kasko sigortası teminatı kapsamında kaldığı kabul edilerek davanın kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 1.243,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 310,92 TL’nin mahsubu ile bakiye 932,78 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.27/04/2021