Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2247 E. 2021/560 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2247
KARAR NO: 2021/560
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2018
NUMARASI: 2017/599 (E) 2018/361 (K)
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 13/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olan, davalının maliki olduğu ve kaza tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile 24/04/2015 tarihinde dava dışı yaya …’e çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, sürücü …’ın sürücü belgesinin bulunmadığını ve davaya konu olayda %100 kusurlu olduğunu, dava dışı…’ün İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1175 E. sayılı dosyasında zararının karşılanmasını talep ettiğini, dava devam ederken …’ün müvekkili şirket ile sulh anlaşması yaparak davadan feragat ettiğini ve 05/04/2017 tarihinde 126.210,00 TL ödeme yapıldığını, alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu aracı, 15/04/2015 tarihinde dava dışı …’a 15 günlüğüne kiraladığını, kazanın meydana geldiği 24/04/2015 tarihinde aracın …’ın tasarrufu ve fiili hakimiyeti altında olduğunu, aracı uzun süreli kiralamış olduğundan işleten sıfatının bulunmadığını, kaza esnasında aracın sürücüsünün müvekkili tarafından aracın kiralandığı … değil, üçüncü şahıs … olduğunu, oysa müvekkilinin ehliyetli bir kişiye kiralama yaptığını, araç teslim formunun arka yüzünde bulunan araç teslimine ilişkin diğer şartlar başlıklı listeye göre aracın bedelsiz de olsa üçüncü kişilere kullandırılamayacağı, teslim edenin yazılı onayı olmaksızın aracın üçüncü kişilere kullandırılamayacağının açıkça belirtildiğini, müvekkilinin kazaya sebep olan …’ın aracı kullandığından haberi olmadığı gibi rızasının da bulunmadığını, illiyet bağını kesen 3.kişinin kusuru söz konusu olduğundan müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, kaza tarihi itibariyle ZMMS Genel Şartları B.4.b maddesi yürürlükte bulunmadığından davacının rücu hakkının bulunmadığını, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/1175 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile, davacının davalı hakkında başlatmış olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya kapsamında davalı borçlunun yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmiştir.Karara karşı istinaf başvurusunda bulunan davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı sigorta şirketi tarafından davaya konu ödemenin yapıldığı kazalının maluliyet oranının belirlenmediğini, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemede ve hesaplamada farazi bir maluliyet oranının dikkate alındığını, mahkemeden kazalının maluliyet oranının tespit edilmesi yada kazalı tarafından açılan tazminat davasının bekletici mesele yapılmasını talep etmelerine rağmen mahkemenin hatalı olarak davacının belirlemiş olduğu maluliyet oranı doğrultusunda yapılan hesaplamayı kabul ettiğini, oysa davacının belirlemiş olduğu maluliyet oranının ATK, üniversite hastanesi yada eğitim ve araştırma hastanesi tarafından belirlenmediğini, mahkemenin kiralamanın uzun süreli olup olmadığını, kazadan müvekkili şirketin sorumlu olup olmadığını değerlendirmediğini, kazalı tarafından açılan İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1175 E. sayılı dosyası ile görülen tazminat davasının sonucunun beklenilmesi gerektiğini, şayet bu davada davacının tazminat hakkının bulunmadığına karar verilirse sigorta şirketinin müvekkili şirkete rücu hakkının da kalmayacağına, araç sürücüsü …’ın ehliyetsiz olması sebebiyle %100 kusurlu olduğu kabul edilmişse de, bu kusur oranının sigorta şirketinin araç maliki olan müvekkili şirkete rücu hakkının varlığının kabulü halinde uygulanacak kusur oranı olmadığını, iç ilişkide yani müteselsil sorumluların kendi aralarındaki sorumluluğun paylaştırılması noktasında ise ayrıca kusur ve sorumluluk oranının belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin kazayı yapan sürücü … ile arasında araç kiralaması dahil hiç bir hukuki bağ ve ilişki bulunmadığını, müvekkilinin sürücü …’nin aracı kullandığından haberi olmadığı gibi rızasının da bulunmadığını, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davacının zarar gören üçüncü kişiye ödediği tazminatın, sigortalısı olan davalıdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Trafik sigortacısı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 95/2. maddesi ve zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının B-4 maddesi gereğince, tazminat yükümlülüğünün azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin halleri üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceğinden, zarar görene ödeme yaptıktan sonra, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre kendi sigorta ettirenine rücu edebilir. Davacı sigortacı söz konusu davayı ancak kendisiyle sözleşme yapan akidine karşı açabilecektir.Davalı, sözleşmenin tarafı ve sigortalı olmasına göre, sigortalının, aracı başkasına kiralaması (ihbar olunan …) nedeniyle işleten sıfatını taşımaması, davalı sigortalının dava dışı kiracısıyla arasındaki iç ilişkide önemli olup, sigortacının trafik sigortasına dayalı olarak tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda başvurabileceği kimse, aracın gerçek işleteni kim olursa olsun sadece sigorta sözleşmesinin tarafı olan sigortalıdır. Davacının ödemesinin temelini oluşturan, 3. kişinin yaralanmasının mahiyeti ve bunun yol açtığı maluliyet oranının belirlenmesi için alınacak raporda; maluliyet oranı tespitinin, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan mevzuat ile belirlenen usul ve esaslara uygun olması, zarar görenin maluliyet oranının net biçimde saptanmış olması gerekir.Trafik sigortacısının, sigortalısına rücu hakkının bulunduğu durumda, onun haklarını koruyacak biçimde hareket etmesi ve gerçek zarar miktarı kadar ödeme yapması gerekir. Dosya kapsamından, davaya konu kaza nedeniyle davacının, tek hekim imzalı maluliyet raporuna istinaden aktüerya raporu alarak dava dışı …’e ödeme yaptığı anlaşılmaktadır. Zarar görenin, eldeki davanın davacısı, davalısı ve araç sürücüsüne karşı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1175 Esas sayılı dosyasında tazminat davası açtığı, UYAP’tan yapılan sorgulamada mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmış, davalı tarafça 3. kişinin maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiği, davanın tüm aşamalarında savunulmuştur. Bu durumda mahkemece, kusur ve maluliyet oranları eldeki davayı etkileyeceğinden İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1175 Esas sayılı dava dosyasının sonucunun bekletici mesele yapılması, o davada kusur ve maluliyet oranının kesin biçimde saptanmasından sonra, 3. kişinin hak kazanabileceği gerçek zarar miktarı kadar, davacı sigortacının davalıya rücu hakkını kullanabileceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken; yazılı biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Ayrıca dava dilekçesinde, asıl alacak ve işlemiş faiz ayrımı yapılmaksızın, itirazın iptali talep edilmiş ve harca esas değer asıl alacak miktarı olan 126.210 TL üzerinden belirtilip harçlandırılmıştır. Mahkemece davacıdan talep sonucunun açıklattırılarak, davacının işlemiş faiz talebi varsa eksik harcın Harçlar Kanunu’nun 30. maddesine uygun olarak tamamlatılması gerekirken, bu husus üzerinde durulmaması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nin 353/1-a/6. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/04/2021