Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2198 E. 2021/502 K. 06.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2198
KARAR NO: 2021/502
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2018
NUMARASI: 2015/1086 (E) 2018/341 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı
KARAR TARİHİ: 06/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 14/09/2015 tarihinde, davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı, davacıların desteği …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen trafik kazasında davacıların eş ve babaları olan sürücü …’nin vefat ettiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar için şimdilik 10.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili 23/01/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile … için talep ettikleri 8.000 TL destekten yoksun kalma tazminatını 163.582,60 TL, … için talep ettikleri 2.000 TL destekten yoksun kalma tazminatını 37.224,82 TL’ye yükseltmiştir. Davalı sigorta şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 25/04/2015-2016 vadeli zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, ZMMS Poliçesi Genel Şartlarında yapılan değişiklik ile 01/06/2015 tarihinden itibaren destek şahsın kusuruna denk gelen taleplerin teminat kapsamında olmadığını, davaya konu talepten işletenin sorumluluğu bulunmadığından müvekkili şirketin de sorumlu bulunmayacağını, huzurdaki davada alacaklı borçlu sıfatlarının birleştiğini, desteğin müterafik kusurunun tazminatın takdirinde dikkate alınmasını, davacı tarafından dava açılmadan önce müvekkili şirkete herhangi bir başvuru yapılmadığını, temerrüt süresi delillerin tümünün müvekkil şirkete tebliği tarihinden itibaren 8 iş günü geçmesi ile başlayacağını bu nedenle kaza tarihinden itibaren talep olunan faiz isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince: “Davanın kabulü ile, davacı eş … için 163.582,60 TL, davacı kızı … için 37.224,82 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi 14/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kaza tarihinde geçerli olan poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile davalı sigortadan tahsili ile davacılara belirtilen miktarlarda verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Poliçe Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklik ile destek şahsın kusuruna karşılık gelen destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin taleplerin açık şekilde teminat kapsamı dışında olduğunu, KTK m. 92/c uyarınca “İşletenin, bu kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepleri” nin teminat dışında bırakıldığını, ayrıca KTK m. 92 (g) ve (h) bendi uyarınca da “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ve “İlgililerin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” nin teminat dışı bırakıldığını dolayısıyla sürücünün sorumluluğunda olmayan konu zarardan müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müteveffanın olay sırasında alkollü olup olmadığının araştırılmadığını, tek taraflı kazalarda işleten ve sürücü yakınlarının mallarına gelen zararların teminat dışı bırakıldığını, canlarına gelen zararların teminat dışı bırakılmadığını halbuki olayda sürücünün yakınlarının uğradığı bir bedensel zararının sözkonusu olmadığını, doğrudan sürücünün uğradığı bir bedensel zararın sözkonusu olduğunu, davayı kabul etmemekle birlikte davaya konu kazanın iş kazası olduğunu, rücuya tabi SGK ödemelerinin tazminat hesabından indirilmesi gerektiğini oysa SGK’ya müzekkere yazılmadığı gibi davacılara herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı hususlarının da incelenmediğini, müteveffanın anne babasınını hayatta olup olmadığının, bu kişilerin destek payının bulunup bulunmadığının dikkate alınmadığını, destek payları belirlenirken davacı olsun olmasın tüm hak sahipleri gözetilerek destek hesabının yapılması gerektiğini, bu yönüyle de inceleme yapılmadığından hesap raporunun hatalı olduğunu, kusur raporu alınmadan aktüer hesabına dayanarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, YHGK 01/11/2017 tarihli kararında işletenin, sürücünün kendi kusuruyla ölümünden doğan tazminat taleplerinden sorumlu olmadığına, sürücünün kusurunun destekten yoksun kalanlara yansıtılacağına hükmettiğini, davacı … yönünden talepte bulunulmasına rağmen mahkemece işbu davacı yönünden kabul veya redde ilişkin olarak hiçbir hüküm kurulmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, davacılar desteğinin trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297’nci maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alacağı belirtildikten sonra, aynı maddenin 2. fıkrasında, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinaf ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Somut olayda, davacılar vekilinin dava dilekçesinde davacı … yönünden de destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği, mahkemece bu davacı yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği, kararın HMK’nın 297. maddesinde düzenlenen hususları içermediği anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkemenin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Kararın kaldırılma gerekçesine göre, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü diğer istinaf nedenleri bu aşamada inceleme dışı bırakılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından sarfedilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, 7-İİK’nin 36/5. maddesi gereğince, istinaf sonucuna göre … Sigorta Şirketi tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, teminat mektubunun davalı … Sigorta Şirketi’ne iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/04/2021