Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2152 E. 2021/860 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2152
KARAR NO: 2021/860
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2018
NUMARASI: 2017/1057 (E) 2018/284 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/06/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı … tarafından yeşil kart sigortası ile sigortalı … plakalı aracın sürücüsü olan müvekkillerinden …nun eşi, diğer müvekkilleri …, …, … ve …’nun babası …’nun, 05/05/2012 tarihinde yurt dışında gerçekleşen kazada vefat ettiğini belirterek müvekkilleri için destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuştur. Davalı … cevabında, kazanın vuku bulduğu Bulgaristan’da zorunlu trafik sigortası mevzuatına göre sürücü ve lehtarlarının 3. şahıs olarak değerlendirilemeyeceğini, araç sürücüsünün kendi kusuruyla zarara uğraması halinde işleten sorumlu olmadığından bu zararların zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında da bulunmadığını, dolayısıyla müvekkil yönünden davanın reddi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yetkisizlik kararı sonrası yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili dilekçesinde özetle: Desteğin kusuruna isabet eden tazminat taleplerinin teminat kapsamında olmadığını, 01/11/2017 tarihli Hukuk Genel Kurulu kararının da bu yönde olduğunu, kazanın meydana geldiği yerin Bulgaristan olup bu ülkenin mevzuatına göre de tazminat talep haklarının bulunmadığını, kabul şekli bakımından limit üzerinden karar verilip faiz başlangıç tarihinin yanlış tayin edildiğini, yetkisizlik kararından kaynaklı müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Eldeki davada, davacıların desteği olan …’nun, 05/05/2012 tarihinde davalı tarafından yeşil kart sigortası ile teminat altına alınan … plaka sayılı araç ile Bulgaristan’a seyir halinde iken tam kusurlu bir şekilde sebebiyet verdiği tek taraflı trafik kazasında vefat ettiği ve bu nedenle davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları anlaşılmaktadır. Olayın oluş şekli bakımından taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davaya konu rizikonun yeşil kart sigortası teminatı kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle, davalı … bürosunun pasif husumet ehliyeti (taraf sıfatı) olup olmadığı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. …nun görevleri arasında, üye sigortacılar tarafından düzenlenmiş yeşil kartı bulunan bir Türk plakalı aracın yeşil kart sistemine dahil diğer ülkelerde sebep olduğu zararları, üyelerinin katılımı ile kurulmuş olan Yeşil Kart Reasürans Havuzunun yöneticisi sıfatıyla, üyeleri adına gidermek yer almaktadır. Bir başka deyişle, yeşil kart poliçesi o ülkede düzenlenmiş zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi gibi kabul edilecektir. Buna göre yeşil kart sigortası anlaşmaya dahil birbirlerine seyahat edilecek ülkelerin zorunlu mali sorumluluk sigortalarını bir araya getiren üniform ve beynelminel bir sigorta poliçesi olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizin de üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi mensuplarının 20 Nisan 1959 tarihinde imzaladıkları “Beynelmilel Mecburi Mesuliyet Sigortasına Dair Avrupa Sözleşmesi” gereğince ülkemizde de tüzel kişiliği haiz Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Motorlu Taşıt Bürosu kurulmuş olup Yeşil Kart sistemi uygulanmaya başlamıştır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2013/15698 Esas 2014/5046 Karar sayılı kararı ve benzer nitelikteki kararları) Somut olayda, yabancı ülkede meydana gelen tek taraflı trafik kazasında desteklerini kaybeden kişilerin Türkiye’de ikamet etmeleri nedeniyle ülkemiz taşıt bürosunun pasif husumet ehliyeti bulunmaktadır. (Husumete ilişkin aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/2587 Esas 2020/2024 Karar sayılı kararı) Diğer yandan, davaya konu trafik kazasının Bulgaristan’da gerçekleşmiş olması nedeniyle uyuşmazlık yabancılık unsuru taşımakta olup kanunlar ihtilafına göre bir çözüme gidilmesi gerekmektedir. 5718 sayılı Yasa’nın 1. maddesinde yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukukun bu Kanuna göre belirleneceği, 2. maddesinde, hâkimin, Türk kanunlar ihtilâfı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku resen uygulayacağı ve yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde tarafların yardımını isteyebileceği düzenlenmiştir. Davanın hukuki sebebi haksız fiil olup anılan Kanunun 34/1. maddesinde, haksız fiilden doğan borçların, haksız fiilin işlendiği ülke hukukuna tabi olduğu, 2. fıkrasında ise haksız fiilin işlendiği yer ile zararın meydana geldiği yerin farklı ülkelerde olması hâlinde zararın meydana geldiği ülke hukukunun uygulanacağı açıklanmıştır. Somut olayda, kaza ve ölüm olayı, Bulgaristan’da gerçekleşmiş ise de zarar gören davacıların 3. kişi konumunda olduğu ve Türkiye’de ikamet ettikleri, yansıma yoluyla görülen destekten yoksun kalma zararının Türkiye’de gerçekleştiği görülmektedir. Bu itibarla, uygulanacak hukuk milli hukuk olup buna ilişkin istinaf itirazında isabet bulunmamaktadır. Destek zararı, ölenin mirasçılarının (yakınlarının) zarara neden olanlardan talep ettikleri bir tazminattır. İşletenin (sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi poliçe genel şartlarında da böyle bir kısıtlamanın olmadığı anlaşılmaktadır. O halde; işletenin ölümü nedeni ile onun desteğinden mahrum kalanların trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri ilke olarak kabul edilmelidir. Nitekim davalı tarafın dayandığı karardan sonra verilen Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 Esas, 2019/294 Karar sayılı ilamında, işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar gerek kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir. (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Kararı, HGK’nın 22.2.2012 gün, 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/12/2015 tarih, 2014/3061 Esas, 2015/13605 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.) Bu itibarla destekten yoksun kalma tazminatının koşullarının oluşmadığına dair istinaf itirazı yerinde değildir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde yetkisizlik kararı nedeniyle vekalet ücreti verilmesi gerektiğini iddia etmiş ise de, HMK’nın 20.maddesine göre verilen görevsizlik veya yetkisizlik kararları uyuşmazlığı nihai yönden çözen kararlar olmayıp dava dosyasının yetkili veya görevli mahkemeye gönderilmesini sağlayan, daha doğrusu uyuşmazlığın asıl yetkili veya görevli mahkemede görülmesini sağlayan kararlardır. Nihai karar ile birlikte tarafların haklılık durumlarına göre nihai kararı veren mahkemece tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. İlk Derece Mahkemesince de bu doğrultu da karar verilmesinde usul ve yasa açısından hata yoktur. (HGK 2017/3-1008 E. 2021/153 K. sayılı kararı aynı yöndedir) Diğer yandan istinaf itirazının aksine faiz başlangıcı kaza değil, dava tarihi olarak kabul edilmiştir. Ancak kaza tarihi itibarıyla sigorta limiti 225.000,00 TL olmasına rağmen limiti aşan şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bu yöndeki istinaf itirazının kabulüne karar verilmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile; A) 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3- İstinafa başvuran tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 4-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcından ibaret yargılama giderinin, davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, B)1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/2 maddesi hükmü uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında kararla; Davacı …’nun davasının kısmın kabulüne, diğer davacıların davasının ise tam kabulü ile davacı eş … için 141.757,20 TL, çocuklar … için 3.669,65 TL, … için 12.582,89 TL, … için 23.584,64 TL ve … için 43.405,62 TL olmak üzere toplam 225.000,00- TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacılara verilmesine, 2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 15.369,75-TL’nin peşin alınan 809,60-TL’den düşümü ile kalan 14.560,15-TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 841,40-TL peşin, başvuru ve ıslah harcının davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan 740,00-TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre (225/229) 727,07 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 19.450,02-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden ilk derece mahkemesinin karar tarihindeki AAÜT gereğince 2.180-TL maktu vekalet ücretinin davacı …’ndan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davacı ve davalının gider avansından artan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine, Dair, ihtiyari dava arkadaşı konumundaki davacılar …, …, … ve … bakımından açılan davada davalı aleyhine hükmedilen miktarlar gözetilerek 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin; Davacı … bakımından ise kabul edilen miktar gözetilerek kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 03/06/2021