Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2099 E. 2021/1344 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2099
KARAR NO: 2021/1344
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2018
NUMARASI: 2014/1225 (E) 2018/483 (K)
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 05/10/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirketin maliki olduğu … plaka sayılı aracın, diğer davalı … sevk ve idaresindeyken dava dışı 3.bir araca çarpması ve anılan aracın da sigortalısı … AŞ adına kayıtlı … plaka sayılı araca çarpması neticesinde kasko sigortalısına ait araçta maddi hasarlı zincirleme trafik kazası meydana geldiğini, sigortalı araç hasar bedeli olan 9.341,00 TL’nin sigortalıya ödendiğini, davalı adına kayıtlı aracın trafik sigortacısından 5.000,00 TL hasar bedeli ödendiğini, bakiye kalan 4.341,00 TL alacağın tahsili için de İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, ne var ki davalılarca takibe yönelik haksız surette itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı … Şirketi vekili davanın reddini talep etmiştir. Davalı … usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davacı şirkete sigortalı araç ile davalılara ait araç arasında 4 araç bulunduğu, davalılara ait aracın hemen önünde bulunan aracın kamyon olduğu, bir an için davalılara ait aracın önündeki araca çarptığı kabul olunsa dahi kazaya karışan diğer araçların ağırlıkları dikkate alındığında 4 aracı öteleyerek sigortalı araçta hasara sebebiyet verdiğinin kabulünün hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı, ATK’dan alınan raporda da olayın oluş şeklinin tam olarak belli olmaması nedeniyle kusur değerlendirmesinin yapılamadığı, ATK raporu sonrası alınan raporda da çelişkili sürücü ifadelerine rağmen beyanlarla uyuşmayan tutanağa göre kusur değerlendirmesinin yapılmış olduğu, bir an için kaza tespit tutanağının doğru olduğu kabul olunsa bile davalılara ait aracın güvenli sürüş mesafesini korumadığı için kaza esnasında önünde yer alan ve arkadan çarptığı araca karşı sorumlu olması gerektiği, diğer araçların sorumluluklarının da yine bu kapsamda irdelenmesi gerektiği, ancak son çarpan aracın aşırı süratle tüm araçları sürükleyebilecek büyüklük ve hızda olması halinde sorumluluğunun değerlendirilebileceği, Bakırköy Ticaret mahkemesince yaptırılan kusur incelemesinde de bu durumun ayrıntılı olarak irdelendiği, şu hale göre davacının sigortalısına ait araca kazada arkadan çarpan … plakalı araç yönünden sorumluluğunun doğduğunun kabulünün gerektiği, meydana gelen zarardan davalıların, davacıya (sigortalısına) karşı kusuru bulunmadığından takibe konu hasar bedelinden de sorumlu olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili vermiş olduğu istinaf dilekçesinde özetle, dosyada mübrez davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu yönünde düzenlenen 06/07/2017 tarihli rapora itibar edilmemiş olmasının usule aykırı olduğunu, herhangi bir tespit içermeyen ATK tarafından tanzim edilen rapor ile kendilerine tebliğ dahi edilmeyen bir başka mahkeme dosyasına ilişkin raporun, hükme esas alınarak sonuca gidilmesinin doğru olmadığını, başka bir dosyadan alınan rapora yönelik beyan ve itirazlarını sunma imkanının tanınmadığını, kaldı ki sözü geçen raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmiş olmasının da doğru olmadığını, davalı araç sürücüsünün, kolluktaki ifadesinde, kazaya sebebiyet verdiğini açıkça belirtmiş olmasına rağmen, ATK raporunda bu hususun yanlış değerlendirildiğini, kazaya karışan araç sürücülerinin tamamının tutanağı doğrular şekilde ifade verdiklerini, sürücü beyanları arasında herhangi bir çelişki bulunmadığını, aksi ispat edilene kadar geçerli kaza tespit tutanağına itibar edilmemesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, tutanağın idari yargıda iptali talep edilmediği gibi tutanağa itiraz da edilmediğini, ekspertiz raporunun da kaza tespit tutanağını doğruladığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, kasko sigorta poliçesine dayalı olarak zincirleme trafik kazasına karışan … plaka sayılı araca ilişkin sigortalısına ödeme yapan davacı sigorta şirketi tarafından kusurlu aracın işleteni ve sürücüsüne karşı açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Aksi ispat edilene kadar geçerli olan kaza tespit tutanağında, dokuz adet aracın karıştığı zincirleme bir şekilde gerçekleşen trafik kazasında, kusurun tamamı en arkada bulunan davalı araç sürücüsü …’e yüklenmiştir. Maddi vakıanın her türlü delille ispatı mümkündür. Eldeki davada ispat külfeti davacı tarafa ait olup; davalıların sorumluluğunun doğabilmesi için davalı araç sürücüsünün kusurunu ispatlanması lazım gelmektedir. Davacı, delil listesinde kaza tespit tutanağı ve bilirkişi raporuna dayanmıştır. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 01/02/2017 tarihli raporunda, kazanın ne şekilde oluştuğuna dair net bir tespitin yapılamamış olması nedeniyle, kusura ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. İşbu rapordan sonra düzenlenen 06/07/2017 tarihli raporda da kimin kime çarptığı, giderek kazanın oluş şekli konusunda kesin bir tespit yapılamadığı belirtilmiştir. Bu raporda ayrıca, kaza tespit tutanağı doğrultusunda kusur değerlendirmesi yapılmış ise de; kazaya karışan araç sürücülerinin anlatımları ile kaza tespit tutanağındaki kaza oluş şeklinin örtüşmediği, dolayısıyla raporun bu haliyle, davacı iddiasını kanıtlamaktan uzak nitelik olduğu görülmektedir. Davacı vekili tarafından kazanın ne şekilde gerçekleştiğine ilişkin başkaca bir delil de sunulmamıştır. Bu durumda davanın kanıtlandığından bahsedilemez. Bir başka ifadeyle en arkadaki davalı araç sürücüsünün duramayarak önündeki araca çarpmak suretiyle sekiz aracın zincirleme bir şekilde kaza yapmasına sebebiyet verdiği iddiası ispatlanamamıştır. Kaldı ki davalı aracı ile davacıya sigortalı araç arasında dört araç bulunmaktadır. İlk derece mahkemesinin kazanın gerçekleşme biçimine dair değerlendirmeleri oluşa uygun düşmektedir. Önündeki araca çarpmadan durmuş olmalarına rağmen arkadan gelen aracın kendi aracına çarptığı yönünde anlatımda bulunan araç sürücülerinin birbiriyle çelişen ifadelerine nazaran, …’un, önündeki araçların çarpışması sonrasında duramayarak onlara vurduğu yönündeki ilk ifadesi hayatın olağan akışına uygun olup; gerek sözü geçen ifade ve gerekse dosya kapsamında bulunan diğer bilgi ve belgelere göre, öndeki iki aracın çarpışması sonrasında zincirleme trafik kazasına karışan diğer araç sürücülerinin her birinin süratini yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak suretiyle öndeki araca çarparak kusurlu oldukları ve çarpmış oldukları öndeki aracın arka tarafında meydana gelen hasardan tam sorumlu oldukları anlaşılmaktadır. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi hükmü uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (4.341,00 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 05/10/2021